Nedir Fatih Terim’i diğer teknik adamlardan farklı kılan?.. Asla pes etmemesi, son ana kadar hedefini kovalaması ve bu inancını oyuncularına dolayısıyla takımın mücadele ruhuna da yansıtabilmesi... Oyuncularına cesaret ve özgüven aşılaması. Kiminle oynarsa oynasınlar, oyuncuların bir eziklik veya aşağılık kompleksi hissetmesinin önüne geçmesi... Ve tabii ki motivasyon...
Aynı oyunculardan kurulu bir takımın kısa zaman aralığı içinde birbirinden son derece farklı iki oyun sergilemesinde Fatih Terim’in payı inkar edilemez. Romanya maçından önce ağır bir soğuk algınlığı geçiren ve serum tedavisiyle maça yetiştirilen Arda’nın maçın 93. dakikasında hâlâ pres yapmasını Terim’den başka hangi teknik direktör sağlayabilirdi?.. Ya da aynı hastalık nedeniyle bitkin düşüp yine serumla ayağa kaldırılan Gökhan Gönül’ün savunma görevini layığıyla yerine getirmesinin yanı sıra bir hücum oyuncusu gibi sık sık Romanya ceza sahasında boy göstermesini...
Fatih Terim’in motivasyon adına, oyuncularıyla kendine özgü bir ilişki ve iletişim kurduğu biliniyor. Motivasyon yöntemi ağırlıklı olarak, “vatan, millet, milli forma, bayrak” gibi milliyetçi söylemlere dayanıyor. Tabii, “çıkıp aslanlar gibi oynamak” dolduruşunu da yabana atmamak lazım!.
Hasta futbolcuların maça nasıl motive edildiği sorusuna Terim’in verdiği, “Olaya bayrak girince, olaya milli forma girince, olaya İstiklal Marşı girince kimsenin bahanesi kalmamalı” yanıtı, her şeyi açıklıyor aslında.
Böyle iyi mücadeleyi ve Dünya Kupası yolundaki umudu tazeleyen önemli bir galibiyeti sadece şahlanmış milli duygularla açıklamak doğru bir yaklaşım mı?.. Yarın, öbür gün beklenmedik bir sonuç karşısında bu kez futbolcuların milli duygular konusunda eksik ve yetersiz kaldığı gündeme gelmez mi?.. Futbolcular bu tür suçlamalarla hedef tahtasına konmaz mı?..
Nitekim, basketbol milli takımının yaşadığı son hüsranın ardından oyuncular medya tarafından “ruhsuzlukla” suçlanmadı mı?.. Bunun bir adım ötesi, milli formaya ihanet... Ardından da linç!..
Spor gibi bilimsellik temelinde yükselmesi gereken bir olguyu maneviyatçı, milliyetçi kalıplar içine hapsetmek, bu tür riskleri de beraberinde getiriyor.
Kafalar bilimden ve bilimsellikten uzak kaldıkça övgüler de, eleştiriler de, soyut kavramlarla çizilen dar çerçevenin dışına çıkamıyor ne yazık ki.
İşin maneviyat kısmını daha fazla önemsiyor, mücadele stratejinizi böyle bir potansiyel üzerine inşa etmeyi tercih ediyor olabilirsiniz elbette. Öte yandan işin bilimsel boyutuyla ilgili olarak ve de en azından kendi emeğinize saygı açısından söyleyebileceğiniz bir, iki farklı cümleniz bile yok mu?..
Milli karşılaşmalarda alınan galibiyetleri, “vatan, millet” ideolojisine, “birlik, beraberlik” propagandasına yamamadan duramıyoruz. Ayrıca, sportif başarıların, diğer memleket meselelerinin yoluna girmesine katkıda bulunacağına dair güçlü bir inanca da sahibiz.
Terim bu noktaya değinmeyi de unutmuyor: “Ülkenin böyle bir galibiyete ihtiyacı vardı. Halkımızı bu sıkıntılı günlerde birkaç saatliğine de olsa sıkıntılarından uzaklaştırdık.”
Nedense memleketin hep böyle bir galibiyete ihtiyacı vardır. Artık, hangi derde, hangi sıkıntıya ne şekilde derman olacaksa?.. Demek, bir de Dünya Kupası’na gitme hakkı kazanırsak, memlekette hiç sıkıntı kalmayacak!..
Terim galibiyetin diğer bir sırrını da, “Allah çalışana veriyor” diyerek açıkladı!.. Bu mantıkla baktığımızda, Romanya’nın yan gelip yatarak Türkiye maçını beklediği sonucunu çıkarabiliriz. Öyle ya, çalışmış olsalardı Allah bir şekilde onların da hakkını verirdi!..
“Oynayan, oynamayan hepsinin maşallahı var” görüşü ile “Allah yolumuzu açık etsin” temennisini dile getirmeyi de unutmadı Terim...
Maneviyat ve inanç kuşkusuz işin önemli bir boyutu ve kimileri için de son derece gerekli olgular... Ancak maneviyatınız ne kadar güçlü olursa olsun, bilimsellik konusunda gerekenleri yapmadığınız sürece maşallahlarla, inşallahlarla alınabilecek yol da bellidir...

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et