Rusya'nın inisiyatifi ve Türkiye'nin hali
Moskova’da yapılan G20 Zirvesi sırasında Rusya’nın “Suriye’nin elindeki kimyasal silahların BM’nin denetimine açılması ve kontrol altına alınması” önerisi, Suriye krizinde inisiyatifi Rusya’ya geçirmiş görünüyor.
Bu öneriyi, “Suriye böyle bir kontrolü kabul etmez, etse bile oyalamak için eder” diyerek küçümseyen ABD ve Batılı diplomasi çevreleri, Suriye’nin bu öneriyi olumlu bulacağını açıklamasından sonra, konuyu “ciddiye” aldı. ABD Senatosu, yönetimle Suriye’ye saldırı izni verecek görüşmeyi erteleyerek, Suriye’ye bir Amerikan askeri müdahalesini sıcak gündemden düşürdü.
Şimdi gözler ABD ve Rusya Dışişleri Bakanlarının dün Cenevre’de başlayan, bugün de sürmesi beklenen görüşmelerinde. Ve elbette bu görüşmelerin “kimyasal silahların kontrolünü” de aşarak Cenevre-2 Konferansı’nın kapısını açabileceği de konuşulmaya başlandı.
Gelişmelerin böyle yön değiştirmesiyle edindiği özgüvenle Rusya Devlet Başkanı Putin, New York Times’ta bir makale yayımlayarak, Obama yönetiminin politikalarını, BM kararı olmadan Suriye’ye askeri müdahale yapmak isteyen tutumunu eleştirerek, Obama ve yönetimini ABD halkına, siyasetçilerine şikayet etti! ABD politikasının dünyayı anarşiye sürükleyeceği BM sistemini çökerteceğini öne süren Putin, ABD’nin “Ya benim yanımdasınız ya da bana karşı” politikasıyla dünya sorunlarını çözemeyeceğine dikkat çekti.
Öte yandan Cenevre Konferansı ve sonrası açısından Suriye’de “seçimlerin erkene alınması” ve “Esad’ın aday olmayacağı bir seçimle” krizin çözümü için adımlar atılması da konuşuluyor.
Gelişmelerin bu aşamasında Türkiye’nin Suriye politikasının ne kadar derinliksiz, ne kadar tek boyutlu ve ne kadar dünya ve bölge gerçekleriyle uyuşmayan bir politika olduğu daha açıkça görülüyor.
Rusya’nın önerisine cepheden karşı çıkan, ABD ve Batı diplomasisinin öneri karşısında kararsızlığa düşmesini bile hazmedemeyip eleştiren Türkiye (Bu öneriye cepheden karşı çıkan diğer iki güç ise İsrail ve Suriye muhalefetidir), şimdi “kendi pozisyonunu yeniden belirlemeye” yönelmiş görünüyor.
Dün, Hükümetin “gayriresmi yayın organı” diye bilinen ama bugün artık “resmi yayın organı” haline gelmiş olan YeniŞafak gazetesi, “Hükümetin gelinen aşamada Suriye politikasını masaya yatırdığını ve pozisyonunu yeniden belirlediğini” manşetinden verdi. Hükümet dört maddede toplamış yeni pozisyonunu. Ama en önemlisi 1. Madde: “Türkiye kimyasal silahla ilgili sürece karşı değil” (*) biçimindedir.
“Günaydın” mı desek, yoksa “Nihayet ayakları suya erdi” mi?
“Yeni pozisyon belirleme”, ancak AKP el Nusra ve cihatçı gruplara eğitim vermekten, yataklık yapmaktan, silah desteği sunmaktan, onlara uluslararası diplomaside kol kanat germekten vazgeçerse ve Suriye krizine çözüm bulunmasında kendisini Suriyelilerin iradesine saygı gösteren bir çizgiye çekerse, bir anlam ifade edebilir. Aksi halde, “Türkiye kimyasal silahla ilgili sürece karşı değil” demek, sadece aczin, çaresizliğin ifadesi olan bir tutum değişikliği olabilir.
(*) Dün Tümsiyad Kobi Şûrası’nda konuşan Başbakan, “Esad verdiği sözleri yerine getirmez. Biz ona inanmıyoruz” diyerek aslında gerçek bir pozisyon yenilemesi yapılmadığını ve Suriye muhalefetinin yanında olduğunu bir kez daha ilan etmiştir. Bu da “yeniden pozisyon belirlemesi”nin gerçek bir pozisyon değişikliği olup olmadığını da tartışılır hale getirmiştir.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’
Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.
Evrensel'i Takip Et