15 Eylül 2013

Parasız, laik, demokratik bir eğitim

Bugün okullar açılıyor. Ancak öğrencilerin önemli bir bölümü okula başlamıyor. Çünkü BDP ve DTK okullarda bir hafta süreyle boykot ilan etti. Boykotun özellikle bölgedeki okullarda etkili olması bekleniyor.
Boykotun nedeni Ana dilinde eğitim hakkı!
Bir eğitim yılı başlarken, eğer ülke nüfusunun dörtte birinin “ana dilinde eğitim hakkı” yoksa, bunun için boykot da dahil her eylemin yapılması elbette ki kimsenin itiraz etmemesi gereken bir haktır.
Hele de şu günlerde Başbakan ve Hükümetinin “görülmemiş bir demokratikleşme paketi” hazırladıklarını ilan ettikleri ve bunu açıklamaya hazırlandıkları bir zamanda.
Hele de Başbakan’ın bu hakkın “pakette” olmaması için  “Bölücülüğe izin veremeyiz. Ana dilde eğitim hakkı bölücülüktür” dediği bir zamanda!
Dahası ana dilinde eğitim hakkı, Türkiye gibi bir ülkede herhalde demokratikleşmenin en baş adımı, olmazsa olmaz adımlarından birisidir. Bu yüzden ana dilinde eğitim hakkı, lafı dolandırmadan, “kurslarda serbestlik tanıma”, “özel okullarda ana dilinde eğitim olabilir” gibi aldatmacalara başvurulmadan kabul edilmesi, anayasa ile güvence altına alınması gereken bir haktır.
Bu elbette eğitimin demokratikleştirilmesinin de ilk adımıdır. Ama eğitimin demokratik olması için ana dilinde eğitim hakkının da koşulsuz tanınmış olması de yetmez. Eğer öyle olsaydı, bugün Türk kökenli öğrenciler için demokratik bir eğitimden söz edebilirdik. Ama öyle olmuyor. Çünkü eğitim alanı, iktidar tarafından her türlü ilerici kazanımın ortadan kaldırıldığı, çağdaş eğitimin, bilimin ayaklar altına alındığı ve dini referansların eğitimin temeli yapıldığı bir şekle bürünmesi için yeniden düzenleniyor. Hükümet, atamalardan eğitimin içeriğine, Eğitim Sen ve eğitimcilerin baskı altına alınmasından, yandaş sendikalara desteğe kadar her konuyu bu amaç için kullanıyor.
Son yıllarda Hükümet eliyle yürütülen bu baskıların eğitim alanındaki mücadeleyi hayli gerilettiği de bir gerçek.
Eğitim alanındaki mücadele uzun yıllar boyunca; tebeşir parası, temizlik parası, okulların fiziki imkanları gibi dar bir alana sıkıştırılmış, bu mücadele de eğitimcilere ve sendikalarına havale edilmiştir. Çeşitli halk kesimleri ve demokrasi güçleri de bu mücadelenin kendileriyle ilgisi yokmuş gibi davranmıştır. Tıpkı sağlık alanındaki mücadelenin sağlık emekçilerine ve sendikalarına bırakılması gibi! Bugün de bu sorunun aşıldığı söylenemez.
Bu yüzden de bugün eğitim alanındaki mücadele, “ana dilinde eğitim hakkı mücadelesini” bir yana bırakırsak, son derece etkisiz bir hale gelmiştir. Bunda sendikanın da etkisiz bir çizgiye çekilmesinin rolü vardır.
Şu açıktır ki bu alandaki mücadele, ana dilinde eğitim hakkı mücadelesi başta olmak üzere parasız, laik, demokratik bir eğitim mücadelesinin ilerlemesi, güç kazanması, tüm demokrasi güçlerinin bu mücadeleye sahip çıkmasıyla mümkündür. Burada elbette Eğitim Sen’e çok önemli görevler düşmektedir ve düşmeye de devam edecektir. Bugün de Eğitim Sen, eğitimciler içinde bir otorite olduğu ölçüde parasız, laik, demokratik eğitim mücadelesinde etkili bir konuma geçecektir.
Burada elbette eğitim, okul denince, eğitimciler yanında onun diğer iki bileşeni de veliler ve öğrencilerdir. Burada veli dernekleri, okul aile birlikleri, öğrencilerin çeşitli biçimdeki örgütleri (liselerde öğrenci temsilcilikleri) bu mücadelede önemlidir. Ve mücadelenin ilerlemesi için de bunların ortaklaşması hayatidir.
Gezi direnişi, aslında bu üçlünün birleşebileceğini de pek çok yanıyla göstermiştir. Özellikle de bugüne kadar pek dikkate alınmayan “öğrenci bileşeninin” son derece aktif bir güç olarak mücadelede yer alabileceğini göstermiştir.
Bunlar dikkate alındığında; AKP Hükümeti eliyle yürütülen topyekûn saldırıya karşı, parasız, laik, demokratik eğitim mücadelesinin yenilenip ileri atılması için koşulların çok da uygun olduğu görülmektedir. Gerekli olan ise bugüne kadar şu ya da bu ölçüde mücadelenin önünde yer alan güçlerin gerekli inisiyatifi göstermesi, bu mücadeleyi ilerletecek adımları atmalarıdır.
2013-2014 eğitim yılı bizleri parasız, laik, demokratik eğitim mücadelesi için göreve çağırıyor.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et