Yeni dönem: Müzakere süreci topluma mal olmuş
Fotoğraf: Envato
Kürt tarafının Temmuz ayının sonlarına doğru Hükümet’in demokratikleşme paketi ve müzakere sürecinin üçüncü dönemi için yeterli çaba göstermediği, bu nedenle söz konusu başlıklardan ilkiyle ilgili olarak 1 Eylül, ikincisiyle ilgili olarak da 15 Ekim tarihlerini iyi niyetle beklemenin “son” tarihi olarak açıklanmıştı. Hâl böyleyken, sürecin devlet adına tek belirleyeni rolündeki Başbakan Recep Erdoğan’ın, açıklamayı duyduğunu, anladığını ve gereğini yapacağını yansıtan açıklamalar yerine, Kürt tarafını tahrik ve rencide eden sözleri kamuoyunda soğuk duş etkisi yaratmıştı. Beklenen oldu. Görünür hiçbir adım atılmadı. Başbakan başta olmak üzere Hükümet üyelerinin tutumlarını izleyerek çıkarsadığımız, sürecin umut verici, dostane bir atmosfer yerine gerilimli, adeta psikolojik savaş koşullarında yürütülmek istendiğiydi.
Söz konusu gelişmelerin hemen devamında, yaklaşık 12 gün önce, KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın yazılı ve görsel basında yayımlanan “Devlet şu ana kadar bir adım atmadı. Bu şu anlama geliyor: Sorunu çözmek istemiyor. Ezmeyi esas alıyor. Savaşmak istiyor. Buna karşı kendimizi savunacağız. Gerillayı durduruyoruz.” sözleri kamuoyunda şok etkisi yarattı. Konuyu yakından izleyenlerin beklediği bir durum olmasına karşın, asker ailelerinden tutunda koşulsuz barış yanlılarına kadar hemen herkesin tabiri caiz ise yüreği ağzına geldi. Dile kolay son sekiz ayda düşük yoğunluklu savaş nedeniyle hiç kimse ölmemişti. Yeniden Ocak 2013 öncesine mi dönülecekti?
Savaş tamtamları kısa sürede çalınmaya başlandı. Gerilladan önce devletin davranması gerektiğini ve ‘yılanın başını bir an önce ezmesini’ önerenlere kadar savaş yanlısı birçok çağrı ve öneriye tanık olduk. Bu gelişmeleri de dikkate alan Kürt tarafı açıklamanın geri çekilmenin durmasıyla sınırlı olduğunu, saldırı olmadığı sürece çatışmasızlığın devam ettiğini açıklayınca, kamuoyu rahat nefes aldı.
Bu gelişmeler sırasında bir yandan Hükümet süreçle ilgili çalışmalarını hızlandırırken, diğer yandan 15 Eylül Pazar günü İmralı’ya giden BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ile Grup Başkanvekili Pervin Buldan’ın yanlarında getirdikleri Abdullah Öcalan’ın mektubu yüreklere biraz olsun su serpti. Tıkanıklığın giderilmesi olanakları vardı. Gerekenin yapılması bekleniyordu.
Gezi Direnişi ile başlayan ve Haziran İsyanı’na dönüşen sürecin de çok önemli katkılarıyla, yalnızca son bir hafta, on gün içinde yaşananlar bile müzakere sürecinin toplumun büyük çoğunluğunda, sadece akan kanın durdurulmuş olması üzerinden olsa bile bir umut yarattığını açıkça gösteriyor. Kürt sorununun siyasi çözümü için başlatılan müzakere sürecinin topluma mal olduğunun ipuçlarını veriyor. Topluma mal olmuş olmasının önemi tabii ki çok büyük. Bu durum toplumsal barış için önemli bir eşiğin geçildiğini göstermesi bakımından kıymetli. Bununla birlikte, Kürt sorununun siyasi çözümü için müzakere sürecinin ülkenin batısında ve doğusunda yaşayanlar için, Kürtler ve Türkler için, gerilla ve asker aileleri için birbirinden farklı anlamlara geldiği muhakkak. Ancak yapılması gereken bu durumun Kürtlerin de yer aldığı toplumsal muhalefet cephesi tarafında tek bir potada eritilebilmesi. Müzakere sürecinde Kürtlerin masada yalnız bırakılmaması ve AKP’ye mahkum edilmemesi.
Müzakere sürecinin tıkanmaması için hem sosyalistlere, hem ana muhalefet partisi CHP’ye hem de aydınlarımıza büyük sorumluluk düşüyor. Kürtlerin yalnızlaştırılmasının yalnızca Kürtlerin kaybedeceği anlamına gelmeyeceğinin artık herkes tarafından anlaşılması gerekiyor. Bu mesele birkaç oya feda edilebilecek bir mesele değil.
Bugünler, barıştan mı yoksa savaştan mı yana olduğumuzun belirlendiği sınav günleri. Yalnızca sınırlarımız dışındakilere değil, ülkemiz içindeki savaşa da karşı olmak ve engellenebilmesi için gereğini yapmak gerekiyor. Açık ve net taraf olmak gerekiyor. Hiçbir koşul öne sürmeden, amalı cümle kurmadan. “Yeni dönem”, müzakere masasında AKP devletinin karşında Kürtlerle birlikte bütün toplumsal muhalefetin omuz omuza oturması ve dayanışmasıyla mümkün. Çünkü Kürt sorununun siyasi çözümü toplumsal barıştan geçiyor.
- Mola 01 Temmuz 2014 00:34
- Yörsan, Tekel, Yatağan, Sütaş: Alt kimlikler ve üst kimlik 24 Haziran 2014 00:07
- AKP hükümetleri Doğu-Batı farkını artırdı 17 Haziran 2014 00:11
- TÜİK'ten mektup ve Soma cinayetleri 10 Haziran 2014 07:08
- HDP'ye katılım(lar) - 4/4 03 Haziran 2014 00:09
- HDP'ye katılım(lar) - 3/4 27 Mayıs 2014 00:11
- HDP'ye katılım(lar) - 2/4 20 Mayıs 2014 00:39
- HDP'ye katılım(lar) - 1 13 Mayıs 2014 00:09
- 2 Mayıs, vesayet ve despotizm 06 Mayıs 2014 00:09
- Türkiye’de doğumlar TÜİK’in rakamları 29 Nisan 2014 00:00
- Sosyalistler cumhurbaşkanlığı seçiminde nasıl tutum alacak? 22 Nisan 2014 00:35
- Siyaseti nereden kuralım? 15 Nisan 2014 00:11