Ne paketmiş ama!
Ha bugün ha yarın son nokta kondu, konacak; Başbakan paketin içeriğini açıkladı açıklayacak derken, “demokratikleşme paketi” olarak ünlenen paketin, “uzmanların” ay sonuna kadar üstünde çalışmaya devam edeceği açıklandı.
Ama bu gecikmenin üstünü örtmek için de Başbakan’ın paketi açıklarken öyle bir basın toplantısıyla değil,”özel bir programla” açıklayacağına da vurgu yapıldı!
Demek ki Hükümet “paketten bir rant çıkarmayı” hedefleyerek bu rantı artırmak için paketi kampanyaya bağlayacak!
Temmuz ortasından beri belirli aralıklarla, paket için yapılan övgüler sürdürülüp, şu zaman içinde açıklanacak diye yaratılan beklenti şimdi eylül ayı sonuna kadar ertelendi.
Bu, artık kabak tadı veren ertelemelere eşlik eden “Görülmemiş bir demokratikleşme paketi”, “Sessiz devrim”, “İçinde sürprizler olacak” propagandası, paket hakkında beklentiyi artırırken öte yandan da bir bıkkınlık yaratıyor; Hükümetin ve devlet içindeki klikler arasındaki pazarlıklarla yürütülen bu paketten çıkacakların dağdan çıkacak bir fare bile olmayacağı endişesini de büyütüyor.
Kısacası demokrasiyi dört beş yılda bir konan “seçim sandığı”na indirgeyen Hükümet, sonunda demokratikleşmeyi de bir “pakete” sığdırmış halkı da adeta, paketten çıkacak demokratikleşmeyi bekler hale getirmiştir! En azından Hükümetin amacının bu olduğu artık açıkça görülmektedir.
Oysa gerçek bir demokratikleşme planı varsa, hadi aynı adlandırmayla söyleyelim, bir “demokratikleşme paketi” varsa, bu paketin içeriği ne çeşitli siyasi çevrelerden ne de halktan saklanır. Tam tersine bu paket demokratik düzenlemeler amaçlıyorsa, öncelikle bunun halk tarafından anlaşılıp özümsenmesi için halkın tartışmasına açılması, çeşitli siyasi odakların, sendikaların, derneklerin, emek örgütlerinin, görüşleriyle (katkılarıyla) zenginleştirilmesinin önünün açılması gerekir. Böylece de daha paket yasalaşmadan hem Hükümetin nasıl düzenlemeler yapmak istediği anlaşılır hem de demokratikleşmenin anlamı ve vatandaşa getirdiği haklar ve yükümlülükler de açıklığa kavuşur. Ancak halen, Hükümetin herkesten büyük bir başarıyla sakladığı paketin içinde ne olduğunu, ne ana muhalefet partisi, ne Mecliste grubu olan partiler, ne demokratikleşme talepleri için mücadele eden Kürtler (Öcalan, BDP ve Kandil’in) ne Alevilerin temsilcileri ne de halkın çeşitli kesimleri bilmemektedir.
Hani neredeyse memleket demokratikleşecek ama bu demokratikleşmeden yararlanacağı söylenen kesimlerin hiçbir şeyden haberi yoktur!
AKP Hükümetinin bu tutumu, paketin içeriğinden bağımsız olarak, “yukarıdan demokratlık” tutumunu, halkın bir şeyden anlamadığı ancak AKP’nin halka demokrasi lütfedeceği biçimindeki bir demokrasi anlayışını yansıtmaktadır. Ve bu tutum, Başbakan’ın “Biz şunu yaptık, biz bunu verdik, şunları vereceğiz” tutumuyla uyumludur. Tıpkı örneğin emekli maaşlarına Maliye yüzde üç zam öneren bütçe hazırlarken, Başbakan’ın çıkıp, ulufe dağıtan bir padişah edasıyla, “Bir puan da benden olsun!” demesi gibi, aylardır kapalı kapılar arkasında üç-beş bürokrat ve hükümet erkanı tarafından tartışılan “demokratikleşme paketi” de şimdi, “Önceki çalışmalar filan hikayedir; Başbakan ne derse o” aşamasına gelmiştir!
Ve bu politika tarzı ile, Başbakan’ın bugüne kadar izlediği çizgi ve demokrasi anlayışı dikkate alındığında görülmemiş “demokratikleşme paketi”, ”sessiz devrim” iddiaları arkasından AKP iktidarı kendisini güçlendirecek ve AKP tabanını rahatlatacak kimi düzenlemeler ve araya sıkıştırılmış birkaç rüşvet madde ötesinde bir şeyin çıkması sürpriz olacaktır.
Yani Türkiye demokratikleşecekse paketlerle değil, halkların mücadelesiyle; halkların taleplerine sahip çıkmasıyla, demokrasi, din ve vicdan istismarcısı hükümetlerin, sermaye partilerinin lütfuyla değil, halkaların mücadelesiyle demokratikleşecektir.
Hükümetin “demokratikleşme paketi” etrafında olanlardan çıkarılacak kısa ders, “Demokrasi için, özgürlükler için mücadeleye devam”dır!
Evrensel'i Takip Et