Hiç ders alınmamış
Birleşik Devletler, son rolü olan uluslararası hukuk uygulayıcılığının BM’yi hiçe saymasını ve derin bir zayıflık göstergesi haline dönüşmesini pek de umursamıyor. Bunun anlamı, Birleşik Devletler’in askeri bir zayıflıktan muzdarip olması değil, olay bunun çok ötesinde.
Fakat, uluslararası hukuk egemenliğinde, onların zayıflığı iki yüzlülük. Tarihteki her lider bilir ki, ABD’nin ihlal etmediği sadece birkaç uluslarası kaide kaldı. Bu, bir milyarderin yan kesicilerden şikayet etmesine benziyor. Birleşik Devletler, Suriye’ye sivillere karşı kimyasal silah kullanıldığı ve bu silahları bulundurma bahanesiyse saldırdığı zaman, ABD’nin Irak Felluce’de erkeklere, kadınlara ve çocuklara karşı beyaz fosfor kullandığını unutmamalıyız. Bu olaylarda 300 bin kişi evlerinden oldu. İsrail bu silahları Gazze’de kullandığında yüzlerce Filistinli öldü ve ABD kimseyi kınamadı. Gerçekte, silahları sağlayan da Birleşik Devletler’di. ABD, Irak’ı işgal ettiğinde, en önemli uluslararası hukuk geleneği ihlal edilmişti. Kendine saldırmayan bir ulusa saldırmak. Şimdi, Suriye’ye karşı uluslararası hukuku bozma tehdidinde bulunuyorlar; çünkü sözüm ona Suriye zaten bu kuralları ihlal etmiş. Bu mantıklı mı? Görünen o ki, bir imparatorluk olmak, özür dilemek veya uluslararası hukuku gözetmek zorunda olmamak demek. Bu, güçlünün hukuku, zayıfın değil. Bu adil bir hukuk değil, gücün hukuku. Suriye’de Irak gibi emperyal gücün gösteri alanı haline geldi. Ve bu, hiç doğru değil.
Suriye savaşı haberlerini giderek sönen bir şaşkınlıkla izliyorum. Her zaman, ulusların liderlerinin Irak’taki felç edici felaketten ders alıp almadıklarını merak etmiştim. Mikrofonlardan ve kameralardan çok sevdikleri bir şey olmayan politikacılar onlara hizmet etmekten çok keyif alan medya, savaşı teşvik ediyor. Adların ve oyuncuların değiştiği, sürekli oynanan bir senaryo dönüyor gözlerimizin önünde. Eski bir oyun bu. Önce ağızlarını sulandır sonra da öldür. Saddam’ı deli, canavar, savaş suçlusu ilan eden medyayı hatırlıyorum. Sadece, bu defa, Amerikan halkı bu son cehenneme yolculuk yarışında uyanmış durumda. Son anketler gösteriyor ki, şok edici bir çoğunluk, yüksek sesle “Bu bizim savaşımız değil. Bizi ilgilendirmez.” diyor. Barack Obama, bilgisayar ekranlarından kavga yürüten yalaka medya savaşa yöneldikçe demokratlar arasındaki desteğini bile kaybettiğini gördü. Eski Başkan Herbert Hoover’ın da dediği gibi: “Yaşlı adamlar savaş ilan eder, ama gençler savaşıp ölmek zorundadır.”
Irak’ın kaybedilmesi dünkü haber, ki, bu dünün gazetesi kadar işe yaramaz. Orada yaşanan katliam, yalanlar, kayıplar, acı ve ölüm unutuldu. Irak, emperyal vurdumduymazlığın bir habercisi ve uyarıcısı olmalıydı. Fakat böyle bir şey yokmuş gibi. Milyonlarca insan için, ve yurtdışındaki milyonlar için de, nefret ateşi körükleniyor ve yeni savaşlara yakıt temin ediliyor.
Evrensel'i Takip Et