21 Eylül 2013

Şimdi gerçekler daha anlaşılırdır!

Ülke gündeminin iki önemli bileşeni üstünden süreçler hızla işliyor. Gündemin en önemli iki bileşeninden birisi “demokratikleşme paketi” etrafındaki tartışma.
“Demokratikleşme paketinin” içeriği bir yandan sır gibi saklanıyor ama öte yandan Başbakan ve efradı, paketin içeriğine atıflar yaparak propaganda yürütüyor.
Başbakan önceki gün topladığı AKP İl Başkanlarına konuşurken pakete övgüler dizdi: “Önümüzdeki hafta içinde yeni demokratikleşme paketini kamuoyuna duyuracağız. Kimileri dereyi görmeden paçayı sıvıyor. Yorumların tamamı afakidir. Çalışmaları tamamlayıp paketi açıkladığımızda toplumun her kesimi memnun olacak!”
İçerik bilinmiyor; övgü, propaganda, lehte atıp tutma serbest. Ancak bu paketi hazırlayan zihniyet biliniyor. Nitekim geçtiğimiz günlerde, “demokratikleşme paketi”nde sözü edilen “sürpriz”lerden birisi daha belli oldu: Dersim’e “Dersim adı iade edilecek”miş! Geçtiğimiz aylarda CHP’den AKP’ye geçen Tunceli CHP Eski Milletvekili Sinan Yerlikaya açıkladı sürprizi!
Böylece AKP’nin pakete yaklaşımı bir kez daha belli oldu: Zaten kazanılmış olanı, artık engel olunamayacak biçimde kullanılanı “pakete” koyup “sessiz devrim” yapmaya devam etmek!
Başbakan Erdoğan dün İl Başkanları toplantısında “Paketle ilgili yapılan değerlendirmeler boş laftır” dese de gerçeğin böyle olmadığı da ortada.
AKP’nin demokrasi anlayışını bilenler, bu yüzden paketten ciddi bir demokratikleşme düzenlemesi beklemiyorlar. Ancak AKP Hükümetinin, içi boş paketi doğrudan açıklamak yerine böyle parça parça açıklayarak; kamuoyunu bir yandan “boş pakete” alıştırmayı amaçladığı, ama daha da önemlisi Başbakan’ın çoktandır elinden kaçırdığı “gündemi belirleme” pozisyonunu yeniden kazanması için çalıştığı anlaşılıyor.
Siyasi gündemin diğer önemli maddesi Suriye krizi ile ilgili son derece önemli gelişmeler var.
Bu gelişmelerden birisi, Suriye rejiminin Cenevre-2 Konferansı’na “ateşkes talebiyle” gideceği.
Suriye Başbakan Yardımcısı Kadri Cemil, “Cenevre’de ateşkes önerisiyle siyasi çözüme fırsat yaratmayı amaçladıklarını” açıkladı. Böylece Cenevre-2 Konferansı da pratik kimi sonuçlar alma ihtimali de güçlenecek görünüyor. Ancak Suriye’nin “muhalefet” cephesindeki gelişmeler ise aynı ölçüde “hayra yorulacak” gibi görünmüyor. El Kaide ve el Nusra güçlerinin Türkiye sınırına beş kilometre uzaklıktaki Azez’i ÖSO güçlerinin elinden alması Suriye’deki iç savaşın yeni bir aşamaya doğru evrildiğine işaret edecek mahiyette. Çünkü böylece;
1-) Suriye muhalefeti içinde zaten var olan ayrılıklar artık birbirinin elindeki toprak parçalarını ele geçirmeyi amaçlayan silahlı çatışmaya dönüşmüş görünüyor. Bu süreci daha da çetrefilli hale getiriyor.
2-) Bu çatışma el Kaide’nin Irak ve Suriye’de bir şeriat devleti kurma ve buradan tüm İslam ülkelerine kendi rejimini yayma stratejisi bakımından da yeni adımlar atacağının işaretidir. Çatışmanın şimdilik durdurulmuş olması gerçeği değiştirmez.
3-) El Kaide ve el Nusra’nın Rojava’ya sadece Kürtleri yıpratma amaçlı değil, ama Irak-Suriye’de şeriat devleti kurmak için toprak kazanma amaçlı olduğu artık herkesçe görülür hale gelmiştir. PYD Lideri Salih Müslim bunu aylardır söylemektedir.
Bu gerçeğin açığa çıkmış olması, Türkiye’yi bir kez daha zora sokacaktır. Çünkü el Kaide konusu Batılıların Suriye’ye müdahalede başlıca endişesiyken Türkiye tersine bunu bir kolaylık olarak görmüş, bunları kendi amacına göre kullanarak rejimi kolayca yıkacağını hesaplamıştır. Şimdi şu açıkça ortaya çıkmıştır ki, el Kaide ve el Nusra AKP Hükümetini kullanmış, kendilerini, elbette amaçlarını Türkiye’ye finanse ettirmişlerdir. Tabii AKP Hükümeti, bu sonucu bilerek bunlara yardım etmiyorsa!
Kısacası, Suriye’de ÖSO ile el Kaide arasındaki “toprak paylaşımına” dönüşen çatışma, “Suriye muhalefeti içinde basit bir kapışma” olmayı aşan bir gelişmedir.
El Kaide ve yandaşlarının amaçları şimdi daha açıktır ve Türkiye gibi destekçilerinin artık onlara yardım etmesi de eskisi kadar kolay olmayacaktır.
AKP Hükümetinin Suriye politikasının bölgedeki hangi şer güçleri harekete geçirdiği şimdi daha iyi anlaşılmaktadır. Süreç hem Türkiye’nin demokratikleşmesi mücadelesi hem de Suriye krizi ve dış politikasının bütünü bakımından gerçeklerin daha iyi görüldüğü bir aşamaya doğru ilerliyor.
Hem de çok hızlı biçimde!

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et