Almanya'nın seçimi
Fotoğraf: Envato
Merkel, Almanya seçimlerinden üçüncü kez zaferle çıktı. Aslında galibi baştan belli bir yarıştı. Sürpriz yok. Çünkü ciddi bir alternatif yok.
Almanya’nın 2008 Küresel Kapitalist Krizinden sıyrıklarla kurtulması ve Avrupa içindeki hegemonik gücünü pekiştirmesi Merkel’in en önemli silahı. Dışarıya kapitalist içeriye “devletçi” Almanya’nın “komüncü kapitalist” çizgisi toplum genelinde de “güçlü devlet” mitini temel belirleyici haline getiriyor.
En azından genel görünüm bu. Ancak işin esasına girdikçe Almanya’daki sınıfsal eşitsizliğin hızlı bir biçimde arttığını, gelecek güvencesinin adım adım yok edildiğini görmek mümkün. Sanayinin lokomotifi konumundaki çoğu fabrika geçtiğimiz 10 yıl içerisinde ya kapandı ya parçalandı. Kapanacaklar listesi ise uzayıp gidiyor: Opel fabrikası 2014’te kapanacak; Almanya genelinde 2016 yılında tüm maden faaliyetleri sonlandırılacak...
***
Geçtiğimiz hafta Bochum’da başta Sol Parti (Die Linke) olmak üzere çok sayıda Demokratik Kitle Örgütünün çağrısıyla bir miting düzenlendi. Miting –Almanya standartları gözetildiğinde- oldukça coşkuluydu. Miting, gelir eşitsizliğine karşı düzenlendi ve zenginlerin varlık vergisine tabi tutulmasını talep ediyordu.
***
Miting talebinin bir tür “varlık vergisi”ne bağlanması ile seçimlerde Merkel’in seçilmesi arasında doğrudan bir bağ var. Merkel’e karşı güçlü bir gündelik muhalefetin olmayışı sınıfsal çelişkiler bütünün de “varlık vergisiyle” aşılabileceği inancını ortaya çıkartabiliyor. Mitingin bileşenleri ve katılım düzeyleri her şeyi anlatıyor. Kamu emekçileri sendikası (Verdi) çok kötü olmayan bir temsiliyet sergilerken metal kolunda örgütlü en büyük sendika olan IGMetal nerdeyse yoktu. Birkaç bayrak dışında IGMetal’in hiçbir katılımı yoktu mitinge. Özellikle kapanarak Doğu Avrupa’ya taşınan fabrikalarda IGMetal’in sergilediği “uzlaşmacı” tutum, varlık nedeni ortadan kalkınca kendisini de toplum dışına atmış.
Şimdi diyebilirsiniz ki, “Türkiye’de sendikalar farklı mı?”. Hiç farklı değil. Öyle ki, Türkiye tarihinin en önemli halk hareketi bile sendikaların yüzünü sınıfa ve geniş emekçi kesimlerine dönmelerine vesile olmadı, olamadı.
***
Sosyal Demokratları ise anmaya bile gerek yok. Belli bir kemik oyları ve İslamcı Türkiyelilerden alacakları garanti oy onların “meclis içi muhalefet” konumunu garanti altına alıyor. Fazlasına ne hacet? Zaten sosyal demokratların daha önceden uygulamaya koyduğu güvencesizleştirme politikaları da herkesin belleğinde!
Merkel’in geçtiğimiz yıl hastanelerden alınan katkı payını kaldırması bile birçok seçmen için yeniden oy vermeye değer bulunuyor. Bu Merkel’in başarısı değil diğerlerin başarısızlığıdır.
Türkiye’de olduğu gibi!
***
Almanya, Türkiye ve dünyanın diğer tüm kapitalist ülkeleri için burjuva demokrasinin ulaşabileceği en üst seviye üç aşağı beş yukarı budur!
Sınıf ve bileşenlerinin sınıf mücadelesi araçlarını kullanmadıkları ve gerçek demokrasi için gündelik mücadeleyi yükseltmedikleri sürece tüm partiler ve sendikalar zaman içinde düzenin bekçileri olmaya mecburdur.
Seçim mi?
Dert etmeye gerek yok! Alternatifiniz yoksa alternatif sunarlar!
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12
- Trump Pandora’nın kutusunu açtı, Avrupa panikte 08 Kasım 2024 12:17
- 5 maddede ABD seçimlerinin Avrupa’ya etkileri 03 Kasım 2024 04:30