28 Eylül 2013 11:21

Gözlerimi kaparım hayatımı yaşarım

Gözlerimi kaparım hayatımı yaşarım

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Son yıllarda Avrupa şehirlerini dolaşarak Barcelona, Paris, Roma gibi yerlere ait filmler çekmeyi deneyen Woody Allen’ın memleketine dönüşü biraz tedirginlikle birlikte heyecan yaratmıştı. Ne de olsa, New York kentiyle bu kadar özdeşleşmiş az sayıda yönetmen bulunur. Avrupalı sanatçıların öyküleriyse en fazla eğlenceli seyirlikler olabilmişti. Kapitalizmin başkentinin devirip durduğu insanları ve ilişkileri anlatmaktaki becerisi geçmişe ait bir şey gibi kalmıştı. New York’tan San Francisco’ya yol alan Blue Jasmine: Mavi Yasemin, daha çok eskileri hatırlatıyor. Sanki yönetmen, bol kahkahalı filmlerden geçerek bu çarpıcı başyapıta hazırlık yapıyormuş gibi. Daha girişte uçakta hayatını anlatırken tanıyoruz Jasmine’i. Çok konuşuyor, içiyor, yanında oturanı esir alıyor, hep kendinden bahsediyor, ortada olmayan kocasıyla tanıştıkları an dinledikleri şarkıyı anıp duruyor, çantasının markasını vurgulamadan edemiyor. Oraya kadar komik bir hayat değil, bir trajedi yaşadığı için sürekli sayıklayan bir kadın olduğu hemen anlaşılıyor. Zor durumda kaldığı bu anda kardeşinin San Francisco’daki evine sığınacak. Ama çok zengin bir hayat sürerken birden kendini markette çalışan çocuklu bir kadının evinde bulmak derdini katlıyor. Bunlara rağmen, Jasmine’e acısa bile seyirciden onun dramını paylaşmasını beklemiyor film. Arzu Tramvay’ını hatırlatan olay örgüsü, Woody Allen’ın elinden çıkmışlığıyla, sınıflar arası trafikte tıkanmanın üstünde duruyor. ‘BUNLARI GERİDE BIRAKIN’ Jasmine, Yasemin adını yalnız gece açan bir çiçekten aldığını bir yerde vurguluyor. Zengin kocasıyla pek mutlu bir hayat sürüyormuş gibi anlatmaya başlıyor her şeyi, giderek bu konforun sadece parayla sağlanmadığı anlaşılıyor, Jasmine’i tanıdıkça. Kardeşi Ginger’ın ifadesiyle “Onun zaten işine gelmeyen şeyleri hep görmezden gelmek gibi bir özelliği var” çünkü. Kocasının dolandırıcılığı da, kendisini seri şekilde aldatması da Jasmine için sır değil ama o yıllarını öyleymiş gibi yaşayabilmiş. Bir dişçide sekreter olarak çalışırken, bilgisayar kursuna giderken, Ginger, sevgilisi Chili ve arkadaşlarıyla vakit geçirirken her anında oraya ait olmadığına inanarak, kendisini bir dekoratör olarak görüyor. Zengin koca bulma çabası sona yaklaşıncaya kadar da gözlerini kapamayı becerebiliyor. Filmden geriye kalan en etkileyici unsur, Cate Blanchett’in nevrotik performansı. Jasmine’in kuyruğu dik tutan seçkin burjuva halleriyle yaşadığı düşüşle baş etmeye çalışan hayatı arasındaki sıkışmışlık, Blanchett’in oyunculuğunun her saniyesinde en önde. Sally Hawkins’in Ginger’ı, evlatlık büyüdükleri aileden kız kardeşi için sık sık “Onun genleri iyi” deyişindeki eziklikle yaşamıyor hayatını elbette, mücadele eden ve bundan memnuniyet duyan bir kadın o. Ginger bir şeyleri görmezden gelmiyor mu peki; mesela sınıf atlama hayali, Jasmine’in bir türlü beğenmediği ama Ginger’ın mutlu olduğu sevgilisinden uzaklaşmak, ona göre değil. Vaktiyle Jasmine’i New York’ta ziyarete gittiği eski kocası Augie’nin sözleri açıklayıcı. Piyangodan kazandıkları parayı değerlendirmesi için Jasmine’ın ısrarıyla dolandırıcı kocası Hal’e teslim eden Augie ile Ginger, bu sayede beş parasız kalıp hayata kaldıkları yerden devam etmek zorunda kalmış, ayrılmışlardır. Augie yolda Jasmine’e rastlayıp, kadına hiç görmediği oğlundan haberler verirken Alaska’ya çalışmaya gideceğini söyler ve kaybettikleri paradan dolayı hayıflanır. Jasmine, kendi bunu başarabilmiş gibi “Atlatın artık bunları” der. Binlerce kilometre öteye soğukta petrol borusu döşemeye gidecek olan Augie, “Bazı insanlar hayatı geride bırakamıyor” der. Hangi sınıfın gözünü neye kapadığına dair küçük bir örnek olarak kalır Blue Jasmine. Yönetmenin son yıllarda çektiği en iyi film, bu sınıfsal analizini güçlendirmek için özel bir çaba sarf etmese de burjuvanın çöküşünü Woody Allen’dan izlemenin ayrı bir yeri var. 

Blue Jasmine: Mavi Yasemin  Orijinal adı: Blue Jasmine Yönetmen: Woody Allen Oyuncular: Cate Blanchett, Alec Baldwin, Sally Hawkins, Peter Sarsgaard

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa