\'Barış süreci\'ni kim tıkıyor?
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, “barış süreci”nde gelinen yeri, “Çıkmayan candan umut kesilmez” biçiminde ifade etti.
Arınç’ın, “barış süreci” ile ilgili gelişmeler karşısında en iyimser değerlendirmeleri yapan kişi olduğu dikkate alındığında, sürecin geldiği yeri varın hesap edin.
Dokuz aydan beri Hükümet yetkilileri ve AKP’nin sözcüleri, “barış süreci” ile gidişatı, hep “İyi gidiyor”, “Bir sorun yok” gibi yuvarlak ama bu gelişmelerin iyiye gideceğine vurgu yapan umutlu ifadelerle değerlendirmişlerdir. Öyle ki süreçte Hükümetin rolüne işaret edenler, Hükümeti sürecin ilerlemesi için “yol temizliği” için harekete geçemeye çağıranları, “kötümserler”, “şom ağızlılar”, “sürece çomak sokmak isteyen kötü niyetliler”,… olarak suçlamışlardır. Öyle ki Kandil’in “Gerillanın sınır dışına çıkışını durdurmasını” bile, daha bir ay önce, “Çok da önemli değil, Öcalan’ın emirleri Kandil’e geç gidiyor, ateşkes devam ettiğine göre sorun yok” diyen bir tutumla karşılamışlardır.
Şimdi ise “Çıkmayan candan umut kesilmez”e gelinmiştir.
Süreç için umutsuz konuşan, sadece Arınç (Hükümet) mıdır? Elbette Hayır!
BDP, Kandil, Öcalan dahil Kürt cephesi de süreçten giderek daha kötümser ifadelerle söz etmektedirler. Dahası Türkiye’nin demokrasi cephesi, aydınlar, sanatçılar, demokratlar da bugün düne göre, örneğin 15 gün öncesine göre bile, daha kötümserdirler. Gelişmelerden tek heyecan duyan MHP, CHP’nin ulusalcıları çeşitli ulusalcı, milliyetçi kesimlerin sözcüleridir. Onlar, bir yandan AKP Hükümetine dönüp, ”Oh olsun!” çekerken öte yandan Türk ve Kürt kökenli halka, “Bu sorun çözülmez, en iyisi bizim asimilasyon politikamızıdır” propagandasını daha yüksek perdeden yürütmeye başlamışlardır.
Peki, buraya neden gelinmiştir?
PKK ve Öcalan kendileri açısından gerekenleri yapmadığı için mi yoksa Hükümet üstüne düşeni yapmadığı için mi?
Kürt cenahı, sürecin başından itibaren ne yapacaklarını ve Hükümetten ne beklediklerini açık açık söylemişler ve söylediklerini de adım adım hayata geçirmişlerdir. Öyle ki, sürecin artık “tıkandığını”, Hükümetin küçük adımlar atmaktan dahi imtina ettiğini gördüklerinde bile, “sınır dışına çıkmayı durdurmuşlar” ama “ateşkesin devamı”nda ısrar etmişlerdir.
Anca dokuz ay boyunca Hükümet cenahı, Kürt tarafının attığı adımları sanki kendi marifetiymiş gibi gösterip “Her şey iyi gidiyor” propagandasıyla süreci ranta çevirmeye bakmıştır. Örneğin ne cezaevlerindeki binlerce KCK tutuklusunun salıverilmesi, ne Terörle Mücadele Yasası’nın ve özel yetkili mahkemelerin kaldırılması, ne özgürlüklerin az çok genişletilmesi için girişimler, ne seçim barajı ne de ana dilinde eğitim talibiyle ilgili adımlar,… için bir girişim olmamıştır. Öyle olunca da Hükümet, kalıcı bir barış ve Kürt sorununun “nihai çözümü”nün konuşulacağı ortamın oluşturulması için atılması gereken adımların hiçbirini atmamış duruma gelmiştir.
Bir yanıyla bakıldığında bugün, Kürt tarafının yapabileceği tek şey, belki halen sınırların içindeki “gerillanın sınır dışına çıkarılması sürecinin tamamlanması”dır. Ki, bu da ateşkes devam ettiği sürece sadece teknik bir sorundur. Bunun ötesinde sürecin ilerlemesi için yapılacak her şey yasal ve anayasal düzenlemelerdir ki, bunun yolu da Hükümetin gereken iradeyi göstererek Meclisi çalıştırmasından geçmektedir.
Ve sürecin tıkanmasının en somut nedenlerinden birisi de “henüz içeriği açıklanmayan demokratikleşme paketi”nde Kürt sorununun çözümüne dair talepleri karşılayacak maddelerin yer almamasıdır. Başbakan dün “paketten matematik ve geometri çözümleri gibi kesin çözümler beklemeyin” diyerek paketin boş olduğunu itiraf etti.
Dahası Arınç’ın “Çıkmayan candan umut kesilmez” değerlendirmesine yol açan kötümserliği de paketten sorunun çözümünde ilerlemeye dayanak olacak bir şeyin olmadığı anlamına gelmektedir.
Sürecin buraya gelmesinde AKP Hükümetinin iç ve dış politikasıyla ilişkisine yarın değineceğiz.
Evrensel'i Takip Et