29 Eylül 2013

Belki Hükümet biter ama süreç bitmez!

AKP Hükümeti, süreci tıkamak için bir şey yapmamaya devam edecek gibi görünüyor. Dahası Hükümet, süreci “kafasında bitirmiş” de olabilir. Arınç’ın bu yazının birinci bölümünde aktardığımız, “Çıkmadık candan umut kesilmez!” demesinden de anlaşıldığı gibi AKP açısından süreç “hemen hemen bitmiş” görünmektedir.
Ancak, “AKP Hükümetinin bitti demesiyle süreç biter mi?​” sorusunun yanıtı burada önemlidir.
AKP Hükümeti ülkeyi yöneten güç olarak elbette sürecin ilerlemesinde en önemli pozisyonlardan birisini tutmaktadır. Bu açıdan da o “Süreç bitti!” derse, süreç bitmese de önemli ölçüde tıkanır. Ama sürecin bitmiş olması için “barış süreci”nin bugüne gelmesinde etkisi olan diğer güç odaklarının da “Süreç bitti” demesi gerekir. Dahası, sürecin diğer tarafında yer alan Kürt siyasi güçleri ile Kürt ve Türk kökenli halk yığınlarının iki halkın gönüllü bir birliği etrafında ortak yaşamdan, aynı ülkede birlikte yaşamaktan vazgeçmesi gerekir.
Bugün şöyle bir tablo vardır:
1-) Öcalan-Kandil-BDP cephesi barış sürecinin ilerlemesinden yanadır ve “Bu sürecin ilerlemesi için üstümüze ne düşerse yapmaya devam edeceğiz” demektedir. Ve bu taraf, Hükümetin üstüne düşeni yapmasını da istemektedir.
2-) AKP Hükümeti, bir yandan üstüne düşenleri yapmazken, öte yandan da sürecin ilerlememesini kendi dışındaki nedenlere bağlamaktadır. Elbette AKP Hükümeti de süreci bitirmenin faturasının ağırlığının farkındadır. Bu fatura bir yandan halk indinde AKP’nin itibar yitimine yol açacakken öte yandan da AKP’nin içindeki kliklerin harekete geçmesini ve AKP’deki çatlakların bir “yarılmaya” dönüşmesini de tetikleyecek gelişmelerin önünü açabilir. Ancak ateşkes durumu devam ettiği sürece sürecin ilerleyip ilerlememesini dert etmeyen bir çizgide hareket edecek görünmektedir.
3-) CHP ve MHP ise sürece muhalefet etmektedirler, ama bu muhalefet sürecin önünü kesecek bir çizgiye varmayan düzeyde muhalefettir! Bu yüzden de bu partilerin sürece muhalefeti, “Biz de çatışmaların başlamasını istemiyoruz. Hükümet yapacaksa yapsın da görelim” biçiminde kalmaktadır. MHP bile sürece cepheden bir savaş açmış değildir.
4-) Türkiye’nin Kürt ve Türk kökenli halk kesimleri; CHP, MHP ve AKP’ye oy veren kesimlerin önemli bir çoğunluğu bile sürecin bitmesini istememekte,  tersine ilerlemesini istemektedir.
Bu tablo içinde görüldüğü gibi halk kesimleri ve sorunun tarafı olana siyasi güçler, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun bu temelde çözülmesine karşı değildir. Tersine en geriden gelenler bile “Sorun çözülecekse gereken yapılsın!” demektedir. Ne var ki, bu geniş desteğe karşın  Hükümet, yarın açıklanması beklenen “demokratikleşme paketini” bile “Zamanı geldikçe başka talepler de karşılanır ama bugün bu kadar!” zihniyetiyle dumura uğramış bulunmaktadır.
Ve bütün demokrasi mücadelelerinden öğrendiğimiz gibi bugün de asıl olan demokrasi güçlerinin ve halkların özgürlükler için mücadelesidir. Eğer halk yığınları, demokrasi güçleri özgürlükleri kazanmak için gerekli inisiyatifi gösterirse, Hükümet ve Meclis istemeye istemeye de olsa demokratikleşmeye dair düzenlemeleri yapmak zorunda kalacak, Hükümet tıkadığı süreci açmak zorunda kalacaktır.
Bu yüzden de bugün “Hükümet ‘bitti’ diyor öyleyse yapacak bir şey yok” demek doğru değildir. Tersine Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılmasından basın ve ifade özgürlüğüne, seçim barajının kaldırılmasından Gösteri, Yürüyüşler ve Polis Salahiyet Yasası’nın yenilenmesine, inanç özgürlüğünden, ana dilinde eğitim hakkına,… gerçek bir barış ve halkların gönüllü birliği için nihai bir çözümün tartışılacağı “yol temizliğinin” yapılması için mücadelede ısrar edilirse, Hükümet’in “Süreç bitti!” demesi de belki Hükümeti bitirir ama süreci bitiremez!
Şimdi görev ve sorumluluk düne göre daha çok Türkiye’nin halklarında, barış ve demokrasi güçlerindedir.
Bugün “demokratikleşme paketinin içeriğinin belli olmasıyla, bu görevin gereği olan tutumun “somut kalkış noktaları” da apaçık görülecektir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et