Cinsel zorbalık
Fotoğraf: Envato
Susan Brownmiller’ın “Cinsel Zorbalık, Irza tecavüz olgusunun bir tarihçesi” başlıklı kitabını 1984 yılında okumuşum. Otuz yıl sonra yeniden elime alıp, gözden geçirme ihtiyacı duydum. Kitabın sararmış sayfaları, geçen yılların sayfalardaki kokusu ve sanırım en önemlisi Brownmiller’ın üzerinden 40 yıl geçse de bugünü tüm çıplaklığıyla tanımlayan bakış açısı ruhuma çok iyi geldi. Sımsıcak ve tanıdık bir mekanda bir dostla yeniden buluşmanın verdiği güç, günlerdir üzerime üzerime gelen “erk”eklik halleri ile başa çıkabilme becerimi yeniledi biraz olsun.
Cinselliğin bir iktidar aracı olarak kullanılmasının ve kadının, kadının isteğinin görmezden gelinmesinin tarihi, bugünü daha katlanılır kılmıyor ama insanlık tarihi boyunca biriktirilmiş mücadele deneyimleri zaman içinde içimizde biriken çaresizlik duygusunu bir kenara atabilme gücü veriyor. Yargıtayın bir içtihadıyla son bir iki yıldır adli tıp poliklinik başvurularımızın önemli bir bölümünü çocuğun cinsel istismarı ve cinsel saldırı olguları oluşturmaya başladı. İnanılmaz ağırlıkta bir yükün günden güne omuzlarımızda birikmekte olduğunu bu sabah gazeteleri okurken tecavüz haberlerini okumakta ne kadar zorlandığımı fark ettiğimde anladım. Tecavüzün, tüm kadınların içine korku salarak erkek egemenliğini dayatması ve böylece cinselliğin bir iktidar aracı olarak kullanılması üzerine kavrayarak okuduğum ilk kitaplardan birine, Brownmiller’ın güvenli sularına dönmek, eril imgelerle dolu bir dünyaya baş kaldırmanın, korkarak değil kafa tutarak var olmanın değerini anımsattığı için omuzlarımdaki yükü hafifletiyor.
Polisin aylardır sokaklarda terör estirmesinde, özellikle kadınlara cinsellik yoğun işkence uygulamasında Serpil Sancar’ın “Erkeklik İmkânsız İktidar” kitabında söz ettiği erkekliğin yeniden inşası, kaybedilen iktidarın geri kazanılması çabasını ama daha önemlisi AKP’nin elinden kayıp gidişine korkulu gözlerle baktığı o imkansız iktidarı yeniden ve kadın bedeni üzerinden inşa etme telaşını görmemek mümkün değil. Kürtajdan çocuk sayısına, tecavüz tümörlerine* devlet güvencesi sağlama eyleminden cinselliğin bir haz alanı olmaktan çıkartılmasına yönelik müdahalelerle yürüyen bir cinsel zorbalık hali, muhalifine tahammülsüzlük olarak dalga dalga üzerimize geliyor.
Kaybedilen iktidarın geri kazanılması çabalarına cinsel zorbalık eylemleriyle başlanmış olması şaşırtıcı değil. Kadınlık hallerine tahammülsüzlük doruk noktasını politik alanda muhalifine tahammülsüzlükte buluyor. Demokratikleşme paketinin içinden çıkacakların ipuçlarını veriyor ellerimize. Dalga dalga yayılan tutuklamalar, cezaya dönüşen uzun tutukluluklar, kendi çocuklarını iştahla yerken başka ülkelerde ölen çocuklar için akıtılan timsah gözyaşları, böylesi bir zarfa sarılı mazrufun nasıl olabileceğini bir bir anlatıyor.
Keşke utansam, ama bunca zorbalığın olduğu yerde demokrasi ancak naftalin kokabilir. Paketlerden çıkmaz. Sandıklarda rutubet lekeleriyle eskimeye bırakılır. Onu sandıktan insanlar çıkartıp, havalandırmalı ki naftalin kokusu gitsin. Yoksa “erk”ekler imkansız iktidarlarını meşrulaştırmak için tecavüze devam ederken, bize de dehşetle titremek düşer.
*Tecavüz Tümörü, Evrensel 10 Eylül 2012 tarihli yazım
- İnadına tanıklık 05 Aralık 2024 04:41
- Çetelere bütçe 21 Kasım 2024 04:59
- Büyümeden annen sana, ölüm alacak 14 Kasım 2024 04:42
- Bu zamanda hekim olmak 07 Kasım 2024 04:43
- İnsan hakları mücadelesine devam 31 Ekim 2024 04:43
- Çeteler kol geziyor 24 Ekim 2024 04:43
- Kimi, niye aşağılıyoruz? 17 Ekim 2024 04:34
- Şiir yazmanın sorumluluğu 03 Ekim 2024 04:43
- Siyah çöp torbasına atılan insanlığımız 26 Eylül 2024 04:45
- Sistematik işkence 19 Eylül 2024 04:41
- Narin bir çocuk 12 Eylül 2024 04:43
- Savaş hesabı 05 Eylül 2024 05:26