Sezon başlayalı 6 hafta oldu, hâlâ yeşil sahada oynanan oyunla ilgili iki cümle yazamadık. Geçen hafta Beşiktaş-Galatasaray maçının tatil edilmesine neden olan olayları tartışıyorduk. Sahi aradan 10 gün geçti. Sahaya girdiği belirlenen kişiler arada gözaltına alınıp 6222 sayılı yasaya göre 1 yıl spor müsabakalarından men cezası alıp bırakılıyor da, “tezgah”ın kim tarafından düzenlendiği konusunda hiçbir açıklama duydunuz mu? Maçın tatil edilmesinin ardından Rasim Ozan Kütahyalı gibi “özel yetkili gazeteciler” ihaleyi çoktan “kızıl flamalı”, “marjinal” grup üyelerine çıkartmışlardı. Gerçi sahaya girenlerin tekbir çekmesi senaryoyu bozmuştu ama onlar bir hafta boyunca aynı masalı anlatmayı tercih ettiler. Ancak bu sefer mızrak çuvala göre o kadar büyüktü ki, merkez medyanın spor yazarları bile yaşananların “Çarşı” grubunu itibarsızlaştırmak için düzenlenen bir “tezgah” olduğunu kabul etmişlerdi. Tam bu “tezgah”ı kim düzenledi soruları ortada dolaşırken, Cuma sabahı başka bir gündeme uyandı memleket futbol kamuoyu. Üç büyük kulübün tribünlerinde “lider” olarak bilinen ve tanınan simaları bir operasyonla gözaltına alındılar. Basına yansıyan bilgilere göre 12 Mayıs tarihinde Fenerbahçe-Galatasaray maçı sonrası taraftar grupları dinlemeye alınmış ve yaklaşık 1.5 senelik dinlemenin ardından 200 adrese baskın düzenlenmiş 82 kişi gözaltına alınmıştı. Operasyonun zamanlaması kadar gözaltına alınan kişilerin kimlikleri de manidar. Bir kere operasyona maruz kalanların hemen hepsi Gezi direnişine mesafeli durmuştu. Daha da ötesi, Gezi direnişi sonrasında statlarda artık geleneksel hale gelen 34. dakika protestolarını bastırmaya çalışıyorlardı. Operasyon bugün itibariyle Genç Fenerbahçeliler grubunun (GFB) lideri Sefa Kalya ve iki arkadaşının tutuklanmasıyla sona erdi. Bu kadar “büyük” bir operasyon sonrasında sadece 3 tutuklu olması da ayrı bir soru işareti olarak kafalarda duruyor. GFB lideri Sefa Kalya, iktidarın ve devlet büyüklerinin nezdinde muteber bir kişilik. Başbakan’ı hastalığı sırasında konutunda ziyaret etmiş, Vali Mutlu ile tribünlerin sorunları üzerine sohbet etmiş, Bakan Suat Kılıç’ın verdiği sahurda, Çarşı grubundan Alen ile birlikte yer almış, Gezi protestoları nedeniyle yapılacak yer bulunamayan Süper Kupa maçı öncesi Kayseri Polis Evi’nde ultrAslan liderleriyle birlikte ağırlanmıştı. İlginç olan bütün bu süreç boyunca emniyet de Sefa Kalya’yı dinliyormuş. 3 Temmuz sürecinden beri GFB’yi, iktidarın hemen yanı başında, önce yönetim karşıtı sonra da Gezi karşıtı bir çizgiye oturtanlar şimdi “Ben nerede yanlış yaptım” sorusuna yanıt arıyordur herhalde. Bu kadar büyük bir operasyonun Fenerbahçe tribününden 3 kişinin tutuklanmasıyla sona ermesinden sonra tablo bize ne anlatıyor? Aslında yeni bir şey yok. 6222 sayılı defolu yasanın ağırlaştırılarak bütün tribünlerin yeniden dizayn edilmek istendiğini aylardır yazıyoruz. Bu operasyon, niyetinden bağımsız olarak, genel algı düzeyinde, tribüncülerin, taraftarların hepsinin kriminal, suçlu, çeteci, “holigan” insanlar görüntüsü vermesinin zeminini iyice genişletti. UEFA ve FIFA statlarda polis istemediği için, polis diye adlandırılmayan ama aslında polis olan “koruma memurları”nın statlara dönüşünün önü tamamen açıldı. ‘Gezi protestosu yapanlara karşı değildi’ görüntüsü altında, Gezi protestosu yapanları da susturacak önlemlerin alınması kolaylaştı. Kısaca tribünleri “açık cezaevi” koşullarına döndürecek sıkıyönetim kurallarının devreye girmesinin önü açıldı. Tribün deyimiyle bir “ince ayar” çekildi, kurban olarak en “yakın” isim seçildi. Şimdi ya dünyaya bakış ve renk farkı gözetmeden taraftar hakları için bir araya gelinecek ya da açılacak yeni “taraftar paketiyle” herkes tribün kültürünün cenaze namazına hazırlanacak. Sahi Olimpiyat stadında tekbir getirerek sahaya girenler kimlerdi?

Evrensel'i Takip Et