03 Ekim 2013 11:08

Paket demokrasisi!

Paket demokrasisi!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hükümetlerin, halkın belirli taleplerini gözetirmiş gibi yaparak, sermaye sistemini makyajlayan “paket”ler açmaları yeni bir uygulama değil. Ama AKP Hükümetinin “açılım” paketleriyle tüm eskileri geride bıraktığı söylenebilir. O, kendinden önceki sermaye hükümetlerini kara propaganda ve yalanı “yönetim sanatı”nın en önemli unsurlarından biri haline getirme konusunda da aşmıştır. Uzun süredir propaganda ettiği ve yalakalarının “devrim” diye yansıttıkları 30 Eylül 2013 tarihli “Erdoğan Nutku”yla duyurulan “Demokrasi Paketi”nden çıkanın, işçi sınıfı ve emekçilerin sosyal-ekonomik ve politik istemleri; Kürtlerin talepleri ve Alevi inançlı milyonların beklentileri ile karşıtlık oluşturması bu bakımdan şaşırtıcı olmamalıdır. Bu paketteki “demokrasi”nin ne olup olmadığı üzerine birçok yayın organında çok sayıda makale, “analiz” yazıları yayımlandı. AKP Hükümetinin politikasını bir kez de bu “paketlenmiş yalanlar demeti” üzerinden eleştirenlerin çoğunun özenle kaçındıkları en önemli nokta, demokrasi olarak adlandırılan/tarif edilen siyasal sistemin halk ve istemleri-hakları ile ilişkisidir. Burjuva muhalefetinin, halkın taleplerinin karşılanması ile ilgisi olmayan, aksine hükümetin politikalarına ve aldatıcı taktiklerine duyulan tepkiyi yedeklemeye yönelik “eleştirileri”ni bir yana bırakalım. Liberal ve muhafazakar din istismarcıları cenahında, tüm kamusal alanlarda kadınları türbanla kapatmayı ve w, x, q harflerinin kullanılışını-sanki bunlar İngilizce ve diğer diller bağlamında zaten kullanılmıyormuş gibi-”büyük bir ilerleme” olarak gösterme yarışı var. Diğer “değerlendirmeler”in büyük çoğunluğu ise, sermaye ve hükümetinin yaratmaya çalıştığı beklentilere güç veren bir tutumu dile getiriyor. Sürdürülen “değerlendirmeler”in ve yürütülen tartışmaların önemli bir özelliği, Başbakan ve Hükümetinin, burjuva anlamındaki demokratik siyasal sisteme mesafesini örtbas etmektir. Demokratik özgürlüklerin siyasal alanla sınırlı olmayıp emekçilerin iktisadi-sosyal ve diğer haklarının karşılanması ile ilişkisinin üzerinden atlanarak, işçi ve emekçilerin uğruna mücadele ettikleri talepler türbana ve “üç harf”e sarılarak bir yana atılmaktadır. Oysa, en karanlık baskı dönemlerine sahip çıkılarak demokratik özgürlükler ile karşıt konumda durulduğu, DP, 12 Mart ve 12 Eylül Cuntaları, Özal ve Çiller dönemine sahiplenme üzerinden de bizzat Başbakan tarafından bir kez daha ilan edilmiştir. Buna rağmen, “beklenti yaratma görevlileri” işbaşındadırlar. Düzenin dolaysız savunucuları ve reformist-liberal “sol” yedekler “devamı gelecek”(!) diye tepkileri soğurmaya çalışıyorlar. Ancak, işçi sınıfı ve emekçiler, AKP Hükümetinin “demokratik açılımlar”ı ile yeni karşılaşmıyorlar ve ortada yüzyılların ulusal ve uluslararası sınıf mücadelesi deneyimleri var: Burjuva iktidarları kapitalist sömürü sistemini sürdürmeyi esas alırlar. Taviz ve baskı politikaları buna bağlanmıştır ve belirleyeni sınıf mücadelesinin düzeyidir. Burjuva sınıf hakimiyetine ve kapitalist sömürü düzenine karşı işçi ve emekçilerin pratik eleştirisi-yani eylemi değişimi zorunlu kılmadığı sürece, sömürülen ve ezilenlerin talepleri dikkate alınmaz. Dikkate alındıklarında ise, ya bazı küçük makyajlarla muhalefet savuşturulmaya çalışılır ya da baskı yoğunlaştırılarak susturma yoluna gidilir. Türkiye emekçileri bu konuda  neredeyse yüz yıllık deneye sahipler. Cuntalar dahil, Bayar-Menderes diktatörlüğü, AP ve “Milli Cephe Hükümetleri”, Özal ve Çiller yönetimi ve nihayetinde bugünkü AKP Hükümetinin uygulamalarında bunun binlerce örneğini daha net görebilirler. Bugüne dek yaşam pratiğinin gösterdiği şudur: Halkın bilfiil mücadelesi olmaksızın, burjuva partileri-hükümetlerinin inayetiyle elde edilmiş herhangi demokratik hak olmamıştır. Bugün üzerinde konuşulan “demokratikleşme”nin kendisi de dahil, demokratik hak ve özgürlüklerin elde edilmesini acil gündemleştirenin, Kürt ve Türk ezilenlerinin; Kürtlerin otuz yıllık savaşının, Alevi kitlelerinin, işçi ve emekçilerin ileri kesimlerinin mücadelesinin ‘birikimi’ olduğu bilinmeksizin ilerlenemez. AKP Hükümeti, bu birikimi geçiştirme ve etkisizleştirme politikası izliyor. Aldatmaca “paketleri” buna yöneliktir. O halde, burjuvazi ve emperyalizme karşı, hak ve özgürlükler için halkın bilfiil mücadelesini ve örgütlenmesini ülkenin tüm emekçi alanlarında yükseltmek gerekmektedir. İleri kesimlerin tüm dikkatinin, burjuva yalanlarının teşhirinin yanı sıra esas olarak bu çalışmaya yoğunlaştırılmasına ihtiyaç artmıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa