\'Ben de varım\' dedi

1 Ekim günü Meclis,”kendiliğinden” açıldı. Ama merakla beklenen Meclisin, rutin açılış seremonilerinden çok Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ne diyeceği idi. Çünkü son aylarda Cumhurbaşkanı Gül, Erdoğan Hükümetinin bütün icraatlarına karşı farklılığını ortaya koymaya özen gösteren bir “eleştirel” çizgi izlemişti. Ancak, Cumhurbaşkanının bir önceki Meclis konuşmasıyla önceki günkü konuşmasını karşılaştıranlar, Cumhurbaşkanının düne göre Hükümetin icraatlarına daha çok destek verdiği doğrultusunda değerlendirmeler yaptı. Hele de Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in verdiği kokteylde Cumhurbaşkanı ve Başbakanın eşleriyle birlikte aynı karelere poz vermeleri, eşlerin arasındaki soğukluğun tümden giderildiğini gösteren vücut dili gösterileri, arada erimemiş buz kalmadığı görüntüsü yansıtıyordu. Doğrusu, samimiyetin bu kadarı 11 yıllık AKP iktidarı boyunca “Görülmüş bir şey” değildi! Evet Cumhurbaşkanı Gül konuşmasında; “dış politikada imaj kaybı”, “Gezi direnişi”, “polis şiddeti”, “kutuplaşma”  gibi konularda hükümetin icraatlarına eleştireler yapsa da bunlar, “suhuletle” ifade edildiği için beklentileri pek kesmemiş görünüyor. Elbette ki her alanda olduğu gibi (Ki, politikada bu daha fazla böyledir); her konuşmanın da bir öncesi ve sonrası vardır. Bu açıdan bakıldığında Cumhurbaşkanı dün daha önce netlikle ifade ettiği farklılıklarına sadece işaret etmekle yetinirken geleceğe dair tutumunu ise daha net biçimde, hatta ilk kez bu kadar net biçimde ortaya koymuştur. Meclisin açılış konuşmasında Cumhurbaşkanı Gül uzun konuşmasının sonunda; “Bu son Meclis açılış konuşmam. Hayatım boyunca, halka hizmeti Hakk’a hizmet bilerek, Yüce Milletimizin hizmetinden hiç ayrılmadım. Bundan sonra da bu anlayış ve şuurla milletimizin hizmetinde olmaya devam edeceğim”  diyerek “siyasete devam” kararını açıklamıştır. Daha önce zaman zaman sorulan, “Cumhurbaşkanlığına yeniden aday mısınız, siyasete devam edecek misiniz?​” sorularına; “Bu konular zamanı gelince konuşulur” diye yanıt veren Cumhurbaşkanı, Meclisin açılışında kimsenin soru sormasını beklemeden,”siyasete devam” kararı verdiğini açıklamıştır. AKP’nin içindeki gelişmelere bakıldığında, Cumhurbaşkanının bu açıklamasından, yeniden cumhurbaşkanı adayı olmak da dahil, her biçimde siyasete devam edeceği anlamı çıkmaktadır. Nitekim AKP’li vekiller de “Cumhurbaşkanı hizmetten söz ederken Kayseri il başkanı olarak hizmete devam edeceğini söylemiyor” diyerek Cumhurbaşkanının mesajını aldıklarını göstermiştir. Bu yüzden de diyebiliriz ki, önceki gün ekranlara ve gazete sayfalarına yansıyan Erdoğan ve Gül arasında yumuşak mesajlar, bir muhabbet işareti değil, Gül’ün de Erdoğan’dan sonra, emekli olmayacağını, “Hizmete devam” diyerek, aslında her makam için ama illa da AKP’nin liderliği için “Mücadeleye devam” kararlılığının ilan edilmesidir. Bir yıl kadar önce, 30 Eylül 2012’deki AKP Genel Kongresinde AKP tabanına seslenerek, “Size son kez Başbakan olarak hitap ediyorum” diyerek zımnen de Cumhurbaşkanı adaylığını ilan eden Erdoğan’dan sonra Gül de şimdi; “Yarışta ben de varım” diyerek bir bakıma “Hodri meydan!” demiştir. Herkesi uzlaştırmayı meslek edinmiş olan kimi çevreler ve “siyaset uleması”, “Bunda ne var, Gül Başbakan olur, Erdoğan da Cumhurbaşkanı. Medvedev ve Putin gibi!” diyerek, “Bir sorun yok” diye kafasını kuma soksalar da hayatın böyle dümdüz akmadığı, “kurtlar sofrası”nda kimin ne pay alacağını gücün belirlediği, hiçbir paylaşımın da öyle “sırayla”, “gönül hoşluğu” içinde yürümediği tarihin gösterdiği en yalın gerçektir. Hele de iç ve dış politikası bunalıma sürüklenmiş, kendisini iktidara getiren güçlerin güvenini kaybetmiş bir AKP’de bu sürecin sadece bir “nöbet değişimi” olarak işlemeyeceği, tersine bu değişikliğin, AKP’nin içinde çoktandır artık bir yanıyla açıkça süren klikler arasındaki savaşla birleşeceğini söylemek için sayısız neden birikmiştir. Onu için “Ankara’da görünüşe aldanmayın” diyenler, gerçeğin önemli bir yanını ifade etmektedir. Bundan sonrası, bir yanıyla “uzlaşma” görüşmeleri olarak sürerken, öte yanı AKP içindeki kliklerin birbirine karşı üstünlük kazanmak için ellerindeki tüm kozları oynadıkları bir dönem olacaktır. Onların pek hoşlandığı bir söylemle AKP’de “zamanın ruhu” böyle bir çatışmayı gerektirmektedir. Cumhurbaşkanının, Meclis konuşmasının “ılımlı” okunmasından çıkarılabilecek en gerçekçi sonuç budur.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et