Hastanelerden yayılan koku: İdrar değil suistimal
Fotoğraf: Envato
Altmışlı yıllara kadar deniz görmüş insan soyu şifa kaynağı olarak görüldü Anadolu’da. An geldi gözü ağrıyanlar için deniz görmüş insanın idrarı damlatıldı hasta gözlere.
Derken yakın zamanda bir fotoğraf süsledi kâr hanesi yüksek gazetelerin sayfalarını. Bir adam denize işiyordu. Bitmedi, aynı manşet alanları kısa süre sonra ülkenin en zengin ailelerinden Koç grubunun bazı şirketlerine polis eşliğinde mali kurumlarca baskın düzenlendiği haberlerine tahsis edildi. Evraklarına el konulduğu haberleştirildi.
Diyebiliriz ki sidik hiç bu kadar güncel politikanın içine işlememişti. Başbakan’ın gezi anı sırdaşlarından nam-ı diğer Polat Alemdar “Gezi Parkı alanı idrar kokuyor” dedikten az sonra sıra Başbakan’daydı. Ve nihayetinde Koç ailesinden bir kişinin denize doğru işediği ile meşgul edildik vesselam.
Aynı tarihlerde bir mail düştü ortama Sayıştay denetlemelerine dair. Burnumuza pis kokular taşıyordu anlatılanlar. “Kurumun bünyesinde faaliyet gösteren 983 adet döner sermaye işletmelerinin konsolide edilmiş mali tabloların tam ve doğru olmadığı, mali tabloların birbirini doğrulamadığı, hesap kayıtlarının gerçeği yansıtmadığı görülmüştür” notu dikkat çekiciydi satır aralarında. Yine “elde edilen gelirlerin aykırı muhasebeleştirildiği görüldüğü” ifade ediliyordu. Peki, anlatılan hangi kurumdu ve kimin hikâyesiydi?
Sanırım kafanız karışacak biraz. Söz konusu usulsüzlük iddiaları Koç grubuna değil bizzat devletin kendi kurumlarına dair. Dr Ergun Demir ve Dr. Giray Kılıç ortak çalışmalarında “Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşları olan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu neden Sayıştay’a denetim için gerekli olan 2012 yılına ait mali tablolar ile bilgi ve belgeleri vermekten kaçındı?” sorusu ile gerçeği kamuoyuna bir kez daha hatırlatmış oldular.
“Taşıt kanununa aykırı araba kiralamaktan” tutun da “banka kaynakları ile normalde bütçeden ödenmesi mümkün olmayan para cezalarının ödenmesine” ve hatta “banka kanalıyla hastane hizmetleri ile ilgisi olmayan harcama yapıldığı” bahsine birçok hususa değinilmiş döner sermaye bütçesi denetim raporunda. Ama Sayıştay’dan ses yok, çünkü gönderilmiş veri yok diyor hekim arkadaşlar.
Sayıştay’ın görevlerini bu vesile ile hatırlamakta yarar var. Sayıştay kendi web
sayfasında görev alanlarını şöyle tanımlıyor:
“Genel ve katma bütçeli dairelerin gelir, gider ve mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek,
Sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak,
Kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmak,
Türkiye Büyük Millet Meclisine kesin hesap kanun tasarıları hakkında uygunluk bildirimi sunmak,”
İstisnai olarak “Kamu iktisadi teşebbüsleri, Özelleştirme İdaresinin özelleştirme işlemleri, kimi bütçe dışı fonlar ve bazı özerk idareler Sayıştay denetimine tabi değildir”
Buradan bakınca insanın sorası geliyor: “Kamu Hastane Birlikleri özelleştirme idaresine devroldu da haberimiz mi yok?” Aslında kamusal sağlık hizmetlerinin hızla özelleştirme kulvarına alındığı bilinmez bir sır değil. Ama henüz bu yol resmiyet kazanmamışken Sağlık Bakanlığı bünyesindeki sağlık kurumlarının 2012 yılı mali bilgi ve belgelerini Sayıştay’a vermemiş olması kabul edilebilir bir durum değil. Birçok habere de konu olduğu üzere “yolsuzluk / usulsüzlük” iddiaları bu kadar yaygınken yasal zemine aykırı bu tutuma kamuoyu sanırım sessiz kalmayacaktır.
Bu noktada Dr. Demir ve Kılıç’ın “kamu sağlık kurumları Sayıştay denetiminden kaçırılıyor” tespiti “neden korkuyorlar?” sorusu ile birlikte daha da anlam kazanmaktadır.
Sağlığın metalaştırılıp piyasanın hizmetine sunulduğu bir ortamda “yolsuzluk / usulsüzlük” beklenmez durum değilken denetim dışına kaçırılma gayreti de bir o kadar anlaşılır ve “suçüstü” vaziyetidir.
Evet, saklamak ama nereye kadar?
Bir diğer soru şu olsa gerek: Koç grubuna şafak vakti baskın yapan, meslek odalarını basıp yayınlarına el koyan devlet aklı acep ne zaman Sayıştaya hesap vermeyen devlet kurumlarını basıp evraklarına el koyacak?
Sağlıcakla kalın.
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29