Eşkali yok, şüpheli
Fotoğraf: Envato
Amerikan Neoconlarının “Önleyici Savaş Doktrini” adını verdikleri güvenlik stratejisinin doğrudan sonucu, binlerce insanın sorgusuz sualsiz, aylarca-yıllarca tutulduğu Guantanamo Hapishanesi olmuştu. Suçu, henüz oluşmadan önlemeyi amaçlayan bu strateji, Başkan’a yani George W. Bush’a şüpheli şahsı belirleme yetkisini veriyor, Başkan’ın yetkisini delege ettiği güvenlik mensupları da şüpheli şahsı bu hapishaneye kapatabiliyorlardı.
Böylece Batı demokrasisi çok uzun süreden beri ilk kez şüpheli şahıs kavramıyla tanışmış oldu. O zamanlar bu uygulama, “Suçu kesinleşinceye kadar sanık masumdur” esasına dayalı modern hukukun ilk belgesi Habeas Corpus’un ihlali olduğu için bir hayli eleştirilmişti.
Batı demokrasisi yurttaşlarının ihlal veya kazanılmış hakkın gaspı saydığı şey, bizim gibi ülkelerde hukukun tam da neşet ettiği daracık bir alandır. Yani bizde hukuksuzluğun hukuk olarak belirmesinin bir tarihi yoktur. Askeri darbe ve OHAL uygulamalarının hiç eksik olmadığı coğrafyalarda “şüpheli şahıs,” bu hukuksuzluğun ya da daha doğru bir deyimle keyfiliği içselleştiren hukuki metinlerin en sevdiği baş oyuncudur.
Çok uzun olmayan bir süredir bu “şüpheli şahıs”ı unutmuştuk. Ama İçişleri Bakanı Muammer Güler unutmadı ve Gezi direnişinden hemen sonra devlet hafızasından bu figürü yeniden ortaya sürme gereği duydu. Bir eylem yapılacaksa olay çıkarma potansiyeli olanlar 12 saat ve bir gün süreyle gözaltına alınabilecek. “Bir düzenleme ile önleme hapsi uygulamasını getirmek istiyoruz” diyor Güler. Bush stratejisinin yerli muadili de böylece aynı kavramlarla ifade ediliyor.
Peki kimdir bu, son zamanların kahramanı, baş rol oyuncusu şüpheli şahıs ve önlenmek istenen nedir? Bundan on yıl önce, İkiz Kuleler’e saldırının hemen ardından ABD başta olmak üzere Batı devletleri bu şüpheli şahsın Müslüman göçmenler olduğuna karar kılmıştı. Ülkede yaşayan, giren çıkan bütün Ortadoğulular bu yüzden potansiyel terörist muamelesi gördü. Muammer Güler’in şüpheli şahsının ise, yeniden tahtına oturtulması Gezi direnişinin sonrasına denk düştüğüne bakılırsa, memleketin 79 ilinde sokağa çıkan, çıkamasa da gönlü alanlarda olan milyonlarca kişiyi temsil ettiği söylenebilir.
Yani AKP seçmeni olmayan herkesi.
Hükümet 11 yıldır elinde rehin tuttuğu başörtüsünü, bir şey yapmasa dağılma ihtimali olan mütedeyyin kitleleri derleyip toparlamak amacıyla demokratikleşme paketine yerleştirirken Gezi’nin rövanşını da taksit taksit ve fitil fitil çıkarmaya başladı. Bir tarafı toparlarken diğer tarafı dağıtmak, marjinalize etmek, atomlarına ayırmak için şikayet kutularından ihbar teşvik sistemine kadar her şeyi gündemine aldı.
Hiç kimse, şüphe uyandıracak bir davranışı olmadığı, tuzu kuru olduğu zannıyla Güler’in laflarının kendisini bağlamadığını düşünerek gaflete düşmesin. Şüpheli şahsın belirli bir tanımı yok; sokaktaki polis birini şüpheli şahıs olarak etiketlemek istiyorsa işi GBT’den geçmiş araştırması yapmaktan ibaret değil. Şahsın sıradan bir polis memurunun gözüne batması, bir komşu ihbarı, imzasız bir şikayet kağıdı, kendini Gezi direnişinde buluvermiş olması; bütün bunlar şüpheli olmak için yeter şart. Bakmayın Güler’in “olay çıkarma potansiyeli taşımak” koşulunu telaffuz etmiş olmasına, şimdiye kadar Hükümetin attığı adımlar şüpheli şahsın eşkalini “Sen ben hepimiz” olarak çizdi bile.
Şüpheli şahıs bir marjinali tanımlamaz; çoğunlukla istenmeyen veya susturulması, sindirilmesi gereken bir ortalamayı tarif eder. Şüpheli şahıs hukuku, kişinin potansiyel suç kaynağı olmasına işaret etmekle yetinmez, onun kendisinden başka herkesi şüpheli görmesini ve durumdan vazife çıkararak içine kapanmasını telkin eder. Koca bir ülkeyi OHAL’e, olmadı yarı açık Guantanamo’ya çevirir.
Toplumun demokratik talebini hiçbir bakımdan karşılamayan demokratikleşme paketi ile şüpheli şahıs uygulamasını bir arada düşündüğümüzde paketin niçin bu kadar güdük olduğu da anlaşılabilir. Çünkü Hükümet kendi halkına önleyici savaş açmaya hazırlanıyor, demokratikleşme ne ki?
- Arka taraf! 15 Kasım 2024 04:48
- Kürtler Türkler birbirini sevsin! 01 Kasım 2024 05:02
- ‘Çözüm’süz süreç 25 Ekim 2024 15:05
- Hiçbir şey olmamışsa da bir şeyler oluyormuş gibi çözüm süreci 18 Ekim 2024 05:07
- Yenikapı ruhu 2.0 11 Ekim 2024 04:50
- Kimin yanında, kimin karşısında? 04 Ekim 2024 04:55
- Narin'in katlinden polis cinayetine 27 Eylül 2024 06:05
- İsrail’in kirli savaşı 20 Eylül 2024 06:00
- Narin'in gerçek sırrı 13 Eylül 2024 05:23
- Halaydan büyük meseleler 06 Eylül 2024 05:41
- SETA'dan gelen imdat 30 Ağustos 2024 04:55
- İzmir yangınının anatomisi 22 Ağustos 2024 05:00