10 Ekim 2013 06:00

Andımız

Andımız

Fotoğraf: Envato

Paylaş

 

İlkokuldan aklımda tek kalan, 10 Kasım sabahı Atatürk’ü 3 dakika kıpırdamadan anarken başım döndüğü için duvara yaslandığımdan beden eğitimi öğretmenimden yediğim tokattı. Atatürk’ü seven sosyalist bir ailenin çocuğu olmama rağmen ne olduğu belli olmayan bu hocamdan yediğim tokat tabii ki ailemden devraldığım özü değiştirmemişti ama ortalıkta Atatürkçü numarası yapan insanların ilk örnekleri hakkında önemli bilgi sahibi olmamı sağlamıştı.  

Okul hayatımız o zamanlar biraz değişik olan andımızla geçmişti. Bir arkadaşımız bir şeyler söylüyor, hep birlikte anlamını düşünmekten çok, doğru tekrarlıyor olmanın heyecanı ve hevesiyle anlamını düşünmeden tekrarlıyorduk. Hafta başında ve sonunda istiklal marşı okuyor, diğer günler andımızı okuyorduk.

“Türküm, doğruyum, çalışkanım, yasam.”

Çalışkan mıydık?

Çalışkan olsak bile bunu damarlarımızdaki asil kana mı borçluyduk? Ya da her yazılıdan 1 alan arkadaşımız yoksa Türk değil miydi? Bilmiyorum.

“Küçüklerimi korumak,büyüklerimi saymak.”

Evet. Küçüklerimizi severdik. Ama aynı andı okuyan öyle arkadaşlarımız vardı ki, sanırsınız Türk değillerdi. Küçükleri döver, masa tenisinde, kantinde hep küçükleri iteler ve öne geçerlerdi. 

Bilmiyorum.

“Yurdumu milletimi özümden çok sevmektir.”

Sonraları gördük ki, ormanlarını acımasızca katleden, güzel topraklarını beton yığınına çeviren, otobüse, metroya binerken milletini itekleyen, soydaş karısını döven, Obama’nın beyzbol sopasını görünce ne var ne yok küffara satan adamlar da “Yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir” diye diye büyümüştü.

Sanki bir tek, “Ülküm yükselmek, ileri gitmektir” cümlesi uygun geliyordu necip ırkıma. Anttan akıllarında sadece bu cümleler kalmıştı sanki. Herkes yükselmek, ileri gitmek istiyordu. Andımızda “Yükselmek için gerdan kırmak, yalakalık yapmak, ileri gitmek için onun bunun gerisini yalamak, devletliye pas pas olmak ayıptır.” yazmadığı için, ileri gitmek, yükselmek için beyefendiye yaranmak için olmadık maskaralığı yapanlar andımızla büyümüştü.

“Varlığım Türk varlığına armağan olsun” diyen çocuklar büyümüş, kapağı bir Avrupa ülkesine atmak için Ege denizinde motorsuz teknelerde telef olmaktaydılar. Varlığını Türk varlığına armağan edenler maç çıkışlarında ırkdaşlarını döner bıçağıyla, kasap satırıyla kovalamaktaydılar.  Varlığını Türk varlığına armağan eden gençler davul zurna şamatasıyla gittikleri askerliğin süresi kısaldı diye yine davul zurna ile terhis olmanın şamatasını yaşıyordu.

Şimdi andımız gitti. Hani düşünüyorum, yıllarca beynimize kazınan andımız iyi ki vardı da bu kadar düzelebildik mi? Ya andımız olmasaydı? Acaba o zaman şimdi olduğumuzdan daha mı gaddar, daha mı vahşi, daha mı fırsatçı, bencil olacaktık?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa