Sahi ne oldu Fenerbahçe-Trabzon maçında?
Fenerbahçe-Trabzon maçı, son günlerin moda deyimiyle “kutuplaşmanın” sadece toplumsal ve siyasal alanda değil, futbola bakışımızda da ortaya çıktığını açıkça gösterdi. Maçı seyretmeden, yorumları okuyarak bir fikir edinmek isteyen futbolseverlerin aklı hayli karışmış olmalı: kimi yazarlara göre “tatsız tuzsuz, seyretmeyenin hiçbir şey kaybetmediği bir maç olmuştu”; diğer bir kesim yorumcuya göre ise, “maçta gol dışında her şey vardı, seyretmeyenler çok şey kaybetmişti”. Hakem “eskilerinden” bazılarına göre, Hüseyin Göçek “muhteşem bir yönetim göstermişti”, diğerlerine göre ise “eyyamcı ve kötü bir hakem sahadaydı”. Rengine göre, yorumlardan seç beğen al durumu. Bu ne yahu demiyorsanız, o da sizin sorununuz!
Kendi adıma ortada bir yerdeyim. İtiraf etmem gerekir ki, bu hafta, sonucu konusunda, pek çok futbolsever gibi yanıldığım tek maç Fenerbahçe-Trabzonspor maçı oldu. Karşılıklı bol gollü geçmesi beklediğim maçın, golsüz bitmesi sürprizini hazırlayan hiç kuşkusuz sahaya çıkardığı kadro ve taktik anlayışıyla Mustafa Akçay’dı. Bir tarafta golü bulabilmek için her yolu zorlayan, riskler alan Ersun Yanal’ın Fenerbahçesi, diğer tarafta kalesini korumak için müthiş bir savunma direnci gösteren Mustafa Akçay’ın takımı sahadaydı. Sonuçta istediğini alan beraberlik için sahaya çıkan Trabzonspor oldu. Sıkılanlar, “tatsız tuzsuz” bir maç seyrettiğini düşünenler olabilir ama bence teknik gözle, “düğümlenmiş” bir maçı çözmenin yeni yollarını bulmak için defalarca seyredilecek bir 90 dakika vardı. Ersun Yanal, istediği takımı yaratabilmek için ihtiyaç duyduğu birçok “istatistik” veriyi bu maçtan elde etmiştir sanırım. Salih Uçan’ı unutma be hocam diyelim ve geçelim.
Herkesin konuştuğu maç sonu olaylara girmeden de olmuyor. Biz ne kadar yeşil saha içinde oynanan “oyunu” öne çıkarmaya çalışırsak çalışalım, saha dışı aktörler yeşil sahadan “rol çalmadan” duramıyorlar. Bu haftaki “dizi”nin başrolünde de saha dışı olayların yeni yüzü Trabzonspor başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu vardı. Futbol dünyasını takip edenlerin bildiği gibi Hacıosmanoğlu, “dizi setine”, Kayserispor başkanına yönelik “seni bu coğrafyada gömecek yer bulamazlar” repliği ile hızlı bir giriş yapmıştı. Hacıosmanoğlu, bulduğu her fırsatta Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe camiasına yönelik “kurtlar vadisinden” alınma repliklerle dikkat çekse de esas yükselişini, Başbakanın düzenlediği Kazlıçeşme mitinglerinde bayrak sallayarak elde ettiğini bütün “kulisler” kabul ediyor.
Trabzonspor maçı, bir anlamda, saha dışı “dizinin” bu yeni aktörünün rakip sahadaki performansını da merak ettiriyordu. Ne de olsa, daha geçen hafta, müthiş bir 1453 Kartalları mizanseni seyretmiştik. Sonucu baştan söyleyelim her çıktıkları kanalda farklı bir “senaryo” anlatan ve görüntülerinin farkında olmayanlar sınıfta kaldı. 35 senedir taraftarla tribünden maç seyreden bir futbolsever olarak, bugüne kadar Fenerbahçe stadının “yoğurtçu parkı” tarafından maç sonrası çıkış yapan bırakın başkanı, sıradan bir taraftarı bile nadir görmüşümdür. Fenerbahçe stadını bilmeyen herkes yalan yanlış konuşuyor, yazıyor. Otoparkın 2 çıkışı vardır: biri çevreyoluna bağlanır, diğeri Yoğurtçu parkı önüne, Kadıköy’ün kalbine açılır. Maç sonrası ikinci çıkışta arabanın ilerlemesi mümkün değildir. Okul Açık, Fenerium ve Migros tribünlerinden boşalan binlerce taraftar o yola iner ve yaklaşık 1 saat boyunca o yol deyim yerindeyse felç olur. Hacıosmanoğlu diyor ki “bilmiyordum”, tamam yıllardır Kadıköy’e gelen bilen arkadaşlarınız bilgi vermedi, sabah güvenlik toplantısına katılan ve güzergah hakkında bütün bilgileri alan kendi yöneticiniz Serkan Ünver ‘le görüşemediniz, otopark içindeki tabelaları da okuyamadınız ve ikinci çıkıştan geçtiniz. Ya sonra? Geçmekle kalmıyorsunuz arabadan inip herkese kendinizi göstererek televizyonlarla röportaj yapıyorsunuz. Ne var bunda? Bence bir şey yok. Bir ilk ama olur, hatta binlerce Fenerbahçe taraftarı da benim gibi düşünüyor ki kimse bir şey yapmıyor. Sadece laf atmalar var. Aynı olayı, Trabzon’da bir Fenerbahçe yöneticisinin yaptığını düşünün mesela? Olay ne zaman başlıyor önce TS başkanı kendisine laf atanlara tribün tabiriyle “gider” yapıyor, sonra gömleğinin yakasını açarak “başkanınız gelsin ulan!” diye bağırırken “çapulcular” sıfatını ekliyor. İşte bu aşama sayın başbakanımızın “TS başbakanını sağduyulu davranışı nedeniyle kutluyorum” dediği an herhalde. Sonra kadın çoluk çocuk demeden binlerce kişiye sıkılan plastik mermileri konuşan hala tek haber kanalı ve “romantik” yazar yok. Çapulculara ders verildi ne de olsa.
Daha yazılacak çok “rezillik” var ama yerimiz dar. İhtiyar bilge zamanında ne demişti; tarihte olaylar iki kez yaşanır ilkinde trajedi ikincisindeyse komedi. Sadri Şener trajedinin aktörüydü, her çıktığı kanalda farklı bir senaryoyu gündeme getiren yeni başkanın payına komedi düştü. Komedinin sonu yeşil saha dışındaki aktörlerin trajedisi olacak görünen o!
Evrensel'i Takip Et