11 Ekim 2013 12:57

Tribünlere oynamak

Tribünlere oynamak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Takımın performansını birinci derecede etkileyen faktörün taraftarlar olduğuna inanılıyor ki herkes tribünlere oynuyor. Pek çok kişiye göre sağlam bir taraftar desteği, kulübün bütçesinden de, yapacağı transferlerden de daha önemli. Bu desteği hissetmek adına, taraftarlar sürekli olarak yöneticiler ve futbolcular tarafından alabildiğine kışkırtılıyor, başarıya koşullandırılıyor. Sonuçta taraftarların galeyana gelip taşkınlık yapabileceklerini ve cezaya sebebiyet verebileceklerini bile bile hem de.
Yapılan açıklamalarda, ayak üstü verilen demeçlerde ya da röportajlarda, “Hiç kimse bizi durduramayacak”, “Bizi engelleyemeyecekler”, “Kesinlikle şampiyon olacağız” gibi söylemler dikkat çekiyor. Bu şekilde konuşarak, hem gergin bir iklim yaratıp taraftar desteğini her zaman diri tutmayı, hem de federasyon ve hakemler üzerinde baskı oluşturmayı hedefliyorlar...
Şike ne demek?.. Karşılaşmanın doğal akışına dışarıdan müdahale ederek kendi çıkarına göre sonuçlanmasını sağlamak... Bu tür açıklamalar da federasyonu, hakemleri baskı ve etki altına alarak karşılaşmaların doğal akışına müdahale etme amacı taşımıyor mu?..
Kışkırtıcı, baskı yaratıcı açıklamalar, doğurdukları sonuçlar itibarıyla pekala şike kapsamına alınabilir.
Spor kültürümüz, spor ahlakımız, spor anlayışımız karşılaşmaların doğal akışında seyretmesini olgunlukla sindirebilecek gelişmişlik seviyesinin henüz çok uzağında. Sahada kazanmak saha dışında da
-ekonomik, sosyal, psikolojik- pek çok kazanım elde etmek anlamına geldiği için, spor kültürümüz “Bir şekilde kazanmalıyız, başka yolu yok” temeli üzerinde yükseliyor.
“Hiç kimse bizi durduramayacak, engelleyemeyecek” diye taraftarlara gaz veriyorsunuz iyi güzel de, bir de kimin ya da kimlerin sizi durdurmaya, engellemeye çalıştığını söyleseniz... Tabii ya, siz son derece kusursuz ve mükemmelsinizdir. Normal şartlarda kesinlikle şampiyon olmanız gerekir. Şampiyon olamamışsanız bu, karanlık güçlerin size kurduğu tezgâhlar yüzündendir...
Ee, başarısızlık durumunda hedef çarpıtarak, kafa bulandırarak sorumluluktan sıyrılmaya çalışmayı da bilmek lazım.
Böyle herkese meydan okuyan tarzda atıp tutmak taraftarların gönlünü okşasa da sahada ve tribünde hiç hoş olmayan görüntüler de  yaratabiliyor. İşler yolunda gitmeyince icraat(!) başlıyor. Rakip oyunculara tribünlerden çeşitli maddeler yağıyor. Ve maç istendiği gibi sonuçlanmamışsa bunun nedeni tabii ki “hakemin rakip tarafından satın alınması” oluyor.
Gerilimin düşürülmesinde ve fanatik taraftar şiddetinin yok edilmesinde başrolü oynaması beklenen futbolcuların maç sonunda birbirlerinin boğazına sarılmaları ise tam bir cehalet ve utanç tablosu. Sonuçta meslektaş olan ve sahaya emeklerini koyan insanların; medyanın, yöneticilerin ve taraftarların dolduruşuna gelmemeleri, her zaman dayanışma içinde ve birbirlerine saygılı olmaları beklenir. Hatta bu dayanışmayı bir örgüt çatısı altında somutlaştırmaları... Ama nerdee?.. Tribünlere “şirin” görünmek adına maçtan sonra bile, mahalle serserileri misali birbirlerine diklenip gerilimi daha da tırmandırmaktan geri durmuyorlar...
Sahada birbirlerine karşı verdikleri sportif mücadelenin yanı sıra keşke saha dışında da hakları, daha sağlıklı ve huzurlu spor ortamı yaratılması için birlikte mücadele verebilseler.
Mesleki dayanışmanın önemini, gücünü bilen örgütlü, bilinçli sporcular rakiplerine saygı duymayı asla ihmal etmezler ve böylece sportif rekabetten nefret ve düşmanlık üretmeye çalışan fanatizmin köreltilmesine de ciddi anlamda katkıda bulunurlar...
Futbolcular, egemenlerin elinde birer oyuncak olmaktan kurtulamadığı sürece futbolu güzelleştirmek mümkün olmayacak!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa