12 Ekim 2013

Ahlaksızlığın \'öz\'ü

DİĞER YAZILARI
Yüzümüzün karası 16 Ağustos 2014
İnsan sevmek 12 Temmuz 2014
Kavel\'de miyiz hâlâ? 28 Haziran 2014
Camın sırrı 21 Haziran 2014
Yasak bölge 14 Haziran 2014
Organik O.C 31 Mayıs 2014
Bir nefes... 24 Mayıs 2014
Soma\'nın iyi insanı 15 Mayıs 2014
YAZI ARŞİVİ

İnsanın özü neyse, odur... Maskeler değişir sadece. Öz neyse, bir yerde mutlaka çıkar” dedi bir arkadaş... Sonra; oyuna girdik... Öz, biçim, görüntü tartışmaları şimdilik kenarda dursun... “Öz”ü de, “görüntü”yü de hayatın içinde anlarız, anlıyoruz nasılsa...
Biz darbe günlerine gidelim... Malum “mağdur”u bol bir darbe bu. O gün alkış tutanların, fikri her daim iktidarda olanların bile; bugün “mağdurum da, mağdurum...” nakaratlarıyla gözyaşı döktüğü günler.
“80’lerde Lubunya Olmak”... Mekan Artı’nın yeni oyunu... Darbenin pek konuşulmayan mağdurlarına dair. Tek sıra sokaklarda yürütmeler, vücuda vurulan damgalar, Haydarpaşa’dan tekme tokat trene bindirilip sürgüne gönderilmeler, karakollarda kedili işkenceler, taciz tecavüz.. Tüm bu işkencelerin ortasında aylar, yıllar geçirdi LGBT bireyler...
Batakhanelerden genelevlere, parklara uzanan ayrı bir dünya. “Kum saatinin içindeki kumlar gibi savrulmuştuk” diyor biri. Sonra Sansaryan günlerini anlatıyor. Yaşananları varın siz hayal edin...
Oyun Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneğinin sözlü tarih çalışmasından alınmış... Ufuktan Altunkaya uyarlamış, yönetmiş. Şarkılar ve anlatımlar arasında iyi de bir denge kurmuş. Ayşe Gülerman, Burcu Şeyben, Elit Çam, Gözde Seda Altuner ve Neşem Akhan’ın başarılı oyunculuklarını da anmadan geçmeyelim. Oyunda anlatılan her şey “gerçek”, hepsi yaşanmış... Ve biz bunları bir “pavyon” fonunda, dönemin “top ten” arabesk şarkıları eşliğinde dinliyoruz... Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur, Küçük Emrah... Dönemin “ruh”u işte!
“İnsanın özü neyse, odur” sözü bir kenarda dursun, demiştik... Elbette, “eş cinsel kimliğe” dair bir metafor ya da tespit değil bu. Eş cinselliğin ne olduğunu; trans bireylerin “hasta olmadığını”, “bir tercih yapmadıklarını” vs.. hâlâ anlatmak, söylemek, tartışmak zorunda kalacaksak vay halimize...
Neyse ne! Asıl devlete dönelim biz; düğüm orada... Özü ne bu devletin? Onca paketten, seçimden, “sağcı”, “solcu” iktidarlardan, faşist cuntalardan kalan “öz” ne? Hepsini ortaklaştıran; hepsini “aynı nefret”te buluşturan... Bugün, yani “Kimsenin yaşam tarzına karışılmadığı söylenen ileri demokrasi” günlerinde LGBT bireyler ne yaşıyor?
Tekme tokat trenlere bindirilme günleri geride kaldı; çuval dolusu kediyle yapılan işkenceler artık yok... Doğru, “Hortum Süleyman” günleri de geride kaldı. Ülker Sokak linçleri, Cihangir’den “temizleme” operasyonları...
Ne mutlu? Öyle mi sahiden?
Tarlabaşı ve sonrasında Dolapdere kentsel dönüşümünden LGBT bireylere 1+1 stüdyo dairelerin düşmeyeceği kesin. “Soylulaştırılan” semtlerden sürülen ve sürülecek insanların nerelerde nefes alabileceği belirsiz. Alabileceklerse...
Kadınlar ve çocuklara taciz, tecavüzde “arşa çıkan rekorlar kıran” bu toplumun; “yüce ahlaklı” halidir işte; eş cinsellerin yaşadığı da... Sahneden söylüyor biri; “Bugüne kadar hiç ahlaksız biriyle yatmadım. Hepsi çok ahlaklıydı”.
Anlatıyor da... Unutmayın gerçek hikaye bunlar. Simit parasına tecavüze boyun eğmeleri, çok övülen “mahalle hayatı”mızdan LGBT’lere ne düştüğünü... “Kutsal aile”nin LGBT bireylere neleri reva gördüğünü? “Ama fuhuş yapıyorlar” savunmasının, bugünkü düzende “nasıl anlamsızlaştığını... Geçen ay kaç LGBT bireyin öldürüldüğünden haberimiz var mı? Ya da yeni Anayasa tartışılırken; LGBT bireylerle ilgili tek bir söz geçti mi?
Hadi boşverelim LGBT bireylerin taleplerini; “nefret listemiz”in ilk sırasında yer alan bu insanlardan toplum ne istiyor? Biz ne istiyoruz? “Yüce ahlak”ımızı bozmasınlar, ortalarda görünmesinler yeter mi?
“O tonton amcalar filmlerde kız, sadece karakter onlar” diyen LGBT bireye kulak verelim biz... O tonton amcalardan başlayarak toplumun onlara neyi reva gördüğü ortada...
“Yüce Ahlak” buysa; bu toplum batmış çoktan... Suretler değişse de; mesele LGBT bireyler olunca “öz” değişmiyor; nefret ve zulüm baki...

(80’lerde Lubunya Olmak, bugün ve her cumartesi 20.30’da... www.mekanarti.com)

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Sermaye için iş birlikçi pazarlık

Sermaye için iş birlikçi pazarlık

Ekonomide sıkışan Erdoğan yönetimi; ABD Trump yönetimi ile Ukrayna konusundaki çelişkiyi fırsata çevirmek için Avrupa Birliği ile pazarlıkta. Hedefte Erdoğan iktidarının arkasındaki sermaye güçlerinin, yerli ve yabancı tekellerin iştahını kabartan AB’nin 800 milyar avroluk silahlanma pastası var. “Antiemperyalizm” diye pazarlanan bu adımlar emperyalistlere bağımlılığı daha da artıracak, fatura emekçilere çıkacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İktidar yoksullaştırdığı halkın imdadına yetişen kent lokantalarından rahatsız. Kent lokantasını öven Vedat Milor’a soruşturma açıldı.

Evrensel'i Takip Et