Başarılı darbeciyi yargılayabilmek
Başarısız olan darbeciler dünyanın her yerinde yargılanır, cezalandırılır. Türkiye tarihinde de darbeye teşebbüs edip başarısız olduktan sonra ibreti alem için cezalandırılmış askerler vardır.
Asıl zor olan hedefine ulaşmış darbe teşebbüslerini yani daha doğru bir ifade ile tamamlanmış darbeleri yargılayabilmektir.
Darbeleri yargılamak darbecileri yargılamaktan ibaret de değildir. Onların getirdiği alışkanlıklar, kurguladıkları hukuk ile yüzleşmedikçe, siyasal mirasları ile hesaplaşmadıkça gerçek bir yargılamadan da bahsedilemez. Birkaç kişinin günah keçisi ilan edilip bir bütün olarak mekanizmanın sorgulanamadığı süreçlerin sonunda darbe döneminin kapandığını sanmak da yanıltıcı olur.
Darbe dönemlerini kapatan başka nedenler de olabilir elbette. Dış dinamiklerdeki değişim, toplumsal tepki ve duyarlılığın yükselmesi gibi nedenler. Ancak siyasete müdahaleyi önleyecek en önemli dinamik yine siyasetin kendisidir. Siyaset gerçek anlamda demokratikleşmedikçe toplumsallaşamaz. Toplumsal desteğini kaybeden ve bu açıdan meşruiyeti tartışmalı hale gelen iktidarlar müdahalelere açık hale gelirler.
Yeni darbeleri önlemek, elbette istediğini elde etmiş darbecilerle ilgili sergilenen tutumla doğrudan ilişkilidir. Kimi darbelerin kaçınılmaz hale geldiği, bazı darbelerin haklı nedenlere dayandığı algısına bir kere kapı aralarsanız bu tutarsız yaklaşımın faturasına da katlanmak zorunda kalırsınız.
Türkiye siyasetinde hâlâ bir vesayetten söz ediliyorsa, sağ politikacıların bu durumun devamındaki payını da masaya yatırmak gerekir. Sanki on yıllar boyunca ülkeyi sol partiler yönetmiş gibi, suçu başkasına yıkarak kendi sorumluluğunu örtmek sağlıklı bir muhasebe yöntemi değildir.
Siyasi hayatımızda 27 Mayıs darbesi son derece travmatik bir anlam ifade eder. Öncesi ve sonrası ile birlikte ele alınmazsa, 27 Mayıs duyarlılığı genel bir darbe karşıtlığı geliştirilemez. 27 Mayıs konusunda sergilenen tepki 12 Mart hatta 12 Eylül için bile gösterilmiyorsa sorunlu bir anlamlandırmadan söz edebiliriz.
Nitekim üzerinden 30 yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ darbe anayasasının yerine bir alternatif geliştirilemezse bunun sorumlusu askerlerden çok siyasetçilerdir. Nihayet uzlaşılan 60 maddeyi Meclisten geçirerek yeni anayasa yapmaya kalkmak ve bunu da tutuklu vekiller pazarlığı ile gerçekleştirmeye çalışmak askerlerin değil siyasetçilerin ayıbıdır.
Siyasetteki yozlaşma, kirlenme, kalitesizleşme, otoriterleşme karşısında bir şeyler yapma ihtiyacı duymayanların, demokrasi duyarlılıkları şüphe ile karşılanmaya mahkumdur.
Evrensel'i Takip Et