O ezgiyi duyanlar artık geri dönmezdi
Fotoğraf: Envato
Kral Odisseus ve askerleri; Troya savaşı sonrası gemileriyle ülkelerine dönerlerken tutuldukları fırtınadan kurtulmak için rastgele bir adaya sığındılar. Orada büyücü tanrıça Kirke ile karşılaştılar. Odisseus, adada yaşadığı bazı sorunlardan sonra yeniden yola koyulmadan önce Kirke; dönüş yolu ve özellikle Sirenler konusunda bilgiler verdi. Ama dönüş yolunu tam öğrenmeleri için Odisseus’u Ölüler Ülkesi’ndeki bilici Teyresyas’ın yanına da gönderdi.
Odisseus, Sirenler konusunda ünlü bilici Teyresyas’tan da bazı ek bilgiler aldı...
Gerçekten de eski çağda dilden dile destan olan güzel Sirenler,Ege’deki sayısız adalardan ya da limanlardan hangisini gönülleri çekerse, gidip orada yaşarlardı... Onlardan biri flüt çalar, öteki ona liriyle eşlik eder ve üçüncüsü de, o yürekler yakan sesiyle bir ezgi dillendirirdi. Bu ezgi, gökyüzünün derinliklerine doğru yana yakıla tırmanır giderdi. Artık bu ezginin dışında ne varsa her şey suspus olur; her canlı bu büyüleyici seslere kulak kesilirdi...
SİRENLERİ DUYMAK BİR ÇEŞİT ÖLÜMDÜ...
Ne var ki Sirenlerin bu çok etkileyici ezgilerini duymak; denizler tanrısı Poseydon’un buyruklarını hiçe sayarak, karaların ve denizlerin gizemlerini çözmeye kalkan o isyancı denizciler için bir yıkımın başlangıcı olurdu.. Çünkü Sirenlerin bu yanık ve büyülü ezgileri; bir gemi kaptanının ve de kürekçilerinin kulaklarına girdiğinde, onları kimseler tutamaz olurdu artık; bilinçleri ve istençleri yalnızca bu ses ve ezginin insanı çekip götüren büyüsüne kilitlenirdi. Kaptan ve bütün kürekçiler ve onların yönlendirdiği gemi, doğruca Sirenlerin bulunduğu limana doğru pupa yelken gider; oradaki kayalıklara çakılır, parçalanırdı! Ve parçalanan bu gemiden sağ salim çıkanları da Sirenler, lir ve flütleriyle karşılardı. Sonra da gemiciler; onların dillendirdikleri ezgiyi dinleye dinleye,son soluklarını verirlerdi!..
KÜREKÇİLERİN KULAKLARINI BALMUMUYLA TIKADI!
Artık Sirenler daha sonraları bu denizci kurbanlarının kemiklerini, daha önceki kurbanlarının kemikleri üstüne yığarlardı...
İşte bu yüzden tanrıça Kirke, ülkesine dönerken ezgilerini duyacağı bu Sirenler konusunda bazı önerilerde bulunmuştu Odisseus’a.
Kürekçilerin kulaklarını balmumuyla iyice tıkamalarını öğütlemişti.
“Balmumuyla tıka ki, Sirenlerin sesini dinlemesinler,
İstersen dinle sen, ama bağlasınlar ayakta seni,
Hızlı geminin içinde iplerle bağlasınlar,
Kollarından, bacaklarından orta direğe,
Ondan sonra dinle sen Sirenleri doya doya...”
Odisseus dönüş yolculuğu sırasında Kirke’nin bu öğütlerini aynen uyguladı. Kollarını ve bacaklarını kalın urganlarla geminin direğine bağlattı. Sonra da Sirenlerin o büyüleyici ve karşı konulamazcasına kendine çeken ezgisini dinleyebilmenin coşkulu beklentisi içine girdi. Ve gerçekten de o ezgiyi duymaya başlar başlamaz, kendini sıkı sıkıya bağlayan urganlardan boşanıp sesin geldiği yöne doğru koşup gitmek istedi. Ne var ki kulakları balmumuyla tıkalı olduğu için kürekçiler hiçbir şeyin ayırdında değildiler; yalnızca önceden belirlenmiş bir menzile doğru, ha bire kürek çekmekteydiler... Ama Odiseus, kollarını ve ayaklarını iplerden kurtarıp sese doğru koşma isteğinin o anlatılamaz yakıcılığıyla boğuşuyor, çırpınıyordu durmadan...
ODİSSEUS, SONUNA DEK DİNLEDİ SİRENLERİ..
Sirenlerin ezgileri bittiğinde, kendini çok rahatlamış buldu Odisseus. Çünkü her zaman aklını kullanan ve tanrıların dayatmalarına kulak asmayan inatçı Odisseus; duymayı çok arzu ettiği o öldürücü ezgiyi, yaşamı pahasına da olsa, sonuna dek dinleyebilmişti... Zaten bu yüzden de, insanlık tarihinde bunu becerebilen tek kahramandı o...
Bu güzeller güzeli Sirenler, genellikle çok ürkünç yaratıklarmış gibi gösteriliyordu. Bu biraz da tanrıça Demeter’den kaynaklanıyordu!..
Demeter’in kızı güzel Persofene, Sirenlerin çok yakın bir arkadaşıydı. Gene birlikte oldukları bir gün, Ölüler Ülkesi’nin Tanrısı Hades, Persofene’yi Sirenlere göstermeden, yeraltındaki sarayına alıp götürdü! Bunun üzerine Sirenler; yitik arkadaşlarının bulunabileceği yere anında ulaşabilmek için kendilerine kanat taktılar ve onu dünyamızın her yerinde aramaya başladılar. Yeraltına gidemedikleri için haliyle güzel Persefone’yi bulamadılar! Buğdayın ve bereketin tanrıçası Demeter, kızı Persefone’nin Ölüler Ülkesi’ne kaçırıldığını güneş tanrısı Heliyos’tan öğrenebildi ancak. Gene de Demeter, kızına iyi göz kulak olmadıkları gerekçesiyle, Sirenleri cezalandırdı!..
ONLARIN EZGİLERİNİ KİMSELER ÇÖZEMEDİ!
Çağlar boyunca birçok ozan ve sanatçı, bu denizperileri Sirenlerin güzelliği ve öldüren ezgileri üzerine sayısız kitaplar yazdı; heykeltıraşlar ve ressamlar, onları heykellerinde ve resimlerinde canlandırmaya çalıştı...
Aslında bu güzel kızlar, yaşıyor olmanın o dile gelmez mutluluğunu başkalarına da duyurmak istiyorlardı. O yüzden de, dünyamızda yaşadıkları acı tatlı serüvenleri çığlık gibi coşkulu ezgilere dönüştürüyorlardı hep. Ve yalnızca âşıklar yada denizlerin ve de kıtaların gizemlerini çözmeye çalışan serüvenciler, bu gizemli ezgileri duyar duymaz büyüleniyorlar; gemilerini pupa yelken onların yanına doğru yönlendiriyorlardı....
Ne var ki Sirenlerin ezgilerinde dillendirdikleri sevincin coşkusuna kapılan bu serüvenciler, bir daha onların yanından ayrılamıyorlardı...
Yaşadığı bu öyküyü Odisseus, bütün yakınlarına büyük bir coşkuyla anlatmıştı...
- Çocuğun kalemi 07 Nisan 2024 03:56
- Gagasındaki bir şiirle 31 Mart 2024 04:00
- Çeker gider yıldızlar 21 Ocak 2024 05:30
- Macar Ozan Illyes’ten bir şiir 29 Ekim 2023 03:08
- Bülbülün olsun şiir 03 Eylül 2023 03:30
- Adonis tıklatır camları 09 Temmuz 2023 03:34
- Kuşlar ve Mozart 21 Mayıs 2023 04:00
- Boyadığımız gökyüzü 12 Mart 2023 03:40
- Bunca güzel olmazdı 15 Ocak 2023 03:04
- Her sabah boyar dünyamızı 27 Kasım 2022 03:21
- Köpek ve hırsız 09 Ekim 2022 03:30
- Kurt ve turna 07 Ağustos 2022 02:55