Kürtlerin Cenevre-2 yolculuğu

Rusya ve ABD Dışişleri Bakanları Lavrov ve Kerry, Cenevre-2 Konferansı’nın Kasım ayının ikinci haftasında yapılması konusunda anlaştı. Elbette bu, Cenevre-2 ile ilgili ilk anlaşma değil. Daha mayıs ayında BM Suriye Özel Temsilcisi İbrahimi, bu konferansın haziranda yapılması için anlaşma yapıldığı söylemişti. Ancak bu konferans önce temmuza ertelenmiş, sonra ABD’nin Suriye’ye müdahale ihtimali ortaya çıkınca da yapılıp yapılamayacağı belirsiz hale gelmişti. Rus Bakan Lavrov, Suriye rejiminin konferansa katılmaya ve ateşkes ilan etmeye hazır olduğunu söylüyor. Dolayısıyla konferansın geleceği, ABD’nin Suriye muhalefetini ikna edip edemeyeceğine bağlı görünüyor. Kendi içinde parçalanma yaşayan ve el Kaide ile de çatışmalı olan ÖSO’nun ateşkesi kabul etmesi zor görünüyor. Yine Lavrov, muhalefetle ilgili önemli bir iddiayı gündeme getirerek bazı güçlerin Suriye muhalefetine “Siz Esat’ın iktidardan gitmesini şart koşun bu reddedilirse biz müdahale edeceğiz” dediğini söylüyor ve buna izin vermeyecekleri uyarısını yapıyor.
Cenevre-2 Konferansı ile ilgili genel görüntü böyle. Bu konferansın yapılıp yapılamayacağını önümüzdeki ay hep birlikte göreceğiz. Ancak konferansla ilgili bir diğer önemli tartışma konusu daha var; o da Kürtlerin durumunun ne olacağı? Suriye’de savaşın başladığı günden bu yana çatışma halindeki Esad rejimi ve Suriye muhalefetinin dışında kalan ve kendi bölgelerinde (Rojava’da) fiili bir yönetim oluşturan Kürtler ne olacak? Cenevre-2 Konferansı’na katılacaklar mı? Ya da konferansa nasıl katılacaklar?
Gerek PYD Lideri Salih Müslim ve gerekse Kürt Yüksek Konseyi (KYK) içinden farklı zamanlarda yapılan açıklamalarda, Kürtler bu konferansa katılmak istediklerini açıkça söylüyor ve bu konuda diplomasi faaliyeti yürütüyor. Mayıs ayında Cenevre-2 Konferansı’nın yapılması gündeme geldikten hemen sonra, haziran başında KYK’den bir heyet Moskova’ya gitmiş ve Rus Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile görüşmeler yapmıştı. Bu görüşmelerden sonra Lavrov, Kürtlerin konferansa katılması gerektiği açıklamasını yapmıştı. Konferansın kasım ayında yapılması kararının açıklanmasından sonra da “Suriye Muhalefeti dışındaki muhalefetin de katılımı önemlidir. Bunların içinde en önemlisi Kürtlerdir. Kürtler de bu toplantıda kendi çıkarlarını temsil etmek istiyor. Suriye sınırları içinde kalmak ve görüşmelerde kendi özerkliklerinin sınırlarının tartışmak istiyorlar” açıklamasını yapan Lavrov, Kürtlerin konferansa katılması konusundaki tavrımı sürdürüyor. Rusya’nın Kürtlerin temsiliyeti konusundaki ısrarının hesapsız olmadığı ve Kürtleri Suriye muhalefetini dengeleyici bir güç olarak gördüğü söylenebilir. Ancak Rusya’nın bu tutumunun, Kürtlerin uluslararası alanda tanınmasına ve özerklik talebine meşruluk sağladığı da bir gerçek.
Rusya’nın desteği bir tarafa, Kürtlerin Cenevre yolculuğunun önünde önemli engellerin olduğunu da söylemek gerekiyor. Önce iç engellerden başlayalım…
Kürt Yüksek Konseyini oluşturan partiler arasında konferansa katılma yönünde bir görüş birliği olmasına rağmen, bu konferansa nasıl katılım sağlanacağı konusunda ciddi bir tartışma yaşanıyor. Hatırlanırsa Kürtler arasındaki ayrışma, ABD’nin Suriye’ye müdahale hazırlığı yaptığı dönemde kendini göstermişti. KYK içinde Barzani’ye yakın partilerin oluşturduğu ENKS’ye bağlı bazı partiler, İstanbul’da Suriye Ulusal Koalisyonuna katılma kararı almıştı. Rojava’da Halk Savunma Birliklerinin (YPG) Komutanı Sipan Hemo’nun geçtiğimiz hafta yayımladığı ve ENKS’nin en güçlü partileri olan El Parti, Azadi ve Yekiti’yi Kürtleri arkadan vurmakla suçlayan mektubu, bu ayrışmayı tekrar gözler önüne serdi. Bu ayrışmanın özeti, PYD’nin Kürtlerin konferansa bağımsız bir heyetle ve ENSK içindeki partilerin ABD-Türkiye destekli Suriye muhalefetiyle katılma isteğinden oluşuyor.
Kürtler söz konusu olunca, işin içinde Türkiye olmazsa olmaz! Bilindiği gibi geçen hafta KYK’den bir heyet Ankara’ya gelmişti. İçinde PYD/TEV-DEM’in de yer aldığı heyetle yapılan görüşmede Türk dışişleri yetkilileri, o bildik el Kaideci güçlere destek vermedikleri söylemini tekrarladılar. Ancak asıl görüşme daha sonra Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile başını el Parti Lideri Abdulhakim Başar’ın çektiği heyetle yapıldı. Bu heyette PYD/TEV-DEM yoktu ve görüşmenin konusu ENKS’nin Suriye Ulusal Koalisyonuna nasıl katılacağı idi. Bu görüşmeden sonra Davutoğlu, PYD konusunda şöyle buyurdu: “PYD Esad rejimine karşı net olmalı ve Suriye muhalefetine katılmalı.”
Davutoğlu’nun görüşmediği TEV-DEM’in İemsilcisi İlham Ehmed ise Türkiye’nin Kürtlere Suriye muhalefetine katılma dışında bir seçenek bırakmak istemediğine dikkat çekti ve ikinci bir Lozan dayatmasını kabul etmeyeceklerini söyledi.
Bu gelişmeler, Kürtlerin Cenevre-2 yolculuğunun zor geçeceğini gösteriyor. PYD Lideri Salih Müslim’in Kürtlerin tanınması için diplomatik görüşmeler yaparken oğlu Şervan’ın Tel Ebyad’ta (Girê Spî) Kaide çeteleri ile yaşanan çatışmada yaşamını yitirmesi, bu zorlukları söze gerek bırakmayacak şekilde ortaya koyuyor. Tabii Kürtlerin bu zorlukları aşabilecek bir mücadele birikimi ve kararlılığına sahip olduğunu da…

Evrensel'i Takip Et