Yargıtay 9. Dairesi Balyoz davasını onayladı. Bir-iki bozulan ayrıntı var, ama dava hemen aynıyla hükme bağlandı.
Başbakan, hemen, “Henüz işin bitmediği”ne, ilişkin demecini verdi. Daha yapılacaklar vardı! Var tabii! Ama ölme eşeğim ölme.. Bahar gelecek.. Yonca bitecek misali.
Başsavcı itiraz ederse Yargıtay Daireler Kuruluna.. Olmazsa sanıkların bireysel başvuru haklarını kullanmalarıyla Anayasa Mahkemesine gider. Gerçi Başkan Kılıç, “ihsası rey”de bulunarak röportajını verdi: “İnsanlara boş yere umut veriliyor.. Yapabileceğimiz bir şey yok.. ‘Süper temyiz’ değiliz.. Usul yanlışı falan var mı, ona bakarız”! Ve Büyükanıt’ın Başçavuş Ali için dediği gibi ekliyor: “O daireyi tanırım, iyidir.” Yani? Oradan bir şey çıkmaz, öyle diyor! Kalıyor, AİHM. Gerçi Haşim Bey, onun da önünü kesiyor: “Suçun vasfına, delillere ve mahkumiyetin derecesine ne AİHM ne de biz bakabiliriz.”
Yine de alay mı ediyor, yol mu gösteriyor belli olmayan Başbakan’a göre bir ihtimal.. Ama AİHM “yerli” ya da “ulusal” yargı değil. Eskiden milliyetçilerimiz “Biz memleketimizi dışarıya şikayet etmeyiz” derlerdi. Şimdi? Göreceğiz.
Göreceğiz, ancak, hamasette henüz frene basmadılar. Dik duruyorlar. PKK’ye karşı rehin tutulduklarını, PKK’ye af çıkarabilmek için “Milleti ikna etmek” üzere kendilerini ileri süreceklerini.. Kabul etmeyeceklerini söyleyegeldiler. “Şerefli Türk subayı” ajitasyonundan taviz vermediler.
MHP listesinden vekil seçilen General Engin Alan örneğin.. Öcalan’ı Kenya’dan getiren ekiptenmiş.. Sürekli “terör” karşıtlığından, şan ve şereften söz açtı. Karar’da kendisine de “terörist” denmesine çok alındı. Karar sonrası, “Bu ülke için ne bedel ödenmesi gerekiyorsa ödemeye hazırım” demeyi sürdürüyor.
Karara göre, generaller, rütbeleri sökülerek er yapılacaklar. Alan, aldırmıyor: “Ben Türk çocuğu olarak doğdum, Türk çocuğu olarak öleceğim. Generallik ya da herhangi bir rütbenin benim için hiçbir önemi yoktur.” Devam ediyor: “Rütbeler teferruattır. Milletvekilliğimizi düşüreceklerini söylüyorlar, düşürsünler. Ben anamdan milletvekili doğmadım. Vatansever doğdum, hâlâ vatanseverim.” Yanılmıyorsak Amerikan tedrisatından geçmişti!
Diğer generaller de benzer konuşuyorlar. Yakınları da öyle. Beşiktaş’ta -zehirli gaz yemeden- toplanmış, “Er, vatandaş rahat uyusun diye dağda yatan şehittir. Babalarımız er olacaksa bununla gurur duyarız” demişler.
Sonuncusu, düzmece kanıtları, ne idüğü belirsiz tanıklarıyla, var ya da yok.. “Tarafsız yargı” var dedi, bilmiyoruz. Ama çok balyoz kaldırıp vurmuşlardı. 12 Mart’ta Koçaş’ın “Balyozu” ile 12 Eylül’de Evren’inkini biliyoruz. Bu kez eğer kaldırdıysalar, o “Balyoz”u kendi ayaklarına düşüren asker ekibin yaptıkları ve savundukları görüşler bir yana.. Hep karşılarında ve can aldıklarından olduk. Ama bu dik, delikanlı tutum güzel! Başbakan’ınki gibi. Demek ki onlar da “Ya devlet başa ya kuzgun leşe” demişler.. Demek ki onlar da “kefenlerini giyip” öyle yola koyulmuşlar.
Ama merak bu ya!.. Şimdilik üç kişiler. “Çürük elma”lar mı.. Yoksa yol açıcılar mı? İlki, Jandarma İstihbarat Dairesi Başkanı Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’dü, kaçtığı Rusya’dan döndükten sonra yakalanmıştı. İkincisi, İnternet Andıcı davasından hakkında yakalama kararı olan Tümgeneral Mustafa Bakıcı’ydı, o da Rusya’ya kaçtı. Ve son olarak, tedavi için götürüldüğü GATA’da askerlerin elinden kaçıp kayıplara karışan Emekli Deniz Albay Haldun Ermin.. Daha yeni Balyoz’dan 16 yıl cezaya çarptırılmıştı.
Hamaset ve firarlar iç içe geçiyor. Generaller ne zaman tünel kazmaya başlayacak acaba?

Evrensel'i Takip Et