16 Ekim 2013 11:56

Dava taşını gediğine koyana kadar…

Dava taşını gediğine koyana kadar…

Fotoğraf: Envato

Paylaş

DAVA TAŞINI GEDİĞİNE KOYANA KADAR…
Haziran İsyanı…
‘Gezi’de “Bu daha başlangıç mücadeleye  devam” sloganıyla başlamıştı.
Devlete türban…
“Dava taşını gediğine koyana kadar mücadele edeceğiz” vaat ve narasıyla sürüyor…
Başbakan provokasyonlara karşı türbanlıları uyardı ve… “Dava taşını gediğine koyana kadar mücadele edeceğiz*” (8 Ekim 2013).
Dedi.
Sadece yapacaklarını değil evveliyatındanda bahsetti:
“Bu dava adeta iğneyle kuyu kazılarak bugüne ulaşılmıştır…
Bulabildiği en küçük harekat alanını değerlendiren… insanlar bu davayı bugünlere taşıdı.”
Madem bu kadar zahmet ve emek vermiş mübarekler… Arada kaynamasın:
- İğneyle kuyu kazmak…
- En küçük hareket alanını değerlendirmek…
Bu nasıl meş’umbi davadır ki, kuyular kazılıyor…
En küçük hareket alanı kollanıyor… Sinsiliği esas alan çalışma tarzıyla bugüne taşınıyor… Dava.
Türkiye’yi nasıl bi’ başbakan ve dava adamları nesli yönetiyor farkında mısınız?
Ki bu hayli gizem ve bin bir meşakkatle bugüne taşınan bu  “Dava taşını gediğine koyana kadar mücadele edeceğiz”andı içiliyor…
Dava taşı… Yüzüklerin Efendisi’ndeki o büyülü taş gibi bi’ şey mi?
Nedir bu dava taşı?
O taşın konulacağı ‘gedik’ neresi ki?
Koy koy… Nereye kadar?
Türban mürban da yetmezse… ne?
“Ne için mücadele edeceğiz?​” yaaTayyiban?
Dava taşını gediğine koyana kadar!..
Ben de onu soruyorum:
O ‘dava’… O ‘dava taşı’ ne? Konulacağı ‘gedik’ neresi?
Başbakan, “benim türbanlı bacıma” provokasyona karşı temkin...
Aculluğa karşı teenni vaaz ederken…
Ne demek istiyor?
Beklenen vakit, hangi vakit?
Sahi kimin ve neyin kuyusu kazıldı?
Kuyu kazan… En küçük fırsatları kollayan bu dava ve sahipleri neden illegalite uyguladılar?
O illegal ekibin mi tahakkümünde şimdi Türkiye?
Söyler misiniz Eyyy…?
Engin Ardıç’ı, Emre Aköz’ü, Mehmet Barlas’ı filan geçiyorum da…
Ali Bayramoğlu, Hasan Bülent Kahraman, EtyenMahçuyan, Halil Berktay… giller izahatta bulunur… Belki.
Yediğiniz içtiğiniz sizin olsun… Gördüğünüzü anlatın bize…
Yıllardır “Dindarlar eliyle demokratikleşen Türkiye” tacizine maruz bıraktığınız ahaliye borcunuz var:
Gediğine yerleşmek için gün sayan… Mücadelesi verilen bu ‘dava taşı’ nereden çıktı?
Türbanda mı saklıydı? Nerede?
Var mı sözü olan?
AKP’nin soldan sorumlu elemanları…
Ufuk Uras, hizaya sokamadığın(ız) sola ve CHP’ye saydırma molası verirsen, sen de bir iki metafor attırabilirsin…
Güldürürsün…
Meraklanma her daim gülecek birilerini bulursun solda ve gelecekte…
Sen oynamaya devam et!

* Mahmut Övür, Sabah Gazetesi’nde, Erdoğan’ın bu konuşmasını “ Demokratik Cumhuriyet Manifestosu” (10 Ekim 2013) ilan etti.  Rasim O. Kütahyalı’ya fark attı.
Tanımayanlara not: Övür, patronlarına sadece bu alanda hizmet vermez. O daha çok “operasyonel gazeteci” kimliğiyle tanınır. Sabah’taki asıl görev sahası da CHP, Alevi ve  Kürt hareketine yönelik “yarma harekâtı” sanırım… Yazılarını gözatın, anlarsınız…


‘ÇELİK’ GİBİ ŞANTAJ…

Kabul ediyorum: Arsızım…
Salaklık bende: Alışamadım…
Gözümüze soka soka…
Onca pervasız uygulama ve açıklamaya rağmen inanamadım…
Hem de defalarca (ben de ) “KCK tutsakları rehine olarak tutuluyor” diye yazmama rağmen…
Şaşırdım…
Gözümü oğuşturarak okudum, Hüseyin Çelik’in şantajını…
Tutsakları rehine olarak tuttuğunu…
İlanen itiraf ediyor Hüseyin Çelik:
Örgüt silah bırakırsa PKK ve KCK’lilerin serbest bırakılmasını konuşuruz (11 Ekim 2013)
Konuşun… Ama hukuktan…
Adaletten bahsetmeyin.


Satır altından notlar...

TÜRBANLI DEMOKRAT YAZARLARIMIZDAN  “DEKOLTELİ DAYANIŞMA” BEKLİYORUZ

Hüseyin Çelik’in cibilliyeti, atv’deki sunucunun dekoltesine takılınca, kanal gereğini yaptı:
Gözde Kansu kovuldu!..
Ayşe Armanda, atv’nin kovduğu sunucuyla mülakat yaptı (Hürriyet, 10 Ekim 2013)
Gözde Kansu’ya sormuş: Senin başına gelenleri protesto etmek isteyen kadınlar elbisenle poz versinler mi?
Cevap: Buyursunlar!...
Arman, Gözde arkadaşa sorarken, dayanışama türbanı takan “demokrat”ları düşündü mü bilmiyorum…
Ama bana o olayı hatırlattı…
Hani…
Dilipak’ın iki adım gerisinde türbanlı Şanar Yurdatapan ile…
Yeni Şafak’ın manşetini süsleyen türbanlı Nuray Mert, Pınar Selek, Nazlı Ilıcak… filan epey takdir toplamıştı…
Bilhassa türbanlı yazarlardan…ya!
Lafı şuraya bağlayacağım: Dayanışma türbanını destekleyen türbanlı yazarlar…
Misal Hilal, Nihal, Ayşe… filan adlı yazarlarımız da alkışladıkları o demokrat tavrı gösterirler mi?
Gözde kızımızın dekolteli elbisesini giyip poz vererek, “Yaşam tarzıma karışma… Kıyafetimden sanane!” dayanışması gösterirler mi ki?  
Şanar Bey de Abdurrahman efendiye giydirmek için o elbiseyi isterse Gözde de reddetmez sanırım…
Olur mu? Olmazsa, niye!?
“Geçti Bor’un pazarı…” kıkırdamasını siz de duyuyor musunuz?


TAKDİMİM, RTE DÖNEMİNİN RESMİDİR

Sonunda bu da oldu…
Hekim olmadan Başhekim oldu…
Cumhuriyet’ten İklim Öngel’in haberi:
Düzce Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim’liğine beden eğitim öğretmeni Recep Özmerdivenli atandı (11 Ekim 2013)
Hem de “resmi evrakta sahtecilik”ten aldığı 2 yıl hapis cezası Yargıtayca onanmışken… (‘Bari’si: Zaman aşımından kurtulmuş).
Düzce Sağlık Sen Şube Başkanı Doç. Dr. Melih Erkan, “Bu kişi böylece, başhekim olarak harcama yetkisine, hiç bilmediği sağlık kurulu ve adli raporlara imza atma hakkı kazandı” demiş.
Bu açığa çıkan!.. Kim bilir daha neler var?..
Diyanet İşleri’nin kamunun insan kaynaklarına dönüştürüldüğü Türkiye’de müezzin başhekim var mı ki?
Olmazsa şaşarım...
Siz siz olun, başhekiminize de doktorunuza da diplomasını sorun… Olmadı; duvarında asılı mı, göz ucuyla kontrol edin?
SahiAtom Enerjisi Kurumu’nun başında kim oturuyor?
Postacı?.. Tapu memuru?..
Gülay Göktürk’ün diyeceği var mı acaba?


AKP İYİ ŞEYLER DE YAPIYOR…

Bu bi Türkiye’de iyi şeyler de oluyor sunumu…
Bi hakkın teslimi notu…Dur.
Özeleştirimi veriyorum!
Başbakan ve adamları, “Hiç mi iyi şey yapmıyoruz da yazmıyorsunuz” çıkışması mahcup ediyordu…
Bundan kelli…
“Gazetecilik sadece kötüleri değil, iyi şeyleri de görmektir… AKP iyi şeyler yaptığında sahip çıkmanın neresi yanlış…”
Mealinden vaazlarına uyacağım, Alper Görmüş, Mehmet Barlas familyasının..
Üstatların  “Eleştirel gazeteci” tarifine harfiyen uyacak ve…
“İyiye iyi…” diyeceğim…
Başlıyorum:
Türkiye polis kaynıyor (Evrensel, 12 Ekim 2013)
Ayrıntı:
Kişi başına düşen polis sayısında Türkiye, dünya ikincisi oldu. ABD’li haber kuruluşu Bloomberg’in yaptığı hesaplamaya göre; Türkiye’de her 100 bin kişiye düşen 474.8 polis ile listesinin üst sıralarına yerleşmiş durumda. Rusya ise her 100 bin kişiye düşen 564.6 polisle zirvede.
Zirve de seneye inşallah!


ÜST BAŞLIK: DERKENAR SOMUT DURUMUN SOMUT TAHLİLİ

IndependentGazetesi’nin Orta Doğu Muhabiri Robert Fisk, ‘Türkiye, El Kaide’yi destekleyen Pakistan’a benzer mi?​’ (17 Eylül 2013) sorusunu ortaya atmıştı.
BBC Türkçe’den Mahmut Hamsici de Fisk’in sorusunu Tarı Ali’ye sormuş. (10 Ekim 2013) Pakistan asıllı Britanyalı sosyalist yazar, özetle “sanmıyorum” demiş…
Söyleşiyi okurken çağrışımlar zihnime uzun atlama yaptırdı…
Siyasal İslamcı hareket, ülkelerin sosyo-ekonomik yapı ile tarihi ve kültürel süreçlerin özelliklerine göre biçimleniyor:
Afganistan ve Pakistan’da Taliban…
Türkiye’de Tayyiban.
Oluyor.


%50’YE BAYRAM ŞEKERİ

Dünkü Erdoğan: 3. Köprü cinayettir (Milliyet, 4 Eylül 1997)…
Bugünkü Erdoğan: Bu zihniyet birinci köprüye de karşı çıkmıştı (12 Ekim 2013)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa