18 Ekim 2013 12:06

Kurban: Din ve kapitalizmin ‘iyilik’ ve ‘mutluluk’ arayışları

Kurban: Din ve kapitalizmin ‘iyilik’ ve ‘mutluluk’ arayışları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir yandan “kurban” keserken diğer yandan “ebedi saadet arayışı” nasıl bir şey? Birisini öldürürken birisi için “hayır dua”, “mutluluk”, “iyilik” dileği nasıl bir şey?
İnsanlığın soncul amacı diye bir şey çok mümkün mü, emin değilim, ancak halihazırdaki ütopyalara göre bunun “iyilik”, “mutluluk” gibi bir “ilke” (hatta sabit) olup olamayacağı tartışılıyor. Nitel farklar taşıyan varlıklar için, hatta aynı tür içinde her biri özne olan varlıklar için bir ve aynı “iyilikten” söz edilebilir mi? Öyle olsa dahi hareket halindeki aynı varlığın her bir uğrağı için bir ve aynı “mutluluk” mümkün mü?  Mekanizmaları, “içeriğinin” yaşamla doldurulması-pratiği, her bir kişi, zümre veya tabakanın bunu bir ve aynı şekilde yaşaması mümkün mü?  
“Bayram” vesilesiyle din ve kapitalizm güncelliği içinde konuyu ele alırsak, kapitalizmin bir “iyilik” anlayışı var mı, pek söylenemez, ancak bir “mutluluk” anlayışı bulunuyor, ana motifini servet hazzı oluşturuyor (Veya “paradan”, mal mülk biriktirmekten gayri bir “haz” anlayışı bulunmuyor).  “Her şeyin kapısını para pul açtığı” için “mutluluğun” da, “hürriyetin” de anahtarı sayılıyor. “Reel” olarak sahip olma,  lüks, cinsellik veya iktidar şeklinde somutlaşıyor.
Ancak her zaman “para mutluluk sağlamıyor”, kapitalizmin insaniyet ve “maneviyat” alanında eksikleri çok bulunuyor. Bu eksiklikleri arasında 1-İçeriksizliği (iyilik anlayışının olmaması), 2-Ortaklık veya dayanışma sağlayamaması (rekabeti öne alması), 3-Paylaşım-adalet sorunu (özel mülkiyet), 4-Ölüm sorunu sayılabilir. Her ne kadar kapitalistler rekabetin buluşları, gelişme ve kalkınmayı tetiklediği, ticaret yoluyla mal ve hizmetlerin daha geniş coğrafyalara ulaştığını, özel mülkiyet ve serbest piyasanın reel bir hürriyet sağladığını iddia etseler de kapitalizmin doğası gereği sonsuz birikim kısır döngüsü bir diğerinin daha yoksullaşmasını, dahası topraktan ve emekten çalmayı barındırdığından geriye büyük günahlar bırakıyor, yani ebedilik (maddi-manevi sürdürülebilirlik) sorunu oluşturuyor.  Aynı kurbanda olduğu gibi, bazı birilerinin mutluluğu bazı diğerlerinin mutsuzluğuna koşullu bulunuyor.
Kapitalizm ebedi mutluluk ve ahireti garanti etmiyor; Erbakan’ın, Erdoğan’ın, Gülen’in iddiası ile “maneviyat” sorununu, “ebedi saadeti” dünyevi arayışlar, bilim, felsefe, sosyalizm de garanti edemiyor; bunu en iyi dinler karşılıyor dense de gerçek durum pek öyle gözükmüyor. En azından Sami dinlerin pek çok paradoksu bulunuyor. 1-Bu paradokslardan ilki, “içkin” olan “mutluluğun” aşkın bir “iyiliğe” bağlanmasıdır. 2-Bu aşkınlık tercihine koşut mevcut varoluşun küçümsenmesi, bu dünyanın öbürünün basit bir aracı konumuna düşürülmesi de eşlik etmektedir ki, mevcut yaşam olduğu gibi öbür dünyaya vakfediliyor, mevcut mutluluktan uhrevi mutluluk için vazgeçiliyor. 3-Öbür dünyadaki her tür hazzın/mutluluğun garanti edilmesinin bu dünyada neredeyse sınırsız bir çileciliğe bağlanması ki, çilecilik değil de haz ilkesi esas ise bu dünya için niye çile öneriliyor? 4-Eğer mutlak iyilik (ebedi iyilik) aranıyorsa, bu dünyadaki kötülüklerle neden yeterince mücadele önerilmiyor, hatta çoğu durumda isyan günah sayılıyor. 5-Eğer mutlak hürriyet öneriliyorsa, neden bu dünyadaki esaretle mücadele önerilmiyor, hatta kadercilik destekleniyor.  
Soru şu ki 1-Mutlak haz (Cennette bir yükümlülük veya günah yok gibi, hatta iyilik ödevi bile değil, sonsuz haz esas gibi) 2-Mutlak hürriyet (Cennette bir sınırlama yok gibi), 3-Mutlak eşitlik (Cennette bir hiyerarşi var mı, açık değil, ancak hiç kimsenin üstünde otorite yok gibi), 4-Hatta buna bile gerek olmayacak her biri için her istediğine ulaşabileceği sonsuz olanak (sonsuz refah) öngörülüyor ki, tüm bunlar bu dünyada sağlanmaya çalışılırsa, bunun kötülük neresindedir? Materyalist anlayışlar, tüm bunlara dünya içi bir yanıt arıyor, reel değil gerçek bir karşılık bulmaya çalışıyor.
Benim için “iyilik (gayesi)”; “doğa, insan ve toplum mutluluğu” şeklinde özetlenebilir ki, bu “iyiliğe katkı” bireysel mutluluğu da, “haz ilkesini” de karşılıyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa