18 Ekim 2013 12:10

Güç savaşı

Güç savaşı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Popüler olmayan politikacılar hükümetin düşmesi için kuyu kazdıklarında, bu çılgınlığın bir metodu vardır: Öyle ya da böyle, onlar sertliğin mimarlarıdır. Bu rekabette, sahneyi kuran, hükümete karşı en ufak güven kalıntısı kalmaması için tüm yeteneğini konuşturur. Sonra da özel sektörün toplumsal yapıyla ilgili sorunların giderilmesinde tek çözüm olduğuna dair gülünç bir fikri ortaya atar.
Bu güçler, Avrupa’nın bazı kısımlarında, hükümetleri fakirlere, işsizlere ve gençlere yönelik sosyal hizmetleri kesmeye zorlamaktadır. Bu hükümetler sonradan yaratılmış sorunlarla uğraşmalarına rağmen çözüm süreci zorlu olmuştur. Gerçekte, problemleri körüklemişlerdir.   
Bu tür toplumlar sadece eşitsizlikten değil, sosyal ve sınıfsal çatışmalardan da muzdariptirler.
On yıllar önce, Amerikan ekonomistleri Latin Amerika’da kemer sıkma politikalarını gündeme getirdiler. Onların ekonomik reçeteleri, kaos, felaket ve kitlesel acı doğurdu.
Naomi Klein, 2007’de yayınladığı Şok Doktrini adlı kitabında ulusları parçalayan bu deneylerden bahseder.
Bugün, o doktrin hâlâ orada duruyor. Gizlenmiş ama canlı. Okullar kapatılıyor, baskıcı kurumlar çoğalıyor ve maaşlar günden güne düşüyor.
Bu arada, yüzde 1, işgali hatırlıyor musunuz? ABD’nin en zengin kesimleri, ulusun tarihinde başka hiç bir dönemde bu kadar çok para kazanmamıştı.  
Bu sadece muhafazakar bir program değil, aynı zamanda  Wall Street’in kutsal sunağında dua eden neoliberal bir program.
Bu neoliberal program, sağcı eğilimlerle güçlenmiş ve enerji kazanmış sermayedar güçlere teslim olan ve halkları değil, piyasayı ulusal hayatın merkezi haline getiren bir programdır.
Yani, bir gün okullar kapılarını kapatır, ertesi gün hükümetler...
Ve piyasa hüküm sürer.
Karaltı gibi yaklaşan borçlanma sınırıyla birlikte süre ilerlerken, federal hükümetin düşüşü devam ediyor. Taraflar birbirlerini bir uçurumun iki yanından bakan düşmanlar gibi süzüyorlar.
Birbirleriyle politik üstünlük mücadelesine girmiş durumdalar. Peki kim kazanacak? Çin’in Devrimci Lideri Mao Zedung’un bir zamanlar dile getirdiği gibi: “Politika kan dökmeden yapılan bir savaştır.” Belki de öyledir. Fakat bunda da diğer savaşlar gibi, sivil kayıplar her zaman var. Kamu parasının kaybedilmesi  şimdiden büyük bir zarara yol açtı. Ekonomi hâlâ durgunluğun kenarında. Kongre üyelerinin uzlaşmaya niyeti var mı yok mu? Kamusal acılar kongrenin karşı duruşunu yasalaştırdı.
Bir yayın kuruluşunun anketine göre nüfusun sadece yüzde beşlik kısmı kongreden hoşnut. İnsanlar bunların politik olarak yaratılmış krizler olduğunu anladıklarında ve bundan politikacıları sorumlu tuttuklarında bile zararı karşılamak çok zor olacaktır. Bunların bedelini emekçiler, sosyal programlar, çocuklar, gençler ödeyecektir. Bu, amaca ulaşmayı sağlayan bir araçtır. Amaç ise Obama’nın başkanlığını parça parça bir felakete dönüştürmektir. Bu savaş nitelikli politikadır. Muhafazakar politikacıların beklemedikleri şey, Obama’nın sağlık sistemiyle elde ettiği başarıdır. Başkan Franklin D. Roosevelt, 1935’de Sosyal Güvenlik Yasasını çıkardığında zenginlerin nefretini kazanmıştı. Ona sosyalist dediler. Tanıdık geliyor mu? Bugün başlatılan politik savaş, birkaç gün içinde ne sonuç çıkarsa çıksın, sona ermekten çok uzaktır. Vatandaş Birliği Yasası sağ olsun, zenginler politikacıları kiralayabildikleri sürece bu savaş devam edecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa