Gizleri Aydınlatmak
Kürtçenin özel okullarda eğitim dili olarak öğretilmesi ve q, w, x gibi harflerin serbestçe kullanılmasına olanak sağlayan son demokratikleşme paketi kuşkusuz çok geç kalınmış bir karar olmakla beraber zaten var olan bir gerçeği dile getirmek ve kabullenmek açısından önemlidir. Bu dilde yıllardır yazan ve bu yazılanları yayınlayan yayınevlerinin elini güçlendirir, çekilen bunca acıların edebi alanda yarattığı tahrifatı da gidermeye belki bir nebze katkı sunabilir.
Türkiye de yıllardır Kürtçe edebiyat üretmekle meşgul olan onlarca insan ne yazık ki bu anlamsız yasaklar yüzünden ne belli bir okur kitlesine sahip olabildi, ne de Federal Kürdistan’da üretilen değişik lehçelerdeki soydaşlarının deneyimlerinden yararlanabildi. Üretilen edebi eserlerin çoğu kendi geleneklerinden bihaber ve onlarla yakın temas kurmadan yazıldığı için genel bir Kürt edebi kanonunun oluşmasına katkı da sunamadı. Oysa biz biliyoruz ki her edebi eser kendi geleneği ortamında boy atar ve anlam kazanır. Bu konuda Mikel Duferne: ‘Şairi oluşturan bir gelenek vardır hiç kuşkusuz ve şiirin var olan belli bir durumu da onu (şiir yazmaya) kışkırtır’ der. ‘Şairi, şiir yazmaya, kendi özgün yapıtını yaratmaya çağıran şairlerdir, başka şairlerin yapıtlarıdır” diyor Duferne. Buna Türküleri, manileri, şarkıları da katıyor. Kendi halkının şairlerinden bihaber olan Kürt şairleri yıllarca ancak sözlü edebiyatın olanaklarına ve başka dilde yazılan şiir geleneğine yaslanarak şiir ürettiler. Hiç kuşkusuz bu şiir üretimi de belli bir yere kadar toplama olmak zorundaydı. Zira kendi toprağından beslenmeyen şiir tuzsuz yemek gibi oldu.
Oysa Federal Kürdistan Bölgesi’nde çok zengin ve köklü bir şiir geleneği vardır. Bu geleneğin öncüleri arasında yer alan ve dünyaca tanınan Şêrko Bêkes geçen ay ebediyete intikal etti. Aynı kuşaktan gelen Evdila Peşêw, Refîk Sabır ve Letif Helmet gibi şairler 1970 yılında Kürtçe şiiri aruzun etkisinden kurtardıkları gibi, yeni gerçekçi, toplumcu şiirin de öncüleri oldular. Letif Helmet’in aşağıdaki şiiri modern ve toplumcu-gerçekçi şiirin başarılı bir örneğidir ;
‘‘Ey yoksullar…
eğer sesimin sesiniz olmadığı hissine kapılırsanız
rengim renginiz değilse
eğer acımın acınız olduğundan şüphe ettiyseniz
ağzım ağzınız değilse
yırtın şiirlerimi
kötü bir heykel gibi yıkın beni.
eğer sizin gibi aç olmadığım hissine kapılırsanız
karakterim karakteriniz değilse
eğer burjuvazi olduğum hissine kapılırsanız
bir pas lekesi gibi kazıyın adımı
eğer emekçi olmadığım hissine kapılırsanız
eğer sizin gibi acı,dert ve gamın çeşmesi değilsem
eğer bu hislere kapıldıysanız
öldürün yüreğinizdeki beni
ve büyük harflerle yazın
korkak ve yalancı bir şair öldü diye…
Ve Refik Sabır’ın, Rilke’yi bize duyumsatan aşağıdaki dizeleri;
‘‘Yalnız değildim...
gece... yanı başımda uzanmış bir ölü
zaman…sis ve inlemeyle dolu
ülkem de
rüzgarın önünde bir avuç tozdu
ruhumu boydan boya sarmalamıştı
yalnız değildim
bir ateştim
gizleri aydınlatan
bir kitaptım
okyanusu okuyordum.’’
Kürtçe şiirin gerek Türkçe şiir ve gerekse dünya şiirine katacağı çok şey vardır, yeter ki onu tanımaya ve yaşamasına kol kanat gerelim…
Evrensel'i Takip Et