Tam bir ay önce yaklaşık 2000 hafriyat kamyonu saatlerce TEM otoyolunu kapattı. Gazetelere yansıyan bilgilere göre, İstanbul Anadolu Yakası’nda çalışan hafriyatçılar bu eylemi kendilerine döküm yeri gösterilmediği gerekçesiyle gerçekleştirmişler.
Eylem ardından bir açıklama yapan Anadolu Yakası Hafriyatçılar Derneği Başkanı Abdülkadir Kucak, Büyükşehir Belediyesi tarafından önce Akfırat ve Şile’de yer alan hafriyat döküm alanlarının kapatıldığını, ardından geriye kalan son döküm alanı Ömerli’ye de hafriyat dökmelerinin yasaklandığını söylemiş; hafriyatçıların 15 gündür çalışamadığını vurgulamış.
Kucak şöyle devam etmiş: “Ömerli’deki döküm alanını herkese açın dedik. Ancak sadece metro çalışmalarından çıkan hafriyat için kullanılacağını söylediler. Şimdi kimse o alana döküm yapamıyor. Olumlu cevap alamayınca eylem kararı aldık.”
***
Hafriyatın elbette bir ekonomisi var. İstanbul Avrupa Yakası Hafriyatçılar Derneği Başkanı Halim Paksoy’a kulak verelim: “Hafriyat dökmek için ücretler de çok fazla. Döküm alanlarının birçoğunun işletmesi İBB’nin alt kuruluşu İSTAÇ’a ait. Bu alanlara da ücret ödenerek döküm yapılıyor. Şehir merkezlerine yakınlığa göre döküm alanları için ücret belirleniyor. Ücretler ton başına 2 lira ile 7 lira arasında değişiyor. Bir araç tek seferde ortalama 25 ton hafriyat döküyor.”
Ağaoğlu Şirketler Grubu yöneticisi Hasan Rahvalı da maliyetlerden şikayet etmiş: “Şu anda taşıma kapasitesi yaklaşık 10-11 metreküp olan tır damperli kamyonlarla yapılan hafriyatın maliyeti 250-280 TL oluyor.  Bu rakamında yaklaşık yarısı döküm sahasına ödenen tutar olarak karşımıza çıkıyor.”
Hafriyatın ekonomisi varsa, siyaseti de elbette olacaktır. Paksoy 25 ton hafriyatın karşılığında 50 TL alınmasını “çok fazla” olarak nitelerken, kamunun çıkarlarından, örneğin hafriyat kamyonlarının yollara, insanlara ve çevreye verdiği zarardan hiç söz etmiyor. Kamyonların kent içinde trafiğe ne kadar ciddi bir yük getirdiğinden de. Tam tersine, daha fazlasını istiyor: “Hafriyatçıların trafikte yer aldığı süre çok kısıtlı. Saat 10:00’da verilen çıkış izni akşam üstü 16:00’da sona eriyor. Bu saatler yeterli değil.”
Ağaoğlu Şirketler Grubu yöneticisi Hasan Rahvalı da kendi çıkarlarından söz ediyor. Hafriyatın önü açılmalı. 24 saat hafriyat kabulü yapılmalı vs.
***
Hafriyat eyleminin ardından yapılan açıklamalar aslında yıkım ve talanın göstergesi. Kimi kaynaklara göre, “kentsel dönüşüm” adı verilen yıkım dalgasıyla Türkiye genelinde önce 6500 bina yıkılacak; bu sayı 20 yıl içerisinde 6,5 milyonu bulacak. Yalnızca İstanbul’da yaklaşık 1,5 milyon konutun yıkılıp yeniden yapılması söz konusu. Bu yıkım dalgası ile milyonlarca ton moloz üretilmiş olacak.
Ne kadar moloz üretileceğini, bir inşaatın ne kadar hafriyat anlamına gelebileceğini kestirmek bu işlerden anlamayanlar için çok zor. Yıkım uzmanlarına kulak vermekte yarar var. Ağaoğlu yöneticisi Rahvalı’nın verdiği bilgilere göre, şirketin Finans Merkezi inşaatında toplam 8 milyon metreküplük hafriyat çıkarılıyormuş. Bu bir günde 2000-2100 hafriyat kamyonu anlamına gelmekteymiş.
Sürmekte olan Finans Merkezi inşaatından bugüne dek 3,5 milyon metreküplük hafriyat çıkarılmış ve bu hafriyatın 1,7 milyon metreküpü Maltepe’deki dolgu alanına dökülmüş. Geriye kalan hafriyat atığı için ağırlıklı olarak belediyenin gösterdiği Sabiha Gökçen Havalimanı dolgu alanını kullanılıyormuş.
***
Özetlersek, Türkiye bir yıkım dalgasına itiliyor. Rantın büyüklüğü nedeniyle yıkımın hedefi olan İstanbul semt semt, mahalle mahalle yıkıma sürükleniyor. Belki bir İstanbul kadar moloz, hafriyat çıkarılıyor; kamyonların, kullanılan yakıtın, gürültünün ve diğer yollarla çevreye verilen zararın sözü edilmiyor. 3. Köprü ve getireceği doğa katliamı bunun üzerine eklendiğinde, korkunç bir tablo ortaya çıkıyor.
İnsanın aklına İstanbul’un dört bir yanına konulan, üzerlerinde “asrın lideri, asrın projesi” yazan afişler, panolar geliyor. Bu reklamlara değil de, gerçeklere bakınca söylenebilecek tek şey var: Bu olsa olsa, asrın yıkımı olabilir!
 

Evrensel'i Takip Et