Ağaçlarla fidanlar.. Hacılarla pilotlar...

Konumuz Fidan’dı. Ama M. Gökçek bırakmadı. Bayram günü gece yarısı, Çevik Kuvvet ve iş makineleriyle ODTÜ Ormanı’na daldı.. Gazetelerde fotoğraflar. Arazi dümdüz. Tam bir katliam. Yüzlerce ağaca kıyıldı. Belli, Gezi’yi patlatan gece yarısı çadırların yakılmasından ders alınmamış! Yanına kâr kalır mı? Böyle sanmak gaflettir!
Sadece ağaçlar değil. Bir de hacılarla pilotlar. Üstelik “muhalifler” var. Suriye’de bazı “muhalif” militanlar tutuklanıyor. Şimdilerde el Kaide çetelerinin önünden kaçan “Kuzey Fırtınası Tugayı” İran’dan dönen 11 Lübnanlı hacıyı kaçırıyor. Lübnanlı Şii bir grup da iki Türk pilotu kaçırıyor. 2.5 ay geçiyor. Pazarlıklar.. Pazarlıklar. Cumartesi gece “mutlu son”a ulaşılıyor. Baas birkaç “muhalifi” serbest bırakıyor. Ardından “Sam Yeli”ne dönmüş “Fırtına” hacıları Sabiha Gökçen’e gönderiyor. Onlar Lübnan’a uçarlarken, Lübnan’dan iki pilot İstanbul’a yola çıkıyorlar. Tam casus filmlerine özgü bir takas! Eski casus filmlerini hatırlayın. Doğu ve Batı Berlin arasındaki Brandenburg Kapısı örneğin.. Bir tarafta ellerinde silahlarıyla CIA.. Öte tarafta KGB görevlileri.. Birkaç kişi tel örgüyle çevrili yolun bir başından.. Diğerleri diğer başından yürüyorlar.. Ve değiş-tokuş! Tıpkı öyle. Tüm medya da böyle veriyor. İlginci; Davutoğlu’nun demeci: “Türkiye Hacılar için de çalıştı. Ama ikisi iki ayrı konudur. Birbiriyle irtibatı yoktur”! Türkiye “büyük devlet”, öyle “baldırıçıplak çeteler”le takas yapmaz ya! Her şey gözleri önünde olup biten herkes aptal, bir Davutoğlu akıllı ya!
Sonunda Fidan! Anlaşılıyor ki, AKP’nin başı onun üzerinden yenecek! Önce özel yetkili savcılar “teröre bulaştı” deyip Fidan ve yardımcıları hakkında soruşturma başlatmışlardı da.. Apar topar yasa çıkarılıp MİT ve Fidan zor kurtarılmış.. Ama olan da olmuş.. Bu olay AKP ile Cemaat’in arasındaki kara kediyi işaret etmiş ve “ittifak”tan öte bir iç içelikte sona gelinmişti.
Şimdiyse ikidir, İsrail’le el ele Amerikalılar yine Fidan’ın üzerine varıyorlar. İlk “portre” yazısı ünlü Wall Street Journal’da çıkıyor. “Fidan başına buyruk”, yani Amerika’yla uyumu gözetmeyen bir çizgi izliyor deniyor. Kanıt Suriye’den. El Kaide çetelerinin desteklenip büyütülerek Batı’nın çıkarlarının tehlikeye atılmasından Fidan sorumlu tutuluyor. Yanlış değil, eksik; Türkiye, böylelikle kendisini de tehlikeye atmış oluyor. Bir diğer eksikse, sorumluluğunun Fidan’da değil, asıl Erdoğan’da olması. Fidan, Erdoğan’ın gizli başbakan adayı olarak ismi dolaştırılmaya başlansa bile, Terim gibi, sadece bir eleman! Viraj, iş işten geçtikten sonra, ancak bu ay içinde alınıyor. Önce Erdoğan, ardından Davutoğlu el-Kaide’ye karşı demeç veriyorlar ve Genelkurmay bu örgütün mevzilerine 4 top mermisi atıldığını duyuruyor.
17 Ekim’de Washington Post’ta “one minute”çi David İgnatius’un makalesi geliyor. Suçlaması daha vahim, yenilir yutulur değil. Fidan’ın, bir Amerikan müttefiki Türkiye’nin bir başka Amerikan müttefiki İsrail’in on ajanının adını “düşman” İran’a muhbirlediği ileri sürülüyor. İran’la ABD’nin arası düzelmektedir, ama yine de olmaz; zaten İsrail de düzelmeye karşıdır. Sorumlu? Fidan mı? Ağaçlar dururken fidanlar olur mu? “Ağaçlar”sa, bilinir, “ayakta ölürler”!
Suriye’de Kaide destekçiliği.. Mısır’da Ihvancılık ve Amerikan darbesi karşıtlığı.. Irak’ta ABD’ye rağmen petrol peşinde Maliki’yi yok sayma.. İsrail’e geçimsizlik.. Özetle, İslam’ın “ılımlı”sından sapma. Üstüne Gezi ve içeride denetimi kaybetme belirtileri.. Ve ayarı bozulmakta olan ekonomi... Sıra kasetlerde. Fidan dolayımdır! Üzeri çizilmekte olan Erdoğan’dır.

Evrensel'i Takip Et