Belediyelerin işlevi ve Halkların Demokratik Partisi

Kapitalist toplumlarda belediyelerin-yerel yönetimlerin* işlevi de pek çok üst yapı kurumu gibi, özünde sermayenin gereksinimlerinin karşılanmasına yönelik olarak ortaya çıkıyor. Değişen gereksinimlerin karşılanabilmesi için yapılanma ve işlevler de değiştiriliyor. Temel amaç, sermayenin çıkarı olmakla birlikte, kapitalist demokrasilerde toplumun çoğunluğunu oluşturan diğer üyeleri bu durumun kendileri için olduğu konusunda genellikle ikna edilebiliyor. Öyle ki, buna kapitalizmin ideoloji alanındaki başarısı tanımını yapmak yanlış olmayacaktır. Bu kısa girişin ardından, oldukça genel tarihsel bir gezintiyle belediyelerin yapı ve işlev olarak şekillenmesinde kapitalizmin değişen gereksiniminin rolünü ortaya koymamız mümkün.
Bilindiği gibi, emperyalist ülkeler için 17.-20. yy, bağımlı kapitalist ülkeler için ise 19.-20. yy arasında ekonomilerinin temel kaynağının sanayi olduğu bir dönem yaşandı. Sanayi söz konusu olunca, şimdilerde adı mavi yakalıya çıkmış işçiler, üretimin temel kaynağı ve maliyetin de en büyük unsuruydu şüphesiz. İşçiler ve aileleri fabrikaların çevresinde, dolayısıyla kentlerde yaşamak zorundaydı. Bu durum, onlara ve ailelerine gereksinimleri olan hizmetlerin (sağlık, eğitim vb.) sunulmasını, bu nedenle kamunun da kentlerde yapılanmasını zorunlu kıldı. Özetle, yukarıda belirttiğimiz tarihlerde emperyalist ülkelerde yaklaşık 400, bağımlı kapitalist ülkelerde de yaklaşık 200 yıl boyunca kent nüfusunun büyük çoğunluğu sanayi ve kamu çalışanları ile ailelerinden oluştu. İşte bu dönemde söz konusu kentlerde belediyeler, temel olarak sanayi patronlarının maliyetini azaltabilmek üzere yapılandı ve işlev gördü. Bunu ulaşım, su, elektrik, doğal gaz, konut, ısınma, kreş, sosyal ve kültürel vb. gereksinimleri düşük ücretler karşılığında kamusal olarak sağlayarak hayata geçirdiler. Kentte yaşamanın maliyetinin görece yüksek olmaması, bunun için de kamusal olarak belediyeler eliyle sübvanse edilmesi söz konusuydu. Birilerinin sosyal, toplumcu vb. belediyecilik olarak adlandırdığı bu uygulamaların esas amacı, sanayi patronlarının emek-gücü maliyetini azaltabilmekti. Belediyeler aracılığıyla kentlerde yaşamın maliyeti, özellikle de çalışanlar için asgari düzeyde standart bir günlük yaşamın maliyeti, azaltılarak ücret artışı talepleri dolaylı yoldan da engellenmiş oluyordu. Oysa bu durum, hemen hiç bir zaman görünen ve toplumsal düzeyde kabul edilen amaç olamadı.
Kapitalizmin, yetmişli yıların başında belirginleşen yapısal krizinin ardından yeniden yapılanmasıyla birlikte, sanayi, sistemin motoru olan rolünü kaybetti. Sömürünün-kârın kaynağı finans ve hizmet alanına kaydı. Seksenli yıllarla birlikte her şeyin ama her şeyin piyasaya devri ile beraber, belediyelerin de yapılanması ve işlevi değiştirildi. Kent arazisi üzerinden öncelikli olmak üzere kent rantı üretimi, dolayısıyla spekülasyonu ve paylaşımı öne çıkan işlev haline dönüştü. O zamana kadar kamusal olarak sunulan hizmetler (su, elektrik, doğalgaz, ulaşım vb.) özelleştirildi ya da taşeronlar eliyle sunulmaya başlandı. Ulusötesi sermayenin giriş çıkışının önündeki engeller de kaldırıldığından, belediyeler küresel ekonominin parçası haline getirildiler. Özetle, 20. yy’ye kadar sosyal devlet uygulamalarının bir aracı olan belediyelerin yerini 21.yy’de piyasa aktörü belediyeler aldı. Günümüzdeki belediyelerin işlevi kamusal hizmetleri metaya dönüştürmek ve rant üretmek olarak genellenebilir.
Yaklaşık 160 gün sonra seçmen sandığa gidecek ve 2019’a kadar görev yapacak belediyeleri belirleyecek. Seçmenin tümü yukarıdaki dönemlerden ikincisinin bizzat tanığı. Bir bölümü ilkini de yaşadı. Bununla birlikte, çok büyük çoğunluk her ikisinin de kendisi için, kendi yararı ve çıkarına olduğu algısına sahip.
Halkların Demokratik Partisi, ‘salonlardaki işini’ 27 Ekim’de gerçekleştireceği 1. Olağanüstü Genel Kurulu ile bitiriyor. Süremiz az. Her geçen gün daha da daralıyor. İşimiz zor. Hem yukarıdaki tarihsel gerçekliği deşifre edebilmeli hem de kentlerimizi meta ve rant üretiminin dışına çıkartıp, birlikte yönetmek istediğimizi bütün ayrıntılarıyla anlatabilmeli, tartışıp kentin gerçek sahiplerinin de katkılarını alıp katılımcı ve kolektif belediyelerimizi kurmak için 28 Ekim milat olabilmeli...

*Yazıda belediye, yerel yönetimleri de kapsayacak biçimde kullanılmıştır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et