Ormanda yolunu kaybeden hukuk devleti
Gazetemizin pazar günkü başlığı son durumu iki kelimeyle anlatıyor: “Orman Hukuku”… Siyasi iktidarın, hukuk devleti ilkelerine uymadığını ve ormanları yok etmek ve rant elde etmek amacıyla orman kanunlarını nasıl uyguladığını çok net bir gazetecilik diliyle anlatıyor. ODTÜ’nün arazisine izinsiz girişi kastediyorum. Peki, hukuk devleti deyince ne anlamalı herhangi bir vatandaş? Yani vatandaş sağlıklı bir durum değerlendirmesi yapabilmek için ne anlamalı hukuk devletinden? Toplumun muhalif kesimi durumu değerlendirip bir sonuca varabiliyor ama AKP yanlısı, ya da AKP’ye oy veren kesim veya düzen partilerine oy verip seçim zamanı fındık fıstık yiyerek akşama televizyondan “demokrasi” adlı fantastik filmi seyreden kesim, kendisine de bir gün lazım olacak olan hukuk devletinden ne anlamalı ki, durumu doğru bir şekilde değerlendirebilsin.
“http://www.turkhukuksitesi.com/makale_1382.htm” ile “http://tr.wikipedia.org/wiki/Hukuk_devleti” kaynaklarından ulaştığım bilgiye göre hukuk devleti bütün etkinliklerinde hukuk kurallarına bağlı olmalı, yönetimde keyfiliğin egemen olmamasını ve vatandaşları için hukuk güvenliğini sağlamalı ve kendisini hukukla sınırlamalı. Yani kendisi de keyfi davranmamalı. Bir hukuk devletinde hukuka uymak sadece vatandaşlar için değil, devlet için de zorunlu. Zaten hukuk devletini monarşiden ayıran şey de bu. Kaynaklara göre, anayasa mahkemesi de hukuk devletinin tanımını birkaç şekilde yapmış. Bu tanımlardan birine göre hukuk devleti yönetilenlere en güçlü, en etkin ve en kapsamlı biçimde hukuksal güvenceyi sağlayacak ve tüm devlet organlarının eylem ve işlemleri hukuka uygun olacak. Hukuksal güvence ve devletin hukuka uygun davranması da önemli demek ki, aksi takdirde vatandaş hukukun işlemesine yönelik güvenini kaybeder ve başına bir sorun geldiğinde devlete başvursa bile yardım alabileceğinden emin olamaz. Kime giderse gitsin, sorununun çözülemeyeceğini düşünür ve en sonunda uğraşmak istemediği için ne polise başvurur ne de mahkemelere. Böyle durumlarda vatandaşın diline pelesenk olan “uğraşmak istemedim” lafı hiç kimseye yabancı değildir herhalde.
Devlet gücü, hukuk devletinde, mutlakiyetçi devletlerden farklı olarak tanımlanıyor. Devlet gücünün amacı, hukuk devletinde, vatandaşları keyfi uygulamalardan korumak, adaletli bir düzenin yaratılması ve korunması olarak tanımlanıyor. Buna göre, devlet gücünün adaletli bir düzeni sürdüreceğine inanılması gerekiyor. Yani halkın devlete yönelik adalet duygusunun zedelenmemesi için devletin var gücünü kullanması gerekiyor. Siyasi iktidarların buna dikkat etmesi durumunda iktidarlarını sürdürebilmesi mümkün. Dolayısıyla herkese lazım olan hukuka iktidardaki bir siyasi partinin uyması elzem…
Hukuk devleti kavramı hukukçu ve Prusya Kraliyet Parlamentosu Milletvekili Otto Baehr tarafından kullanılmış. Baehr 1864 yılında yayınlanan bir makalesinde (Der Rechtsstaat- einepublizistischeStudie [Hukuk Devleti - Yazılı bir araştırma]) idari tasarrufları mahkemelerce denetlenen bir devlet tanımı yapmış. Yani, devletin her türlü işleminin mahkemeler tarafından denetlenmesi öngörülmüş. Buna göre bağımsız mahkemelere gidebilme hakkı hukuk devletinin olmazsa olmaz özelliği. Hukuk devletinin temel ilkeleri; devletin, faaliyetlerinde hukuk kurallarıyla bağlı olması, Hukuk önünde eşitlik ve devletin tarafsızlığı, temel hakların güvence altına alınması, devletin yargısal denetimi, hakim ve yargı bağımsızlığı, yeterli ve sağlıklı işleyen hak arama yolları.
Ben sade bir vatandaş olarak bunları okuduğumda şöyle bir ülke canlandırıyorum gözümde: Siyasi iktidarlar işlerine geldiği gibi kanun yapamıyorlar, yargı organlarını kendilerinin kontrol edebilecekleri şekle sokamıyorlar, hadlerini biliyorlar, yangından mal kaçırır gibi bayram tatilinde gece vakti ağaç kesip, orman yok edemiyorlar, “Ben yaptım oldu” diyemiyorlar, seçim barajı sayesinde elde ettikleri çoğunluğa güvenerek keyfi kanunlar çıkaramıyorlar, idari mahkeme kararlarını kapitalist gelişmenin önünde engel olarak görmüyorlar, vatandaşlar korkmadan hakları çiğnendiğinde polise ve mahkemelere başvurabiliyorlar ve bunun meşru bir hak olduğunu biliyorlar, polis vatandaşın hakkını hukukunu biliyor ve uygulamalarında orantısız güç kullanmıyor, kentsel dönüşüm tezgahına uyuşturucu çetelerini vatandaşlarının üzerine sürmüyorlar. Yazmakla bitmez.
Ama bu kadar pembe bir tablonun da oluşması mümkün mü? Ha deyince hukuk devleti kurulabilir mi? Hukuk sistemi devletin hem baskı aygıtı hem de ideolojik aygıtı olarak kullanılabildiğine göre ve hali hazırda kapitalist üretim biçiminin elinde olduğuna göre “oyları bölmeyin” diyen düzen partilerinin hangisi hukuk devletini kurup koruyabilir ki?
Evrensel'i Takip Et