Alex sonrası ‘yeni’ Fenerbahçe

Uzatmalarda tatil edilmek zorunda kalınan Beşiktaş-Galatasaray maçı hakkında, bir ay sonra nihayet karar almayı başaran Türkiye Futbol Federasyonu, maçın sonucunu 3-0 hükmen Galatasaray’ın galibiyeti ile tescilledi. Şimdi haklı bir soruyla karşı karşıyayız: İstanbul BŞB ile Diyarbakırspor arasında, 14 Mart 2010’da, yine Olimpiyat stadında oynanan maç, 88. dakikada seyircilerin sahaya girmesi sonucu BŞB 1-0 öndeyken tatil edilmişti. O dönemin federasyonu bir hafta içinde karar vererek, maçı tatil olduğu andaki skorla yani 1-0 olarak tescil etmişti. Aradan geçen üç sene içinde talimatlarda bu yönde bir değişiklik yapılmadığına göre aynı statta, yaklaşık aynı dakikalarda, aynı nedenle tatil edilen iki maçtan biri neden maçın o anki skoruyla tescil edilirken diğeri 3-0 hükmen olarak tescil edilmiştir? Bu soruya doğru düzgün bir yanıt alamayacağız. Hakemlerin çifte standartlı kararlarından şikayet edenler boşuna ediyor çünkü balık baştan kokuyor. Kuruluşu cumhuriyetten eski bir kurum olan TFF, aynı olaylara neden farklı karar verdiğini açıklayamaz. Geçen hafta yazmıştık ya, görünürde “özerk” ama aslında “memur”lardan oluşan bir federasyon yapımız var.  Her olay, kurallara göre değil o anki siyasal tansiyona göre değerlendirilir. Bu da öyle bir karar işte…

Bu maçın tesciliyle birlikte sekizinci haftasını geride bıraktığımız memleket liginin puan tablosu da son halini aldı. İlk hafta 2-0 öndeyken son on beş dakikada yediği 3 golle Konyaspor’a karşı 3-2 kaybettiği maçtan sonra yenilgi almayan Fenerbahçe, ilk sekiz haftanın lideri oldu. Geçen iki sezon ile karşılaştırıldığında, ilk dikkat çeken, Ersun Yanal yönetimindeki Fenerbahçe’nin golcü bir takım kimliğine bürünmüş olması. Sekizinci haftayı, 2011-12 sezonunda 14, 2012-13 sezonunda ise 10 gol atarak geçen Fenerbahçe, bu sezon aynı sürede rakip ağlara 18 gol attı. Bu hafta, birçok yorumcu, Fenerbahçe’nin büründüğü bu yeni kimliğin, Aykut Kocaman ile Ersun Yanal’ın oyun anlayışındaki farktan kaynaklandığını vurguladı. Kuşkusuz her iki teknik adamın da futbola ve oyuna bakışlarında farklılıklar vardır ama bu basitçe “Aykut Kocaman ayağa pas ile set oyununu tercih ediyordu, Ersun Yanal ise dikine hızlı çıkan bir takım yaratmak istiyor” biçiminde açıklanamaz. Hatta belki iddialı olacak ama Ersun Yanal, Aykut Kocaman’ın başlattığı ancak bu sezon başı görevi bıraktığı için devam edemediği değişimleri, kendi üslubuyla mantıki sonuçlarına ulaştırıyor.

Öncelikle bir noktanın altını çizmekte fayda var. 2004 yılında Fenerbahçe’ye gelen ve 8 sene Fenerbahçe’de oynayarak hem istatistikleri altüst eden hem de taraftarın gönlünde taht kuran Alex de Souza 2012 yılında Fenerbahçe’den ayrıldı. Bu süre boyunca, Fenerbahçe’nin oyun sistemi tercihleri ve yaptığı transferlerin hepsi Alex gerçeğine göre yapılıyordu. Aykut Kocaman göreve geldiğinde, Alex’in ilerleyen yaşı da göz önünde bulundurularak, Alex sonrası takımın temelleri atılmaya başlandı. Hatırlayın, dikine hızlı oynayabilecek bir oyuncu kadrosu kurma amacıyla Emenike’nin ilk transferi 2011 yılında gerçekleşmiş, 3 Temmuz süreciyle o sezon oynayamamıştı. Geçen sezon takımın hızlı ve dikine oynamasını sağlayacak iki futbolcu, Stoch ve Krasiç’ten, beklediği verimi alamayan Kocaman, elinde bulunan kadroya oturttuğu oyun şablonuyla 3 kulvarda da önemli başarılar elde etti. Bu sezon başında Emenike ve Alper Potuk yine Kocaman’ın verdiği transfer listesinde yer alan oyunculardı. Şunu söylemek mümkün Aykut Kocaman ile Alex sonrası Fenerbahçe’ye geçiş dönemini en az hasarla ve önemli başarılarla atlatan Fenerbahçe, Ersun Yanal’la birlikte bu geçiş dönemini tamamlamak üzere. Başka bir deyişle Aykut Kocaman ile Ersun Yanal arasında “felsefe” ya da “oyun anlayışı” farkından ziyade ellerinde bulunan kadroların niteliği ile ilgili farklar var.  Ersun Yanal bir anlamda Aykut Kocaman’ın projesini yaptığı bir kadroyu, kendi üslubu ve farklıklarını da koruyarak şekillendirmeye devam ediyor ve görünen o ki 90 dakika maç bitene kadar direnen, hızlı ve göze hoş gelen bir oyunu oynamaya çalışan futbol takımı yaratma yolunda önemli adımlar atılmış. Aykut Kocaman’ın UEFA yarı finali olarak bıraktığı eşik çok yüksek, Ersun Yanal’ın hedefi önümüzdeki dönemde bu eşiği aşacak takımı yaratmak olacak.

Evrensel'i Takip Et