25 Ekim 2013 09:22

Hak ve adalet

Hak ve adalet

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Görünüşte herkes, hakkaniyetli ve adil bir futbol ortamı peşinde. Bunun için toplanıp yürüyüş yapan taraftar grupları bile var. Haksızlığa, adaletsizliğe maruz kaldıklarını iddia edenlerin en çok seslerini duyurabildikleri mecra ise sosyal medya. Orada her türlü duygu ve düşünceyi cömertçe(!) ortaya koyabiliyorlar. Sosyal medyada dile getirilen ve zerrece nesnellik barındırmadığı gibi pek çoğu hastalıklı olarak nitelendirilebilecek kadar vahim içeriğe sahip duygu ve düşüncelerin adalet kaygısı taşıdığını söylemek ise mümkün değil.
Peki gerçekten herkesin derdi adil bir futbol ortamı oluşturulmasına katkıda bulunmak mı, yoksa hak ve adalet mücadelesi görüntüsü altında kendi takımlarının çıkarı doğrultusunda kararlar alınmasını (verilmesini) sağlamak mı?..
İnsanların haktan, adaletten ne anladığını karşılaşmalar sırasında net bir biçimde görebiliyoruz. Kendi takımının oyuncusu rakip ceza sahası içinde, bir faule maruz kalmadığı açıkça belli olduğu halde bir sebeple (ki bunun içinde sahtekarca kendini yere atmalar önemli yer tutuyor) düşmeye görsün bütün taraftarlar “penaltı” haykırışlarıyla ayağa fırlayıveriyor... Ya da rakip ceza sahası içinde top rakip takımın bir oyuncusunun göğsüne çarpmaya görsün. Yine herkes, “penaltı” beklentisiyle ortalığı velveleye veriyor... Amaç hep aynı. Yaratılacak baskıyla ya o pozisyonda ya da daha sonra meydana gelebilecek benzer pozisyonların birinde hakemin haksız yere penaltı vermesini sağlamak. Lafa gelince herkes yılmaz bir hak ve adalet savaşçısı ama haksız yere kendi takımlarının lehine çalınacak bir penaltı düdüğünden hiç kimse vicdanen rahatsızlık duyacakmış gibi görünmüyor. İşte hak ve adalet anlayışımız bu. İşimize yarayan hatalı kararlar, rakibimizi mağdur etse ve onun emeğini sıfırlasa da ilgi alanımıza girmez. Böyle durumlar bizim açımızdan herhangi bir sorun yaratmadığı için bir haksızlık ya da adaletsizlikten söz edilemez!..
Göz göre göre hakemlerden avanta bekleyenlerin ve kendi işlerine gelen haksızlıklar karşısında üç maymunu oynayanların hak ve adalet gibi bir dertlerinin olduğuna inanabilir miyiz?..
Bugüne kadar hakem hatası sayesinde maç kazandıklarını söyleyen birisine rastlamadık. Ama her hafta hakem hatası yüzünden maç kaybettiklerini söyleyip bu duruma isyan eden, yöneticisinden, teknik adamına, futbolcusundan taraftarına kadar pek çok kişiye tanık oluyoruz.
Ayrıca hiç kimse kendi cephesinden yapılan yanlışlara, hatalara sesini çıkarmıyor. Ses çıkarmak bir yana, yanlışlara, hatalara kılıf uydurup üstünü örtmeye çalışıyorlar. Bu nedenle de ahlaksızlıkların, vicdansızlıkların sonu gelmiyor.
Mesela geçtiğimiz hafta Caner Erkin’in sergilediği gaddarlığa Fenerbahçe cephesinden hiçbir tepki gelmedi. Övgü almadığına  şükredelim biz yine de. Caner Erkin, amacının yerde yatan rakibine değil, topa vurmak olduğunu söyleyerek kendisini savundu. Nasıl yani?.. Yerde yatan oyuncunun vücuduna neredeyse yapışık durumda olan topa vurmak, rakip oyuncuya vurmak olmuyor mu?.. Öyle bir pozisyonda topa vursan ne olacak?.. Top, hava yastığı değil ki darbeyi emsin. Hem topa tekme atılmaz, vurulur. Caner’inkine ise vurmak değil, düpedüz tekme atmak denir. İnsan hayatına kast eder tarzdaki hareketinden ötürü özür dileyeceği yerde gülünç gerekçeler uydurarak kendisini temize çıkarmaya çalışıyor Caner. Fenerbahçeli hak ve adalet düşkünlerinin(!) ise bu pozisyonla ilgili olarak -Caner’i savunmak dışında- söyleyecek lafları yok elbette.
Futbolcular saha içindeki olumsuz davranışlarından dolayı kendi yöneticilerinden, teknik adamlarından ve taraftarlarından eleştiri ya da uyarı almadıkları için kendilerini değiştirip geliştiremiyorlar ve çirkinlikler sergilemeyi sürdürüyorlar.
Kazanmak adına gözlerin döndüğü, avanta beklentisinin yoğun şekilde kendisini hissettirdiği, rakiplere ve hakemlere yönelik her türlü tacizin normal kabul edildiği bir ortamda hak ve adalet üzerine ahkam kesmek tuhaf kaçmıyor mu?..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa