26 Ekim 2013 00:08

Edebiyat ve demokrasi

Edebiyat ve demokrasi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kim ne derse desin Türkiye hızla seçim sathına girmiştir. Söylenen sözler, verilen demeçler hep önümüzdeki yıl yapılacak olan seçimler için kamu oyunu etkileme amacı taşımaktadır.
Seçimleri demokrasi olarak tanımlayanlar ile demokrasi sandık demek değildir diyenler arasında süren polemik aslında “demokrasi”ye olan inançsızlığın bir tezahürüdür.
Elbette demokrasilerde seçim vazgeçilmez araçlardan biridir. Seçimlerin olmadığı yerde demokrasi değil ancak totaliter rejimlerden söz edebiliriz. Ancak dört yılda bir yapılan seçimlerden sonra yurttaşlarına tamam işin bitti, dört yıla kadar senden yetki aldım, artık her şeye ben karar veririm demek de demokrasi değil. Şayet bu dört yıl boyunca hükümetin yapacakları/yaptıkları hakkında görüşlerinizi dile getiremiyor, toplantı ve gösteri yapamıyorsanız, parlamento ve hükümetin icraatlarını eleştiremiyorsanız, kitleler doğru ve yanlışı nasıl görecek, daha fazla özgürlük için kamu oyu nasıl oluşacaktır?
Demokrasi sandık değildir diyenler de, seçme ve seçilme özgürlüğünü değersiz bir hakmış gibi bir algı yarattıklarının farkında değiller. Bu algı ister istemez bize totaliter rejimleri çağrıştırmaktadır. Zira sandığın önemsiz olduğu bir yerde iktidarı oluşturacak kişilerin seçilmiş olmalarına da gerek yoktur. Seçilmişlerin oluşturmadığı bir iktidar da, vatandaşların söz söyleme ve iktidarı kendi istekleri doğrultusunda adım atmaya yönelik baskı unsuru olamaz.
*************
Edebiyatla demokrasi arasında direkt bir bağ vardır. Edebiyatın olmadığı yerde demokrasiden söz edilemez. Edebiyat demokrasinin gelişiminde önemli bir görev üstlenir. Çünkü edebiyat her konuda söz söyleme ve eleştirme hakkıdır. Bu anlamda edebiyat “belirli bir sansürsüzlük’’, belirli bir demokratik özgürlük (Basın özgürlüğü, konuşma özgürlüğü ve uzamıdır.) Her hangi bir şeyi ve her şeyi söyleme hakkı, sınırsız yazma ve okuma hakkı, başat gerçeklik duygusuna karşı kurgular üretme hakkı olarak edebiyat “modern demokrasi fikrinin doğuşuyla bağlantılıdır, demokrasi uzamını açan, demokrasiyi kuran belirleyici ve yaratıcı bir güçtür’’der Derida.
Edebiyat bu uzamı nasıl açar ve genişletir? Öncelikle edebiyat gelecekle ilişkilidir, onun varmak istediği yer hep gelecektir, bu nedenle edebiyat edilgen değil devingendir. Ama o bu günü göz ardı etmez, onun üzerinden geleceğe bakar. Edebiyatçı gördüğü aksaklıkları yazar, haksızlıklar karşısında haykırır, geleceğe yönelik istem ve önerilerini eserleriyle kitlelere ulaştırır, belli bir kamu oyunun oluşmasına ön ayak olduğu gibi onların adına iktidar üzerinde de bir baskı unsuru olarak yer alır.
Her kes demokrasinin hoşgörü rejimi olduğu konusunda hem fikirdir. Demokrasinin, eleştiriye açık ve eksiklerinin tamamlanabileceği, giderek kusursuzlaştırılabileceği bir geleceğin rejimidir. O zaman demokrasi de edebiyat gibi edilgen değil, devingen bir olgudur ve yüzü hep geleceğe doğrudur. Bize düşen görev bu kusursuzlaştırmaya doğru daha emin ve hızlı adımlarla yol almamızdır.
Edebiyat ve demokrasinin gelişim ve olgunlaşma açısından birbiriyle çok yakın ilişkilerinin olduğu gerçeğinden hareketle, iktidar sahipleri, eğer gerçekten demokrasiye ve onun insanlar için önemine inanıyorlarsa öncelikle edebiyatın “Her şeyi söyleme hakkına”saygı göstermeleri ve bu hakkı güvence altına almaları gerekir.
Ancak, unutulmamalı ki en demokratik iktidar bile demokrasiyi kendi çıkarları doğrultusunda olanaklı kılar. Bu nedenle iktidarın belirlediği alanda kalarak edebiyat yapmak, edebiyatçıyı geleceği kurmak amacından alıkoyacaktır. Tersine, yazın ve sözün özgürlüğüne iktidarla arasına mesafe koyan bir demokrasi anlayışıyla mümkündür.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa