Haydarpaşa'dan başlardı yolculuklar
Fotoğraf: Envato
Ne zaman Haydarpaşa Tren Garı’nın önünden geçsem bir sızı kaplıyor içimi... 10 yılı aşkın bir süredir Eskişehir Osmangazi Üniversitesindeki derslerim için hemen hemen her hafta gittiğim Eskişehir’e buradan başlardı yolculuğum; Eskişehir Garı’nda sona ererdi. İki yıl öncesine kadar... Önce elektrik kontağı çıktı da çatı yandı da, filan falan dendi... Yangın söndü, ama bina onarılmadı. Hızlı tren yoluydu, falandı filandı derken, Haydarpaşa trenlere kapatılıverdi... Önce uzun yol trenlerine, sonra banliyölere... Ne zamandır tren düdükleri duyulmuyor Haydarpaşa’da...
Ne zaman önünden geçsem, çocukluğumun tren yolculukları geliyor aklıma... İstanbul’dan Isparta’nın Sütçüler ilçesine gitmek için çıktığımız yolculuk Haydarpaşa’dan başlardı... Tıpkı, İstanbul’dan Anadolu’ya giden binlerce, milyonlarca insan gibi benim de yaşamımda Haydarpaşa’nın vazgeçilmez bir yeri vardır. Neşeydi benim için trenle yolculuk. Ailece binip yerleştiğimiz Pamukkale Ekspresi’nin lokomotifi şahlanan bir at gibi atılırdı ileri. Başımı pencereden dışarı çıkarıp lokomotifin düzgün tıkırtılarla rayların üzerinde koşar gibi gidişini izlemek benim için çok eğlenceliydi... Trenin geçtiği yol üzerindeki kentler, köyler, tarlalar, elektrik direkleri, ormanlar, dağlar, köprüler, ırmaklar, ıssız köy istasyonları, dalları meyve yüklü ağaçların kapladığı bahçeler, evlerin önüne asılmış tütün yaprakları, hat boylarında trenin yanı sıra koşup gazete isteyen köy çocukları hızla dönen bir film şeridi gibi akıp giderdi gözlerimin önünden... Yolculuğumuz Torosların kucağında küçük bir kasaba istasyonunda son bulurdu. Eğirdir Garı’nın da başka bir yeri vardı yaşamımda. İstanbul yolculuklarımız Eğirdir Garı’nda başlardı...
Edebiyat yolculuklarına da çıktık Haydarpaşa’dan... Türkiye Yazarlar Sendikasının Edebiyat Treni Anadolu Kentleri’nde tasarımını hayata geçirmek için Pamukkale Ekspresi’yle önce 34 yazar ve şair Denizli’ye gittik. Öyle unutulmazdı ki içlerinde Şükran Kurdakul’un da yer aldığı bir vagon dolusu şair yazarın bu yolculuktaki birlikteliği... Kısa süre sonra bir yolculuğa daha çıktık; 18 yazar ve şairin katılımıyla bu kez Eğirdir’e gittik. 2001 ekimiydi... Dönüş yolculuğuna yine Eğirdir’den bindiğimiz trenle çıktık... Oradan ayrılırken, kısa süre sonra Eğirdir’e tren seferlerinin kaldırılacağını, gar binasının özelleştirilme kapsamına alınacağını ve bizim o garın son yolcularından olduğumuzu hiçbirimiz bilmiyorduk...
Ne zamandır Haydarpaşa’da da tren düdüklerinin sesi duyulmuyor, peronlarda trene yetişmek için koşuşturan yolcuların telaşlı ayak sesleri yankılanmıyor... Çünkü Haydarpaşa ranta kurban edilmek isteniyor. Birkaç gün önce Evrensel gazetesi konuyla ilgili haberinde şu bilgiye de yer verdi:”Yangından sonra İTÜ’den bir heyet bilimsel bir rapor (3R raporu) hazırlıyor. Raporda, Haydarpaşa Garı’nın tarihi ve endüstriyel işlevini devam ettirmesi gerektiği sonucu çıkıyor. Daha sonra ise Koruma Kurulundan çatının restorasyonuyla ilgili onay çıkıyor. Ne zaman? Tam 9 ay önce... 9 aydır top TCDD’de...” Koruma kararlarına, onarılması için para ayrılmasına karşın; onarım için ihale açılmıyor. Çünkü Haydarpaşa ranta kurban edilmek isteniyor. Tıpkı para uğruna kesilen ağaçlar, yok edilen parklar gibi... Çünkü İstanbul bir yerleşim yeri olmaktan çıkarılıp bir oteller kentine dönüştürülmek isteniyor... Ne için? Yalnızca paraya tapanların yalanlarla, süslü sözlerle halkın gözünü boyayarak sahneye koymaya çalıştığı bir büyük rant oyunu için...
Bu oyunu bozmak mümkün... Ne zamandır, Haydarpaşa’nın ranta kurban edilmesine karşı bir avuç insan her hafta garda buluşuyor. Ona yeniden yaşam verilmesini, yine gar olarak hizmete açılmasını isteyenler 27 Ekim Pazar günü bir eylemde buluşuyor. Gar binasında yine ayak sesleri duyulacak; Haydarpaşa’nın ranta kurban edilmesini istemeyenler seslerini birleştirip yükseltecekler... İstanbul için, Haydarpaşa için, yaşam için atılan adımlarla adımlarımızı birleştirerek, ayak seslerini çoğaltarak,”Ranta hayır!” diyen seslere sesimizi katarak Haydarpaşa ve çevresinin öylece yağmalanmasına izin vermemek her şeyden önce bir insanlık, kentlilik ve yurttaşlık görevimizdir. Gücümüzü birleştirip kentin yağmalanmasına karşı çıktığımızda, yine Haydarpaşa’dan başlayacak yolculuklar...
- ‘Ülkesi ağıdistan’ 10 Aralık 2016 00:52
- Haklar ve görevler... 03 Aralık 2016 00:34
- İstanbul’da bir güz masalı: Uluslararası kitap ve sanat fuarı 19 Kasım 2016 00:11
- Hayatın umutlu sesi 05 Kasım 2016 00:27
- ‘Hişt hişt!’ 22 Ekim 2016 00:20
- 8 Mart yaklaşırken 05 Mart 2016 00:22
- Barış için adım atmak... 13 Şubat 2016 00:58
- Umudu diri tutanlar... 16 Ocak 2016 00:51
- Tek dileğim barış! 02 Ocak 2016 00:52
- 'Hani biz kardeştik?' 19 Aralık 2015 01:00
- Tek renk ya da ‘gökkuşağının tüm renkleri’ 05 Aralık 2015 00:51
- Canlı bomba olmaya övgü: Aleko adlı bir çocuk 21 Kasım 2015 00:51