26 Ekim 2013 00:13

Kaçınılmaz risk, kaçırılmaz fırsat ve HDK

Kaçınılmaz risk, kaçırılmaz fırsat ve HDK

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Her toplumsal siyaset girişimi risklerle karşılaşır. Risk hayatın, doğanın bir parçasıdır. Çıkar çatışmasının olduğu bir dünyada tarafların beklentilerinden, oyunlarından kaynaklı riskler de olacaktır.
Çatı partisi girişimi, demokratik birlik hareketi ve nihayet HDK bir ihtiyaca dayanıyorsa anlamlıdır. Elbette ihtiyaç var olmak için tek başına yetmez ama ihtiyacı doğru ve kapsamlı tarif etmek, projenin bütünlüğü açısından zorunludur.
İhtiyaç başlığı altında ele alınması gereken birkaç noktayı sıralayalım. Türkiye siyasetinde toplumsal beklentileri siyasal zeminde örgütleyecek bir özne ihtiyacı, kendini uzun süreden beri dayatmaktadır. Bu muhalefetin, Kürt-Türk kırılması ya da Alevi-Sünni gerilimini aşan bir özgürlük ekseni üzerine oturması gerektiği açıktır. Bu açıdan eski statüko ile yeni iktidarın sunduklarına razı olmak arasına sıkışmayan bir üçüncü inisiyatifin gelişmesi gerekmektedir.
Kürt sorunu, diğer sorunlardan  farklı potansiyel taşımaktadır. Çatışmanın boyutları bile önemli bir ayırt edici özelliktir.
Kürtlerin en temel hak taleplerinin bile daha geniş bir cephe içinde ifade edilmesi önemlidir. Türk kamuoyunu ikna, Kürtlerin tek başlarına taşıyabilecekleri bir yük olamaz, olmamalıdır. ‘Türkleri ikna etmek zorunda değiliz’ yaklaşımı düşünsel hatta ahlaki açıdan doğru olsa bile pratik siyasette gerçekçi değildir. Asıl üzerinde yoğunlaşma gerektiren soru, bu ikna görevinin kimler  tarafından nasıl yapılabileceğidir.
Salt siyasi kaygılarla hareket eden ve bu açıdan oy hesabı yapan bir sağ söylemle bunu gerçekleştirmek zordur. Elbette muhafazakar çoğunluğun hassasiyetlerini gözeten ama gerçeği topluma taşıma konusunda daha cesur hareket eden bir tarzın geliştirilmesi gerekir.
Belki bu nokta HDK açısından en önemli risk alanlarından birisini oluşturmaktadır. Sadece solda birlik tartışmalarına odaklanmış arayışların bu açıdan yetersizliği yanında, sol açısından da bir yenilenme aracı olmayı sağlamadığı defalarca denenerek görülmüştür. Değişim öteki ile kurulan ilişki üzerinden gelişir. Bütün toplumsal dinamiklerin birbirinden öğreneceği şeyler vardır. En azından sağlıklı ve doğrudan tanışma platformları kurulmadan, bir kesimin diğerlerine bahşedeceği özgürlükler üzerinden Türkiye demokratikleşmesinin gerçekleşmediği bilinmektedir.
Türkiye siyasetinde iktidarın karakterinde değişen ve değişmeyen boyutlar olduğu gibi muhalefet dinamiklerinin alışkanlıklarında da benzer bir tablo söz konusudur. Eski alışkanlıkları terk etmek kolay değildir. Fedakarlığı, toplumsal kaygılarla siyaset yapma erdemini korumak geliştirmek ama kendi kendine yetiyor olduğunu sanma hastalığından kurtulmak gerekir. Bu açıdan itirazı olan herkesin bir birine ihtiyacı olduğu anlayışından yola çıkmak gerekir. Kimsenin diğeri üzerinde tahakküm kurmadığı dolayısı ile kimsenin kendini vitrinlik misafir gibi görmediği bir ortam ancak bu atmosfer içinde geliştirilebilir.
İslami çevreler Kürt sorununda zihin dünyalarındaki bagajları aşamadıkları için geç kalmış ve bu açıdan kötü bir sınav vermişlerdir. Bunu telafi edebilmek için tarihi bir fırsat doğmuştur. Bu fırsat başta Alevilerle ilgili ayrımcılık olmak üzere genel hak ve özgürlük sorunlarında tutarlı ve ahlaki bir pozisyon alarak değerlendirilebilir. Söz konusu olan kişisel kazanımlara dayalı fırsatçılık değil toplumsal kamplaşmaları en aza indirecek bir vicdani fırsattır.
Bu boyutu ile HDP’nin oynayabileceği önemli bir rol olması gerektiği gibi belki daha geniş birlikteliklerin de geçişken alanlar inşasını kolaylaştıracağını bilmek gerekir. HDP içinde temsil edilmeyen grupları da kapsayacak buluşmalar için seçim bir fırsata çevrilebilir. HDP bir ‘isyan partisi’ rolü oynamayacaksa, normalleşme ve toplumsallaşma eksenli buluşmalara açık olmalıdır.
Bu projenin başarısız olması, birilerinin koltukları ile ilgili bir tartışmadan ibaret sonuçlar doğuruyor olsaydı çok umurumda olmazdı. Hatta bu açıdan kimi başarısızlıkların öğreticiliği ile kendimizi avutma yoluna bile gidebilirdik. Ama Türkiye toplumsal barışı açısından siyasete aşağıdan yukarıya bir müdahale olmaz ve yeni bir birlikte yaşama iradesi geliştirilemezse, kutuplaştırma ve kamplaşma siyasetinden medet umanların ülkeye ödeteceği bedel büyük olacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa