Cumhuriyetin mi cumhurun mu bayramı?
Fotoğraf: Envato
Görüşleri birbirine yaklaştıkça aralarındaki kavga da sertleşiyor. Çünkü gürültü yeterince yüksek olmazsa kavgalarının bir anlamı olmadığını herkesin anlamasından çekiniyorlar.
Hele de 29 Ekim, 30 Ağustos, 23 Nisan, 19 Mayıs gibi, “cumhuriyetçilik yarışı” için önemli sayılan günler yaklaştığında.
AKP Hükümeti ve arkasında mevzilenen güçlerle İP’ten TKP’ye ADD’den CHP’ye ulusalcıların, ”Cumhuriyet sizin değil bizim bayramımızdır. Cumhuriyet sizin değil bizim düzenimizidir” içerikli kayıkçı kavgasından söz ediyoruz.
Nitekim bugün de bir yandan devletin kutlamalarını “halkçılaştırdığını” iddia eden AKP Hükümeti, devlet gücünü de kullanarak, “Cumhuriyetin asıl sahibi biziz; biz yollar, barajlar, fabrikalar yaparak, ülkeyi büyüterek cumhuriyeti gerçekten büyütüyoruz. Gerçek cumhuriyetçi biziz” derken, diğerleri ise, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlarken, dünün “Ana yurdu dört baştan demir ağlarla biz ördük. Ülkeyi biz işgalden kurtardık. Biz olmasak siz ezan değil çan sesiyle uyanırdınız. Sınıfsız ve zümresiz Cumhuriyeti biz kurduk” repliğini yineleyip, söylemlerini AKP karşıtlığı ile birleştirerek, Cumhuriyeti kutlamayı siyasi ranta dönüştürmeye çalışıyorlar. Ama görülüyor ki aralarındaki bu rant paylaşımında pek anlaşamadıkları için olacak, halkı kutlamalar için kimi İstiklal Caddesi’ne, kimi Kadıköy’e, kimisi Ankara’da Tandoğan’a… çağırıyor.
Bugün, 29 Ekim vesilesiyle bu bayat, çiğnene çiğnene çürümüş iddiaları yeniden dinleyeceğiz. Ve sanki bu “karşı görünüşlü” odaklar farklı cumhuriyetleri savunuyorlar sanacağız. Oysa şu bir gerçek ki dünün hilafet yanlısı, Osmanlıcısı 1920’lerin cumhuriyet karşıtları bugün ona entegre olmuşlar, cumhuriyetin amaçlarını benimsemiş, “en hakiki cumhuriyetçiler” olmuşlardır. Laf arasına sokuşturdukları Abdülhamit, Hilafet… övgüleri tamamen en gerici çevrelere mesaj mahiyetindedir, gerçekle bir ilgisi yoktur. “Bunlar sonradan böyle oldu, eskiden bunların dedeleri hilafetçiydiler” demek de bu gerçeği değiştirmez.
Dünün keskin cumhuriyetçileri, AKP ile farklarını belli etmek için hâlâ 1930’daki sloganlarına sarılarak o günün hilafetçileriyle savaşıyormuş gibi yaparak kendilerine “meşruiyet alanı” açmak, ucubeliklerine bir “tarih bulmak” isterken, artık cumhuriyetçilikle övünen “yeni Osmanlıcılara” geniş manevra alanları açmaktadırlar. Bu tutum, kendilerini ise bayrak, marş, aşırı milliyetçilik, ordu-darbe şakşakçılığı kıskacına sürüklemektedir.
Ve aralarındaki fark, böyle “söylem” ve “sembollerle” sınırlıdır; en fazla da üslup farkıdır. Ama ortaklıkları esastır. Ki, her iki odak da, büyük sermaye güçlerinin, büyük toprak sahiplerinin ve gerici güçlerin egemen olduğu ve cumhuriyetin onların örgütlenmiş şiddetinin örtüsü olduğu bir cumhuriyeti savunmaktadırlar. Sadece savundukları kliklerin çıkarlarının çatıştığı noktada kavga etmektedirler.
Oysa 90 yıllık cumhuriyet, ülkenin ne etnik, ne inanç, ne özgürlük ve demokrasi ne de emekçilerin, işçi sınıfının ve halkların sömürüden, egemenlerin baskısından kurtuluşunu sağlayamadığı gibi geniş halk yığınları için özgürlük ve sosyal kurtuluş bakımından hiç umut bırakmayan bir rejim durumuna gelmiştir.
Bu açıdan da cumhuriyet sözcüğü dilbilgisi anlamı olan “halk yönetimi” olmaktan koparak, halka tepeden bakanların ya halk dalkavukluğu yaparak halkın ihtiyaçlarını istismar edenlerin yönetim biçimi olagelmiştir. 29 Ekimlerdeki kutlama yarışı üstünden yapılan kavga bu yüzden bir “kayıkçı kavgası”dır.
Bugün önemli olan da önceki gün Ankara’da HDP Kongresi’nde dile getirilen, demokratik, halkların kardeş olduğu, sömürünün ve baskınının, halkları köleleştirmenin, işçi sınıfının ve emekçilerin azgın sömürüsünün değil, giderek emekçiler ve halklar arasında dayanışmanın, kardeşleşmenin büyüdüğü bir cumhuriyetin, “cumhurun cumhuriyeti”nin inşasının günlerinden geçiyor olmamızdadır.
2013, 29 Ekim’i de, bir yandan “halkın cumhuriyeti” mücadelesinde bir adım, öte yandan kutlama yarışlarının, halkın duygularının istismarına karşı mücadelenin bir günü olarak algılandığı ölçüde anlamlı olacaktır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00