30 Ekim 2013 09:22

Kaya ve Pala

Kaya ve Pala

Fotoğraf: Envato

Paylaş

 

Bu köşenin amacı uluslararası ilişkileri, hükümetin dış politikasını, diplomasiyi ve dünya halk hareketlerini izlemektir. Evrensel’in iç ilişkilere bakan değerli köşe yazarlarının yanında, tamamlayıcı bir katkı olmayı amaçlamaktadır. Fakat, Cumhuriyetin 90. yıl dönümü münasebetiyle Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü Ahmet Kaya’nın da dahil olduğu bir grup kurum ve kişiye dağıtılınca, burada bir “diplomasi” operasyonu olduğu düşünülebilir. Bu yüzden bu konunun bu köşede yer alması çok yadırganmamalı. 

Gerekçede Ahmet Kaya’nın “müziği, yorumu ve söylemiyle farklı görüşlerden çok sayıda insanı bir araya getirdiği” söyleniyor ve başka bir şey denmiyor.

Anlaşılan Ahmet Kaya’ya bu ödülden pay verilmesine karar verilmiş ama gerekçe oluşturulamamış. Gerekçede söylenenler, herhangi bir sokak satıcısı için de söylenebilirdi. Açmış adam hoparlörü, arabasında bir şeyler satıyor, müziği iyi, söylemi iyi ve çok sayıda insanı da bir araya getirmiş! Ödüllük işportacı yani!

Ahmet Kaya, eğer böyle bir ödülle devlet katında saygı görecekse, her şeyden önce, bir özgürlük savunucusu, cesur ve ödünsüz bir sanatçı, dili tutsak bir halkın türkülerini söyleyeceğini ilan ettiği için linç edilmek istenmiş bir mücadeleci olarak anılmalıdır. Hadi devlet bunların hepsini söyleyemiyor, ama konjonktür gereği, hiç olmazsa ana dili özgürlüğünü çağrıştıracak, uzaktan olsun ona işaret edecek bir cümle kuramaz mıydı?

İşte diplomasi burada önem kazanıyor. 

Diplomasi, savaşın çözemediği, çözüm olanaklarını tükettiği yerde önem kazanır. Sorunları incelikle ve karşılıklı çıkarları gözeterek oynanan bir satranç oyunudur. Burada kazançlı çıkmak, savaşta kazanmaktan çok daha önemlidir. Kazanılan birçok savaş, masada kaybedilmiştir; diplomatik acemilikler ya da beceriksizlikler yüzünden.

Çok açıktır ki, Ahmet Kaya’ya Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü verilirken, diplomatik bir hamle yapılmak istenmiştir. Belki de İmralı görüşmelerinin getirdiği bir sonuçtur; ya da devletin bir başka hale hazırlığından önce edinmek istediği imajla ilgilidir. Ya da, her ne olursa olsun, Ahmet Kaya’nın önünde düğme iliklemek iyi bir şeydir, diyebiliriz. Cesur ve iyi niyetli bir karar olarak da yorumlayabiliriz. Ahmet Kaya’yı sevenler olarak sevinebiliriz. 

Ama hevesimiz boğazımızda bırakılmasa, şuna daha güzel, saygı ve sevgi gösteren, daha içten bir gerekçe bulunsa olmaz mıydı? Madem Kürt halkına hoş görünmek gibi bir derdiniz çıkmış ortaya, bunu niye gönüllülükle değil de, böyle ıkına sıkına yapıyorsunuz?

Ödül alanlardan bir diğeri ise, İskender Pala...  “Türk edebiyatının geniş kitlelerce benimsenmesine ve kültür tarihine yönelik ilginin oluşmasına sağladığı önemli katkılar için edebiyat dalında” ödül alan bu şahsiyet aslında bir edebiyatçı değil, bir edebiyat öğretmenidir. Yazdığı popüler tarih romanlarında naylon kahramanlar yaratmanın ötesine geçememiş, mekan, nesneler ve insanlar arasında kurmaya çalıştığı ilişkiler tümüyle yapay kalmış, üstelik ciddi dil sorunlarıyla dolu kitaplar sürmüştür piyasaya. Kendisi de bir popüler kültür ikonu olmaya çalışan Pala, belki de bu ödülün güncel hedefleri düşünüldüğünde uygun bir isimdir. Ama gerekçede sözü edilen hiçbir özelliğe sahip değildir. Türk edebiyatının geniş kitlelerce benimsenmesine ne katkısı olmuştur? O kadarını herhangi bir üniversitede, ya da lisede ders veren herkes yapar. Kültür tarihine ilginin oluşmasına önemli katkılar yapması meselesine gelince: İskender Pala, çala kalem yazdığı popüler tarih romanlarında, kitlelerin tarih algısını çarpıtmaktan, hiçbir belge ve kanıta gerek duymayan masallar anlatmaktan öte geçmemiştir. 

Ödül verilen diğer kurum ve kişilere değinmiyorum. Amacım, Kaya ve Pala için kaleme alınan gerekçeleri karşılaştırmaktır. Kaya’ya zorlama bir gerekçe yazılarak asıl nitelikleri gizlenirken, Pala’ya aslında hiç sahip olmadığı özellikler yakıştırılarak yüceltilmiştir.

Ödül kurulunun seçilecek isimleri bağımsızca seçtiği ve güncel siyasetten uzak bir değerlendirme yaptığı düşünülemez, kulaklarına mutlaka bir şeyler fısıldanmıştır. Ama keşke bir de diplomatik dil kursundan geçirilselermiş!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa