Jenosidin mütemmim cüzü olarak dinsel ve ulusal asimilasyon
2005 yılında ilk kez Bilgi Üniversitenin çatısı altında, ‘resmi ideolojiye’ mesafeli, doğrudan 1915 Jenosidi ile ilgili olmayan, ‘Osmanlı Ermenileri’ temalı bir akademik konferans, nice krizler atlattıktan sonra, ancak üst düzeyde devlet erkanının müdahalesi sonucunda (yani Cumhurbaşkanı ve Başbakan düzeyinde bir müdahale) yapılabilmişti.
Aradan 8 yıl geçmiş. Bu kez de Boğaziçi Üniversitesinde Hrant Dink Vakfının düzenlediği Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler Konferansındayız.
Dilerim 2015 yılına kadar Boğaziçi Üniversitesi bir başka ilke daha imzasını atar, adına her ne diyorlar ise desinler, (ister büyük acı, ister seyfo, ister felaket, ister tertele...) 1915 Jenosidinde yaşamını yitiren öğrencilerinin, Anadolu’daki Harput Koleji gibi okullara idealistçe giden öğretim üyelerinin adını araştırır ve onların anısını, bir basit duvar yazıtı ile kalıcılaştırır.
Tekrar yazıyorum, Türkiye üniversitelerinde, bırakın tek bir Soykırım Araştırmaları Merkezi olmayışını, böylesi görece nesnel konferaslar düzenleme vicdan ve yeteneğinden bile yoksun olunması, utanç verici bir durum.
İnkar bu düzeyde… ASIMKK hâlâ tasfiye edilmedi, şu anda pasif olsa bile, el altında tutuluyor, hini hacette lazım olur diye… Bir iki üniversitede, Kürdoloji, Ermenoloji bölümleri, göstermelik bir düzeyde daha yeni kurulmuş ve binlerce engelle boğuşurken, bir Jenosid Araştırmaları Merkezinin kurulması düşüncesi herhalde ütopik gelecek kimilerine.
Ayşe Gül Altınay da Türkiye’deki bu alandaki akademik çalışmaların edebiyat ve anı gibi yayınların çok geriden geldiğinin altını çizdi. Akademik araştırmaların çoğu hâlâ Türkiye dışında yapılabiliyor. 12 Eylül rejimi kalıntısı adli, yapılanma nasıl çok kez siyasetin, edebiyatın, sözlü tarih kapsamında alınacak dönem anışlarının yayımlanmasının gerisinde kalıyorsa, yine 12 Eylül rejiminin kalıntısı olan YÖK tarzı yapılanma özgür akademik araştırmanın önünde büyük bir set oluşturuyor.
Taner Akçam, soykırım sürecinin es geçilen asimilasyon ayağının altını çizerken, jenosid olgusuna sadece ‘hukuk’ nosyonu çerçevesinde bakmanın getirdiği darlığa da işaret etti. Doğrusu bu resmi tarih ve inkar politikasının işine çok geliyor. Gerçekten de soykırım politikalarının devamlılığının altını çizme bakımından, Lemkin’in 1944 yılında söz konusu kavramı yaratırken vurguladığı, iki hususu sürekli akılda tutmak gerek.
1. aşama; Baskı altındaki grubun ulusal karakteristiklerinin imhası.
2. aşama ise baskıcı grupların kendi karakteristiklerini baskı altındaki gruplara zorla dayatması, yani asimilasyon…
Armen Marsubyan’ın Merzifonlu din değiştirmiş bir Ermeni ailesinin 1915-23 yılları arasındaki öyküsünü dinlemek de çok öğretici idi. Merzifon Anadolu Koleji, Anadolu’da çağdaş aydınlanmanın önemli bir merkezi idi ve burasının 1919 sonrası yaşadığı süreç de son derece öğreticidir.
Bugün Nezahat ve Kazım Özdoğan’ın yapacağı 1937-38 Dersim Tertelesinde Ermeniler başlığı altında yapacağı sunum da soykırımcı politikalarının sürekliliği konusunda iyi bir perspektif sunmakta.
Benim için, diğer ilgi çekici başlıklar ise, Wendy Hamelink’in ‘Sasun Ermenilerinin Musiki Hafızası’, Gayane Çobanyan’ın ‘Araplaşmış Ermeniler ve Ermeni Aşiretleri’, Selim Deringil’in ‘1894-97 Hamidiye Kıyımları Sırasında Toplu Din değiştirme’ idi.
Bu arada 80’li yıllarda 1402 tasfiyesine uğrayan Akademyaya Alan ve Belge Yayınlarında karınca kararınca kapı aralayan, resmi tabulara karşı, resmi tarihe karşı alternatif tarih, sözlü tarih, karşı-tarih seçeneğini sunmaya çalışan, bunun bedelini 40’ı aşkın dava ile ödeyen, aramızdan 56 yaşında ayrılan, 1970-77 yılları İÜ Maliye Enstitüsü Kütüphanesi yöneticisi olan, 12 Eylül rejimi altında alternatif bir okuma listesi oluşturmaya çalışan Ayşe Nur Zarakolu’ya hayırla analım. (*)
(*) ANZ, Müslüman Ermeniler, Kripto- (Gizli) Hristiyanlar, Dönme Kimlikler ve Mübadiller konusunda da ilk araştırma ve incelemeleri yayımladı. Belge Yayınları bunu onun ölümünden sonra da sürdürdü.
Bu yayınları, söz konusu konferansa bir katkı olarak şöyle sunabiliriz: Ömer Asan, Pontos Kültürü, 1996; Ertuğrul Aladağ, Bir Pomak Öyküsü, 1996; Yorgo Andreadis, Gizli Din Taşıyanlar, 1997; Ilgaz Zorlu, Evet Ben Selanikliyim, 1997; Ertuğrul Aladağ, Sekene, 1997; Ahmet Yorulmaz, Girit’ten sonra Ayvalık, 1997; Yorgo Andreadis, Temel Garip Todoron, 1998; Kemal Yalçın, Emanet Çeyiz, 1998; Baran Funderman, Gavur Elo, 1999; Murat Kahraman, Çığlık, 2005 (burada imamlık yapan bir Hıristiyan din adamı kitabın kahramanlarından biridir); Gülçiçek Günel Tekin, Kara Kefen (Müslümanlaştırılan Ermeni Kadınların Dramı),2008; Gülçiçek Günel Tekin, Beni Yıkamadan Gömün (Kürtler Ermeni Soykırımını Anlatıyor), 2013.
Evrensel'i Takip Et