Merkeziyetçi zihniyetin dümen suyunda alabora olmak
Fotoğraf: Envato
Siyasi partiler kanunu incelendiğinde özellikle partilerin yönetsel yapılanması ile ilgili maddeler, partileri yapısal olarak kısmen serbest bırakırken ana hatlarıyla merkezi bir yapılanmayı öngörmektedir. Siyasi partilerin buna bir itirazı yokmuş gibi görünüyor. Kanun, Meclis partileri tarafından pek değişikliğe uğratılmamış çünkü.
Merkezilik, devletin yapısında var olduğu için siyasi partilerin de merkezi bir yapılanmaya sahip olması anlaşılabilir bir durum. Merkezi yönetim anlayışına sahip bir devletin siyasi partisi de tabii ki merkezi bir yapılanma anlayışına sahip olacak. Ancak, Gezi Parkı direnişinin ve arkasından kurulan forumların gösterdiği önemli bir gereklilik var ki, o da yerel, yerinden ve doğrudan demokrasi…
Sistemde varlığını sürdürmekte olan merkeziyetçi siyasi yapılanmaların, yerel, yerinden ve doğrudan demokrasi ihtiyacına yanıt vermeleri ve bu ihtiyacı karşılayabilecek bir muhalefet ve siyasi etkinlik ortaya koymaları nasıl mümkün olabilir? Hele de siyasi partiler kanunu buna izin vermiyorsa…
Peki, yerel, yerinden ve doğrudan demokratik yapılanmaya inanan insanlardan oluşan siyasi partiler ne yapacaklar? İnandıkları bu ilkeleri, partileri içinde nasıl hayata geçirecekler? Merkez, il ve ilçe örgütlerini nasıl yapılandıracaklar? Parti meclislerini nasıl seçecekler? Delege sistemini nasıl işletecekler? Delege sistemi yerine başka bir sistem üretme kapasiteleri nedir? Merkez yürütme kurullarını nasıl seçecekler ve işletecekler? Parti meclisi ve merkez yürütme kurulu için kota uygulamasına karar verdilerse, buna nasıl uyacaklar?
Bu tür partilerde, merkez yürütme kurulları mı karar verecek, yoksa merkez yürütme kurulları yerellerde (il ve ilçe örgütlerinde) verilen kararlara saygı mı gösterecek? Yoksa merkez yürütme kurulları kaldırılacak mı? Parti meclisine/merkez yürütme kuruluna girmesi gereken insanlardan mı söz edilecek bu tür partilerde, yoksa girmek isteyen insanlardan mı? Ve tabii buna bağlı olarak oylamalar nasıl yapılacak, kararlar nasıl verilecek? Kısaca, düzen partilerinin sürdürdüğü düzeni, bu partiler kendi içinde de sürdürmeye devam mı edecek, yoksa bir “dur” mu diyecek? Dolayısıyla bunların düzen partilerinden farkı ne olacak? Halklar cevap bekler...
Siyasi partiler kanununun yaptırımları sınırı oluşturmak kaydıyla, parti içindeki süreçlerin olabildiğince yerel, yerinden ve doğrudan demokrasi ilkelerine uygun yürütülmesi durumunda ancak, bir siyasi parti bu coğrafyada ortaya çıkan ihtiyacı giderme yolunda adım atmış olur.
Düzen partilerinden böylesi bir yapılanmayı beklemek anlamsızdır, çünkü onlar mevcut kanundan ve merkeziyetçi zihniyetten beslenmektedirler. Onları ayakta tutan ve büyüten, bu kanun ve bu zihniyettir. Bu partiler iktidarı ve ana muhalefeti oluşturdukça, siyasi eğilim araştırmalarını yapan şirketler sadece bu partileri gördükçe, diğer (!) partiler hakkında da “oy bölücü!” imajı oluşturulmaya çalışıldıkça halk muhalefetinin sesi olduğunu iddia eden partilerin de işi zor olacaktır. Onları kurtaracak olan ise, iç yapılanmasını yerel, yerinden ve doğrudan demokrasi ilkelerine göre biçimlendirmek olacaktır. Bunu yapmayan siyasi partiler, düzen partilerinin yani kamuoyu araştırma şirketlerinin en sevdiği partilerin dümen suyundan gitmekten başka bir şey yapamaz. Bu su da, onları alabora eder.
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13