'YÖK'e hayır' demek için...
Fotoğraf: Envato
Bugün üniversite öğrencileri başta olmak üzere üniversite camiası, “YÖK’e hayır”, “YÖK kaldırılsın”, “Demokratik, parasız, Bilim özgürlüğü olan üniversite”… gibi taleplerle alanlarda olacak.
Çünkü bugün YÖK’ün, 12 Eylül Cuntası tarafından kuruluşunun 32. yıl dönümü!
32 yıldan beri, iktidara gelmiş iktidardan geçmiş bütün siyasi partilerin, seçim vaatlerinin değişmez maddesi, “Biz iktidara geldiğimizde üniversiteyi YÖK belasından kurtaracağız!” idi. Ama geçen yıllar içinde ANAP, CHP, MHP, SHP, DSP, DYP, RP, AKP tek başlarına ya da koalisyon olarak iktidara geldi, gitti, kimi partiler yok bile oldu. Ama YÖK bugün daha da yetkilendirilmiş ve daha da büyük bir baskı gücü olarak üniversitenin ve ülkenin üstüne çökmüş bir kabus olmaya devam etmektedir.
Tabii YÖK, “kendi başına” bir kurum değil. Bir yandan sistemin egemenlerinin ihtiyacı olarak öte yandan de iktidara gelen partilerin üniversiteyi zapturapt altına almasının aracı olarak YÖK, iktidara gelen partilerin işine geldi. Bugün de YÖK, AKP’nin üniversiteyi; sistemin ideolojisini yenilemesinin, ülkenin bilim, kültür ve sanat dünyasını muhafazakarlaştırmanın, piyasanın ihtiyacına uygun elemanlar yetiştirmenin, en etkin aracı olarak kullanılmaktadır.
Evet, YÖK’e karşı 32 yıldır, öğrenciler başta olmak üzere üniversite camiası ve Türkiye’nin ilerici demokrat güçleri, küçümsenmeyecek bir mücadele yürüttüler. Ama geçen bu 32 yıl değerlendirildiğinde, bu mücadelenin YÖK’ü kaldırmaya yetmediği de ortadadır.
Çünkü YÖK’e karşı mücadele:
1- YÖK’e karşı birleşebilecek tüm güçleri birleştiremediği, tersine bu mücadelenin en önünde yer alan (aldığını söyleyen) öğrenci kesimleri arasındaki bölünme ve gereksiz ayrışmaların yol açtığı kırılganlıklardan doğan grupçuluk, göstericilik, günü kurtarmacılık, … gibi 50 yıllık kronik zaaflar, YÖK’e karşı güçlerin ortak ve uzun süreli mücadelesini tahrip etmiştir.
2- YÖK’e karşı mücadele sadece YÖK’e karşı bir mücadele değildir! Bu mücadele ancak demokratik, laik, bilim özgürlüğü olan bir üniversite mücadelesi ve bu mücadelenin Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesine bağlanabildiği ölçüde YÖK’ün kaldırılmasına karşı etkin bir mücadele olabilecektir.
Bu nedenlerledir ki, 6 Kasım’daki protestolardan üniversitede “Nasıl bir üniversite istiyoruz?” merkezli panel, seminer, şenlik,… gibi etkinliklere kadar tüm alanlardaki faaliyetler bu temel stratejiyle uyumlu ele alınabildiği ölçüde YÖK’e karşı mücadele daha etkili bir biçimde ilerleme şansına sahip olacaktır.
AKP Hükümeti, gelmiş geçmiş hükümetlerden daha etkin bir biçimde üniversiteyi; kendi “muhafazakar toplum”, “dindar nesiller yetiştirme” amacının asıl dayanağı olarak kullanmak istemektedir. Çünkü ancak üniversiteyi doğrudan bu planın etkin bir bileşeni olarak harekete geçirebilirse toplumun geniş kesimlerini, en başta da çok sıkıntı çektiği kültür ve sanat dünyasını kendi “toplum planının” dayanağına dönüştürme şansına sahip olacağının farkındadır. Onun için de AKP Hükümetinin kadrolaşma konusunda en titiz davrandığı alan üniversitedir; en çok koruyup kolladığı kurum da YÖK’tür.
2013 6 Kasımı etrafında, önümüzdeki günlerde de sürmesi beklenen etkinlikler de bu çerçevede:
1- Üniversite öğrencilerinin ÖTK’lere kendi temsilcilerini getirdikleri örgütler olması, Gezi’de oluşan birliğin ÖTK’lerde yaşam bulması için bir adım,
2- Üniversite gençliğinin ortak mücadele örgütünün oluşturulması için girişimlerin hızlandırıldığı bir vesile,
3- Üniversite camiasının demokratik üniversite mücadelesi etrafında birliğinin sağlanması için yeni bir imkan olarak değerlendirildiği ölçüde anlamlı olacaktır.
Bugün de üniversitede en acil sorun, üniversite gençliği ve son yıllarda üniversitenin en mücadeleci bileşeni olan asistanların mücadelesinin üniversiteler çapında genişletilmesidir.
Çünkü bugün 6 Kasım vesilesiyle tartışmalar içinde daha anlaşılır hale gelen, YÖK’e karşı mücadelenin ilerlemesinin, yeni mevziler tutmasının tek imkanının buradan geçtiğidir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00