07 Kasım 2013 08:56

YÖK'süz dünya

YÖK\'süz dünya

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yeni bir üniversite sabahına YÖK ile uyandık. Akademik hayatımızın büyük kısmı YÖK ile birlikte geçtiği için, YÖK’süz bir üniversitenin nasıl olacağını neredeyse unutmuştuk. O sırada radyoda sabah türküleri yerine yüksek sesli yöneticilerin “Demokrasi, özgürlük, eşitlik” üzerine uyku açıcı vaadleri kulaklarımızı tırmalıyordu.
İhsan Doğramacı’yı bile mumla aratan yeni YÖK uygulamaları, yarıdan fazlası seçilemediği halde atanan üniversite rektörlerinin krallık bölgelerinde yaptıkları, “Ben seçilmişleri atanmışlara ezdirmem” diyen devletlinin kulaklarımızdaki sesi ile kahvaltıya oturduk.
İşimize gelen diyetisyenin önerilerine dikkat ederek hazırladığımız bol yumurtalı kahvaltı-mızla birlikte çayımızı yudumlarken, yavaş yavaş karnımızın da doyuyor olmasının rehavetiyle, özgür üniversitelerin nasıl yerler olabileceği düşüncesi geldi takıldı aklımıza. Sonra YÖK’ün disiplin yönetmeliği sanki kibrit kutusu büyüklüğündeki peynirimizin üzerine yazılmış gibi gözümüzün önüne geldi. Zararlı “özgür üniversite” fikrinden beynimizi kurtarıp ek ders, gece eğitimi, yaz okulu gibi nemalı işlere kafa yormanın daha zararsız ve hatta faydalı olduğunu kabullenerek bir yudum daha çektik çayımızdan.
Kulaklarımızdaki çirkin ses halen çınlıyordu.
- Hem zaten üniversitelerimiz özgür olmadı mı? İsteyen kafasını bağlıyor, isteyen saçını örtemiyor mu?
Ne yani, öğrenciler, yüksek öğretim kurumu yetkililerince sorulan hususları zamanında cevaplandırmamak, yüksek öğretim kurumu yetkililerince tesbit edilen yerler dışında ilan asmak, ders, seminer, uygulama, laboratuvar, atölye çalışması, bilimsel toplantı ve konferans gibi çalışmaların düzenini bozmak, yüksek öğretim kurumu içinde izinsiz afiş ve pankart asmak, yüksek öğretim kurumunca asılmış duyuruları, program ve benzerlerini kirletmek, yüksek öğretim kurumunda kişilerin üniversite içerisinde veya dışında şeref ve haysiyetini zedeleyen sözlü veya yazılı eylemlerde bulunmak, yüksek öğretim kurumunda alkollü içki içmek, yüksek öğretim kurumuna ait kapalı ve açık yerlerde yetkililerden izin almadan toplantılar düzenlemek... gibi somut olmayan ancak uyanık yöneticilerimizin yoğun gayretleriyle tespit edilen suçlamalarla çeşitli cezalar alıyor olmaları özgürlüklerine müdahale mi oluyor?
Düşünce özgürlüğü dediysek, devletliye karşı olmak, devletlinin üniversitedeki uzantılarına karşı olmak, onların yaptıkları çeşitli yanlış uygulamaları eleştirmek, insanlara bu yanlışları duyurmak, bulundukları konuma uygun yöntemlerle müdahale etmek demedik herhalde dimi?
Radyoyu kapatmış olmamıza rağmen bu gelen sesin nereden geldiğini anlamaya çalışarak kalktık, üniversiteye gittik.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa