Yalan söyleme sanatı
Fotoğraf: Envato
Gerçekleri olduğundan başka türlü göstermeye çalışmak, karşısındakini aldatmak, kandırmak ya da en azından kafasını karıştırmak için en çok başvurulan yöntemdir yalan söylemek. Özü sözü bir olmayan, olanı olduğu gibi yansıtmayanlara dünyanın her yerinde yalancı denir. Ancak Türkiye’de, hemen her konuda en temel gerçekleri bile ters düz ederek konuşanlara, örneğin Başbakana ya da Hükümet temsilcilerinden herhangi birisine, elinizde çok somut bilgiler olmasına rağmen “yalancı” derseniz, doğru söylüyor olsanız bile mevcut hukuk sistemi içinde “suçlu” ilan edilebilir, devlet büyüklerine hakaretten yargılanıp, ceza alabilirsiniz.
AKP Hükümeti, geniş toplum kesimlerini ikna etmek ve onları yedeklemek açısından, yalan söylemeyi, etkili bir siyasi söylem tarzı olarak başarılı bir şekilde uyguluyor. Bugüne kadar özellikle rakamları kullanarak halkın kafasını nasıl karıştırdıklarını, en açık gerçekleri bile nasıl çarpıttıklarını defalarca gördük.
İşsizliğin ve enflasyonun hesaplanmasında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından benimsenen yöntem nedeniyle, her ay açıklanan rakamların ne kadar gerçekçi olduğunu günlük yaşam pratiği içinde somut olarak yaşıyoruz. Hatırlayalım, Türkiye’nin geçmişte IMF’ye olan borcunun son taksiti ödendiğinde, “IMF’ye borcumuz kalmadı” propagandası yapıp, halka Türkiye’nin hiç borcu yokmuş gibi hava atmışlardı. Aynı IMF, daha birkaç gün önce Türkiye’nin 367.3 milyar dolar dış borçla dünyanın en borçlu 5. ülkesi olduğunu açıkladı. Bugüne kadar sürekli doğrulandığı gibi, yalancının mumu yatsıya kadar bile yanmadı.
Belli bir konuda ileri sürdüğünüz fikri, rakamsal verilere dayandırarak savunuyorsanız, toplumu ya da üzerinde konuşulan konu ile ilgili kişileri doğru bilgilendirmek, olanı olduğu gibi aktarmak zorundasınız. Bu açıdan baktığımızda, son günlerin en tartışmalı konusu olan işçilerin kıdem tazminatının fona devredilmesi konusunda Hükümet ve patronlar cephesinden söylenen hemen her sözün koca bir yalan olduğu kısa sürede ortaya çıktı.
Önce “kıdemde hak kaybı olmayacak” dediler, en az yarı yarıya düşürülmesinin planlandığı ortaya çıktı. Bir gün bile çalışanın kıdem tazminatı alacağı iddia ediliyordu, yapılacak düzenleme ile işçinin 15 yıl çalışıp, 3600 gün prim öderse tazminatının ancak yarısını alabileceği öngörülüyor. Üstelik Başbakanın, Çalışma Meclisi toplantısında “aranızda anlaşıp gelirseniz düzenleme yaparız” demesine rağmen, resmen emrivaki yapılarak, işçilerin elindeki en önemli güvence olan kıdem tazminatını fiilen ortadan kaldırmak için resmen gün sayıyorlar.
Türkiye’de Başbakanın ya da Hükümet temsilcilerinin her söylediğini, en küçük bir sorgulama süzgecinden bile geçirmeyerek, peşinen doğru kabul eden ve safını ona göre belirleyenlerin sayısı hiç de az değil. Üstelik bunlar içinde işçinin, emekçinin hakkını korumak için kurulmuş çok sayıda sendika var. Kıdem tazminatı fonuna görünüşte karşı çıkan, ancak pratikte en küçük bir tepki göstermeyenlerin, yaşanacak olası hak kayıplarındaki sorumluluğu Hükümet ve patronlardan çok daha fazla olacak.
Öncesi bir tarafa, özellikle son 11 yıl içinde, Başbakandan başlayıp, yandaş medyaya kadar hemen her kesim, bırakalım gerçekleri olduğu gibi yansıtmayı, en temel doğruları bile ters yüz eden tutumlarıyla, yalan söyleme sanatının en nadide örneklerini sergiliyorlar. Benzer bir durumu Meclisteki 2014 bütçesi görüşmelerinde, bakanların ve Başbakanın bütçe tasarısına ilişkin rakamları kullanarak yapacağı konuşmalarda çok açık bir şekilde göreceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.
- Asgari ücret stratejisi 05 Aralık 2024 04:54
- Geçinemeyenler 28 Kasım 2024 04:36
- Asgari ücret tartışmaları 14 Kasım 2024 04:36
- 2025 bütçesi üzerine-3 07 Kasım 2024 04:24
- 2025 Bütçesi üzerine-2 31 Ekim 2024 04:38
- 2025 bütçesi üzerine - 1 24 Ekim 2024 04:38
- Hak mücadeleleri 17 Ekim 2024 03:30
- Borç batağında çırpınanlar 03 Ekim 2024 04:42
- Derin sessizlik 19 Eylül 2024 04:33
- Yeni OVP’nin emekçilere vaadi 12 Eylül 2024 04:35
- Kısır döngü 05 Eylül 2024 04:58
- Az çalıştırıp çok sömürecekler 22 Ağustos 2024 04:20