07 Kasım 2013 09:01

'Gizli ajanda'da sıra hangi adımda?

\'Gizli ajanda\'da sıra hangi adımda?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Demek ki artık sırası gelmiş!
En yakınındakiler bile anlamadı, o anladı artık sırasının geldiğini!
Dememiş miydi; “Lider bir fikri ortaya atar, etrafındakiler de onun neden ve niçin yapılacağına gerekçeler bulur!”
Ama Başbakan Yardımcısı ve Siyasi Başdanışmanı bile onun demek istediğini anlamamış!
Bu anlamama durumu bu kez de üniversiteli kadın ve erkeklerin aynı evde kalıp kalamayacağı üstünden çıktı.  
Hatırlayalım Başbakan Erdoğan, Kızılcahamam’daki AKP kampında demişti ki: “Üniversite öğrencisi genç kız, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor. Bunun denetimi yok. Muhafazakâr demokrat yapımıza bu ters! Vali Bey’e bunun talimatını verdik. Bunun bir şekilde denetimi yapılacak.”
Yardımcısı Bülent Arınç ve Başdanışmanı Yalçın Akdoğan; “Başbakan öyle demedi. O, kimi yurt gibi açılan evlerdeki kontrolsüzlükten söz etti” dedi. Arınç biraz daha ileri giderek “18 yaşını geçmiş insanların nasıl ikamet edeceğine karışılamaz” dedi. Ama bir gün sonra, her zaman olduğu gibi çark ederek “Başbakanın aslında haklı olduğu” noktasına geldi. Akdoğan da eğer istifa etmeyecekse Başbakanının dediğine gelecektir!
Bu tartışma daha sürecektir. Halkın önemli bir kesiminin kafasını karıştıracak bir konu olması bakımından da seçim malzemesi olarak kullanılacaktır.
Üstelik konu çarpıtılarak, kürtaj ve sezaryen sorununda olduğu gibi, iğrenç bir propaganda malzemesine dönüştürülecektir.
Başbakan, “Siz kızınızın böyle bir evde kalmasını ister misiniz?​” diye soruyor. Her yönüyle netameli, her yanıyla cins ayrımcı, en temel hakları yok sayan bir soru.
Yani artık bir yetişkin olan öğrenciye, “Siz böyle mi ikamet etmek istiyorsunuz?​” diye sorabileceği soruyu, ebeveyne soruyor. Oysa bu tercihte bulunan ebeveyn değil, öğrencinin kendisidir ve onun bu kararı vermesine bugünkü yasalara göre kimse karışamaz! Dolayısıyla kimse onlara, şöyle kalacaksınız, böyle kalacaksınız demiyor, diyemez de. Çünkü 18 yaşını bitirmiş yetişkin insanın, nasıl ikamet edeceğine kendisinin karar verme hakkı vardır. Aksi insan haklarının en temelden ihlali anlamına gelir.
Böyle “yasa” filan diyoruz da Başbakan gerekirse “Gerekli yasal düzenlemeyi de yaparız” diyor. Ancak sorun daha şimdiden yasayı aşmış, Başbakanın konuşmasıyla “namus bekçisi” güruhun önündeki engeller kaldırılmıştır. Böylece sadece kadın-erkek ortak kalınan evler değil, tüm öğrenci evleri “dikiz altına” alınmıştır. Yakında bu yüzden ev baskınlarının olması, kavgaların çıkması, öğrencilerin evlerden çıkarılması, gerekçe olarak da “Bu eve giren çıkan belli değil”den başlayıp “Fuhuş yapıyorlardı”ya varan saldırganlıkların ortaya çıkması hiç de beklenmez değildir. Nitekim bu doğrultuda ilk girişimlerin haberleri de gelmeye başladı.
Doğrusu “mahallenin namus bekçileri” öncülüğünde toplanan güruhların öğrenci evlerini basması da sürpriz olmayacaktır artık.
Polis de böyle bir yasanın çıkarılmasından çok hoşnut olacak, öğrencileri sindirmede yeni bir imkan olarak Başbakanın çağrısını tepe tepe kullanmak isteyecektir. Hele bir de yasa çıkarsa!..
Son zamanlarda Başbakan her vesileyle söze; “Biz kimsenin özel hayatına müdahale etmiyoruz” diye başlamaktadır. Ama bu son yaklaşımıyla Başbakan bir kez daha “özel hayat”ın ortasına yalınkılıç dalmıştır.
- Artık “nikahla kutsanmamış” hiçbir ev güvenli değil, o evlerde yaşayan insanların ilişkileri, istedikleri insanlarla oturma ve oturmama hakları tehdit altındadır.
- Artık bütün öğrenci evleri, “mahallenin namus bekçileri”nden Emniyete kadar her tür baskı ve gericilik odağının gözetimi altındadır.
Böylece Başbakan ve arkasındaki güçler, 11 yıldır görmedikleri bir sorunu daha görmeye başlamıştır. Çünkü artık bu yasağı da hayata geçireceklerini, güçlerinin buna da yeteceğini düşündükleri bir aşamaya gelmişlerdir. Türbanın kamuda neden şimdi serbest bırakıldığı ve Meclise türbanlı gelişin neden şimdi yapıldığı da Başbakan tarafından “Artık zamanı geldi!” diye açıklanmıştı.
Gelinen yerde “Başbakan ve arkasındakilerin gizli bir ajandası var, zamanı geldiğinde her şeriatçı önlemi alacak bir amaca sahipler” diyenlerin haklı olduğu görülmektedir.
Bu yüzden de bugün “öğrenci evlerini” zapturapt altına almak için tüm gerici odakları harekete geçmeye çağıran ve gerekli yasayı çıkaracağını ilan eden gücün, artık “zamanı geldiğine inandığında” evliliklerde “imam nikahı” zorunluluğunu,  toplu taşımada, evlerde “haremlik-selamlık” uygulamasını yerine göre bir teşvik, yerine göre bir dayatma, bir moda olarak devreye sokacağını söylemek, “Yok canım o kadar da değil” diyenler için de artık sürpriz olmayacaktır.
“Muhafazakar aile” isteği, “muhafazakar yaşam tarzı” bunu gerektirmektedir.
Mehmet Barlas bunu gördüğü için mi; “Bu kadar zırvaya ben bile bahane bulamam” diyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa