9 Kasım 2013

Gençlik hiç bu kadar kuşatılmamıştı

Başbakan Erdoğan, önce hafta sonu yapılan Kızılcahamam kampında, sonra da Finlandiya’ya gitmek için yola çıkarken havaalanında, Hükümetin gençliğe yönelik yeni saldırısının biçimini açıkladı: “Kız-erkek öğrenci aynı evde kalamaz. Muhafazakar demokrat yapımıza bu ters. Talimatını verdik, denetimi yapılacak!”
Bu, Başbakan Erdoğan’dan bile beklenmeyen, kişisel özgürlükleri, en başta da konut dokunulmazlığını hedef alan açıklama günlerdir hem basında hem de siyaset arenasında günün en baş gündemi durumunda.
AKP’nin etrafında yer almaya devam etmek için bin dereden su getirme ustası olan, Mehmet Barlas’tan Ali Bayramoğlu’na, Nazlı Ilıcak’tan Taha Akyol’a kadar liberaller şaşkınlıktan doğan bir isyan halindeler. AKP ve Hükümet erkanı ise sersemlemiş vaziyette.
Hani denebilir ki, Başbakanın söyledikleri çok açık olmasına karşın, AKP cenahında Başbakanın söylediklerinden aynı şeyi anlayan iki kişi yok! Her biri başka bir şey söylüyor.
Eğer bir bölüm AKP önde geleni aynı şeyi diğer bir bölümü de farklı bir şeyi söylese, “Bunlar iyi polis kötü polisi oynuyorlar” denebilirdi. Ancak, ortalık bir rol paylaşımıyla açıklanamayacak kadar karışık!
Fakat AKP, özgürlüklerin savunulması kültüründen öylesine uzak bir parti ki, kafa karışıklığı ile de olsa özgürlükleri savunan yok. Ağzından alışkanlıkla “konut dokunulmazlığı”, “birey hakkı” lafı çıkanlar bile sonradan “gelenek”, “görenek”, “yüzde yüze yakını Müslüman bir halk”,… gibi gerekçeleri hatırlayıp, özgürlükler çizgisinin gerisine zıplıyor ve “denetimlerden denetim beğenme”yi tartışmaya başlıyor. Bu yüzden de AKP içindeki tartışma, bireyin özgürlüğünü savunma ve konut dokunulmazlığı değil de “öyle mi denetleyeceğiz, böyle mi bastıracağız” tartışmasına dönüşmüş bulunuyor. İçişleri Bakanı bir adım daha atarak, bu karma evlerin “terör yuvası” olduğunu ve terörle mücadeleyi ilgilendirdiğini söylüyor. Aslında bu kafa karışıklığının, gençliğin nasıl zapturapt altına alınacağı tartışması olduğu sadece “karma evleri” değil, çok yönlü olarak gençliğe yönelik kuşatmanın konuşulduğunu gösteriyor.
Nihayet, Yeni Şafak Yazarı, İlahiyatçı Hayrettin Karaman dün, “karma evlerin” İslami yaşam tarzına aykırılığını, bunların önlenmesinin yasal olmasa bile “mahalle baskısıyla” bastırılması gerektiğini bir gayriresmi fetva olarak gündeme getiriyor ki, bunun anlamı yakında “karma evlerin” camilerdeki vaazların da konusu olacağı anlamına gelmektedir.   
Galiba AKP’ye en yakışan baskı biçimini de Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli bulmuş!
Canikli’ye göre, “muhafazakar” (siz muhbir anlayın) vatandaş, “Şu adresteki evde kızlı-erkekli oturuyor. Bundan rahatsızız”, diye polisi arayacak; polis de o evde oturanların ailelerini arayıp “Kızınız, oğlunuz şu adresteki evde şu kişilerle birlikte oturuyor, bize şikayet geldi; Bize bu evde iyi şeyler olmadığına dair bilgiler geldi. Haberiniz olsun!” diyecekmiş! Üstelik bunun için ne yasa, ne yeni düzenleme gerekmiyor!
Bugün gazetemize Yüksek Lisans Öğrencisi Özge Altın’ın mektubunda anlattıkları ortada yasa yokken Başbakanın konuşmasını emir telakki eden emniyet güçlerinin ve zabıtanın harekete geçtiğini göstermektedir.
Gençlik sermaye güçleri için her zaman tehlike olarak görülmüştür. Bütün sermaye iktidarları, gençliği zapturapt altına almak için çok çeşitli baskı ve rüşvet yöntemleri kullanmıştır. Ancak gençliğimiz bugüne kadar 12 Mart ve 12 Eylül gibi rejimler tarafından dahi bu kadar kapsamlı ve sistemli bir saldırının hedefi olmamıştır. Çünkü bugün gençliğe yönelik saldırı, daha ilkokuldan başlayarak, gençliğin kuşatılması, “dindar nesiller yetiştirme stratejisi”nin parçası olarak nihayet öğrencilerin konut dokunulmazlığını ortadan kaldıran bir aşamaya kadar gelmiştir. Bu yüzden saldırı sadece “karma evlerde” oturan gençleri değil tüm gençliği, tüm toplumu hedef alan bir saldırıdır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et