Serol Teber
Fotoğraf: Envato
Bir hekim. Nöro-Psikiyatri uzmanı. 5 Ağustos 1938’de İstanbul’da başlayan yaşamı Kasım 2004’ün ilk günlerinde yine aynı şehirde noktalandı. Ölüm tarihi kayıtlara cenaze töreninin yapıldığı 12 Kasım olarak geçirilmiş. Dokuz yıl önce bugün. Hem Türkiye hem de Almanya’da uzmanlık alanında çalışmalar yapan Teber önemli eserlerin sahibi. Davranışlarımızın Kökeni(1975) ve Doğanın İnsanlaşması(1980) kitapları benim olduğu kadar, öğrencilerimin de eğitimine katkı sunmakta olan ikisi. Diyalektik tarihsel materyalist yöntemi kullanarak, doğanın toplumsallaşmasının ürünü olan beynimiz, düşünce ve davranışlarımızın evrensel çelişkilerin içerisinde nasıl yer aldığını ilmek ilmek anlatıyor.
Bununla birlikte, Politik Psikoloji Notları(1990) ile üç romanı Melankoli(1997), Aşiyan’daki Kahin: Tevfik Fikret’in Melankolik Dünyası(2003), Bilimsel Peri Masalı: Freud’un Aile ve Tarihsel Romanı(2003) kitaplarında da Frankfurt Okulu’nun etkilerini görüyoruz.
Günümüzde oldukça yaygın olarak bilinmesine karşın, Almanya’daki hastalarıyla başlayan gözlem ve incelemelerinin ürünü olarak ortaya çıkan İşkence Sonrası Yaşam ve Toplama Kampı Sendromu(1993) adlı kitabında travma sonrası stres bozukluğunun ilk ortaya konması, tanımlanmasını okuduk. Mart 1990’da Ankara Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyonu’nun davetlisi olarak Ankara’ya geldiğinde bu kitabının ön bulgularını bizlerle paylamıştı. Heyecanla, merakla dinlemiştik. Yukarıda da belirttiğim gibi, Serol Teber bana ve öğrencilerime önsözlerinde Nazım Hikmet’in şiirlerine yer verdiği iki kitabıyla halâ öğretmenlik yapıyor. Tanıyanlarımızla anmak, haberdar olmayanlarımızla tanıştırmak istedim Serol Teber’i.
Bunun için de en uygun metnin kendi kaleme aldığı, Davranışlarımızın Kökeni kitabı için yazdığı ikinci baskıya önsöz metni olduğunu düşünüyorum:
“Yakın zamanlara değin, üzerleri metafizik bulutlarla kaplı pek çok şey, şimdi, bilimsel yöntemin ışığı altında açık seçik parlamaktadır...
Olayların bu denli gerçekçi görünümü bizlerde hiç de düş kırıklığı yaratmıyor...Tersine, pırıl pırıl, yepyeni bir dünyayı görmenin mutluluğu içindeyiz... Üstelik bu denli gerçekçi olmanın yürekliliği ile de övünüyoruz...
Bizim yeni dünyamız, idealistlerinkinden hiç de daha az yaşanası değil... Bize öğretildiği gibi, dünya ciddiye alındığı ölçüde güzelleşmektedir... Bizlerse, onu son kertede önemsiyoruz...Büyük Ozanımızın dediği gibi, her kırılan dalın kederini duyuyor, dünyaya gözlerini açan her yeni bir bebek ile yeniden doğuyoruz...
Fakat, bütün bu güzel gelişmeler ve duyular, dünyamızın-Türkiye’mizin dertlerini,
sorunlarını örtmüyor. Onları görmezlikten gelmek olmaz... Bunları yok sayarak
avunamayız...
Günümüz koşullarında dünyamızın değişimi daha bir hızlandı. Bir iki yıl öncesine oranla bile pek şeyin boyutları önceden öngörülen sınırların ötelerine uzanıyor...Artık, yerküremizin belirleyici, tayin edici gücü, dünya işçi sınıfı bilimi ve onun yöntemidir...
Bu genel doğrunun uzantısında gelişen “düşüncelerin maddeleşmesi” sürecinin her gün, yeni somut örneklerini görüyor, böyle bir tarihi dönem içinde yaşamanın mutluluğu ve sorumluluğunu duyuyoruz...
Sınıflı toplumlardaki egemen zümreler ve onların felsefeleri yönlendirici etkilerini gittikçe yitirmektedirler. Bu kesin olgu, artık kendileri tarafından bile yadsınamaz hale geldi. Gelişen, toplumsal devrimler çağının kendilerini ne denli aştığını göz ardı edemez oldular.
Ellerindeki son şanslardan biri, bu toplumsal devrimler sürecini yavaşlatabilmek için, bunun karşısına biyolojik devrimler ile çıkmak, insan soyunu, toplumdan, tarihten yalıtıp, onu salt biyolojik bir hayvan düzeyine indirgemeye çalışmaktır.Kuşkusuz, oyunun uzun süre yürüyecek bir yanı yoktur. Sömürücü sınıfların bu tuzakları da diğerleri gibi yakında tarihin çöplüğüne atılacaktır.
Ama bu arada zaman kazanmaları da olanak dışı değildir. Özellikle, ülkemiz gibi, bu tür sahnelenmeler için elverişli ortamların bulunduğu yerlerde.
Bu nedenle, doğa bilimlerini, insanı konu alan yapıtların önemi her geçen gün artmaktadır.
...
Serol Teber”
- Mola 01 Temmuz 2014 00:34
- Yörsan, Tekel, Yatağan, Sütaş: Alt kimlikler ve üst kimlik 24 Haziran 2014 00:07
- AKP hükümetleri Doğu-Batı farkını artırdı 17 Haziran 2014 00:11
- TÜİK'ten mektup ve Soma cinayetleri 10 Haziran 2014 07:08
- HDP'ye katılım(lar) - 4/4 03 Haziran 2014 00:09
- HDP'ye katılım(lar) - 3/4 27 Mayıs 2014 00:11
- HDP'ye katılım(lar) - 2/4 20 Mayıs 2014 00:39
- HDP'ye katılım(lar) - 1 13 Mayıs 2014 00:09
- 2 Mayıs, vesayet ve despotizm 06 Mayıs 2014 00:09
- Türkiye’de doğumlar TÜİK’in rakamları 29 Nisan 2014 00:00
- Sosyalistler cumhurbaşkanlığı seçiminde nasıl tutum alacak? 22 Nisan 2014 00:35
- Siyaseti nereden kuralım? 15 Nisan 2014 00:11