13 Kasım 2013 07:55

Deniz fenerli hırsız ve sağlık hakkı

Deniz fenerli hırsız ve sağlık hakkı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

SGK kapsamı daraltılıyor demiş bir gazete başlığı. Hükümet özel sigorta şirketlerine verecekmiş bu yetkiyi. Yakın yılların bir duvar yazılamasında “Küçük hırsız el feneri, büyük hırsız deniz feneri kullanır” derken tam da buymuş demek varmış ahvalimizde.
 Başlık şöyle olmalıydı esasında: “SGK fonlarında bir hırsız” Lakin anahtarı hırsıza içeriden açan biri var. Siz ona hükümet de diyebilirsiniz kılıfına uydurulmuş yasal düzenlemeler de. Gerisi “el feneri niyetine deniz feneri” kullanacak devasada özel sigorta şirketlerinin maharetine kalıyor.
 Yalnız bu süreçte hırsızla karşılaşma anı filmlerin unutulmaz repliği “Bana ve aileme dokunma, ne istersen al” ile benzeşmiyor. Her koşulda sağlık hakkı bağlamında hem canından, hem ödenmiş primler ve ek teminat için ödenecek elde avuçta biriktirilmiş paralarından olacak koca bir halk.
 Lakin hırsıza kapı yeni açılmadı içeriden. 2005 yılında GSS’nin henüz TBMM’de yasa taslakları dolaşıyorken metninde “ek teminat paketi” hoyratça yer almıştı. Sonrasında güçlü bir itiraz ile yasada sönümlendirildi, o kadar. Yoksa kapı açılmış, hırsız çoktan içeriye alınmıştı.
 Hepimizi soyup soğana çevirecek dev hırsız içerideyse nasıl oldu da sekiz yıl uyutulduk? Gürültü olmadan hırsızdan haberdar olmak o kadar kolay değil elbet. Peki, halk adına ‘gürültü’ nedir diye soracak olursak en başa basın yayını almak gerek. Peki “deniz fenerli hırsızdan” neden bir yaygara çıkarmadı ana akım medya?
 Dönüp SSK’ye el konup ardından Genel Sağlık Sigortası’nın yasalaştırıldığı 2005–2006 yılının gazete ve televizyon kanallarına bakmakta yarar var. O yıllarda Hürriyet’inden Türkiye gazetesine, Star’ından Show TV’e, Cumhuriyet’ten Milliyet, Radikal, Posta bilumum gazetelerine patronları arasında banka / sigortacılık sektörü ile organik bağı olmayan var mıydı? Bir elinde ülkenin gazete ve televizyonlarının halka ulaşılabilirlik bağlamında yüzde doksanını elinde bulunduran sermaye gruplarının diğer eline sağlık alanında devasa ek teminat paketi sigortacılığı avantasını vermenin sonuç aldırıcı olacağının farkındaydı hükümet. O yıllarda banka / sigortacılık sektöründeki iflaslar nedeniyle devletin;özel TV ve gazetelere el koyduğunu, yani yarı resmi yayın organlarına evirdiğini de hatırlayacak olursak durum daha da netleşmekte. Geldik bugüne.
 Sermaye asla doymaz. Doymayınca devreye “halkı bilgilendirmek” bağlamında reklamlar girecektir. Aynen SSK devir günlerinde olduğu gibi. Kah Sağlık Bakanlığı, kah SGK reklam adı altında “örtülü rüşvet” dağıtacaktır belki de. Aynen benzer program uygulanan ülkelerde olduğu gibi...
Peki, neydi bu ek teminat paketi? İster eskinin SSK, ister Emekli Sandığı, BAĞ-KUR veya yeşil kartlısı olun herkes hastalandığında resmi sağlık kurumlarında küçük katkı bedelleri ile tedavi olabiliyordu. Hele hastaneye yatılması gereken durumlarda ufak istisnalar hariç hiç cepten para ödenmiyordu. Şimdi zamana yayıp halkın tepkisini kırarak bu kapsamı daraltmak, birçok hastalığın tedavisini tamamen ücretli hale getirmek istiyorlar. Ama bir de yan yol sunuyorlar kendilerince. Özel sigorta şirketlerine bu işi pazar olarak tanımlayıp isteğe bağlı ek sağlık sigortasını hayata geçiriyorlar
Önce özel hastanelerden alınacak ek ücreti yüzde 200’e çıkarıp onun üzerinden “ek teminat paketi tartışması açarak sanki özele gidecek parası olan yaptıracak bu sigortayı algısı yaratmak istediler. Oysa kamu hastanelerinden yararlanmak da sınırlandırılıp cepten ikinci sağlık sigortası yaptırmayanlara hizmet daraltılacak.
 Şimdi herkesin dönüp kendisine şu soruyu sorma zamanı: Kamu hastane birliklerinde A’dan E’ye sınıflanırken, yani otel gibi birden beşe yıldızlanırken hastaneler; “bitli otel” muadili yıldızsız hastaneler dışında ek sigorta yaptırmadan girebileceğimiz hastane kalacak mı elimizde?
Bir sonraki soru, yıldızları sökülmüş “bitli kamu hastanelerinden” yıllarca beklenmiş ama bir türlü gelmeyen ameliyat, tetkik randevuları mı yoksa “kefen parası”  ile özel sigorta şirketlerine ek teminat paketi yaptırmak mı?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa