13 Kasım 2013 07:58

Vaktimiz yok olanların matemini tutmaya

Vaktimiz yok olanların matemini tutmaya

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Çok değil, bi’ kaç sene evvel…
AKP, kızlı-erkekli evleri denetlemeye hazırlanıyor…
Başbakanın “Kızlı erkekli kalınan evlerde karmakarışık her şey olabiliyor… Muhafazakâr demokrat olarak müdahil olmak zorundayız” dediği/düşündüğü, iddia ediliyor…
Denseydi…
2000’lerin başını, ortasını filan geçiyorum….
Misal. 12 Eylül 2010 Referandumu’ndan önce, bu minvalde bi’ haber çıksa ne olurdu?..
Bakmayın Başbakanın “Konuştuğunu inkâr edecek siyasetçi değilim” kostaklanmalarına…
‘Asparagas Arınç’tan önce o ortalığa dökülür…. Hâşâ… Zinhar… Külliyen… sıfatları ile yalanlardı…
Liberal ve “demokrat” cenahın başlatacağı entelektüel terörü…
‘Ergenekon planı’, ‘darbe senaryosu’… saydırmalarını hesaba bile katmıyorum…
Şimdi?..
Basılan öğrenci evlerinin çetelesini tutuyor…
Kulağımız kirişte, ‘vurun kahpeye’ salyasının önce hangi mahalleden akacağını bekliyoruz…
Zira Başbakan gözümüzün içine baka baka… Altını  çize çize… Gelinen noktayı tebliğ etti.
O kadar açık konuştu ki Başvekil…
 
LALA MEHMET BARLAS PAŞA BİLE PES DEDİYSE…

Lala Mehmet Barlas Paşa bile fıkraya sığınıp, havlu attı:
“Bu zırvaya artık ben bile bahane bulamam” (NTV, 6 Kasım 2013)
Barlas NTV’de, bi’ nevi ‘lala’lığını yaptığı  Erdoğan’dan yakınırken…
Her şeye rağmen itinayla kurduğu cümlelerin arasından şu tespiti de kaçırıverdi:
“Muhafazakârlık arkasına devlet gücünü alınca çok tehlikeli oluyor.”
Zamanın behrinde ekranlarda dönen o gazete reklamı ne diyordu:
Tehlikenin farkında mısınız?
Farkında mıydınız?
Buraya, şuradan geldik:
Ortada şaşılacak, beklenmedik bi’ vaziyet yok… Aslında.
Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi…(Bkz. 11 yıllık AKP iktidar süreci/evrimi)
Bakan Hayati Asılyazıcı’nın tarifiyle, “aheste aheste” açıldı, AKP’nin ajandası…
Vakti geldikçe sürüldü ortaya tek tek ve sindirte sindirte yedirildi…
 
GÜNDEMİ İSLAM İÇİ SİYASET BELİRLİYOR

Ve ulaşılan noktayı da Cemaatçi Taraf Yazarı…
New York Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Mücahit Bilici’nin (Agos, 5 Kasım 2013) cümleleri özetledi:
“Kemalist duvar yıkıldıktan sonra…”
“Kemalizm’in devrilmesi ile birlikte…”
“Muhatap eskiden laik tahakküm olduğu için vurgu özgürleşme ve dolayısıyla liberalleşmede idi. Şimdi muhatap, desteğinin devamının temin edilmesi gereken dindar kitlenin kendisidir.”  
“Bu (Cemaat-AKP arasındaki) kavga aslında Türkiye’de demokrasinin (laiklik duvarı yıkıldıktan sonraki) ikinci aşamasının başlangıcıdır.
“Cumhuriyetin dindarlarca fethi gerçekleşti…”
“Artık İslam içi siyaset olacak…”
()
Mücahit Bilici’nin Kürt siyasetinde de Kemalizm’in tasfiyesine benzer süreç öngördüğünü eklemeliyim… ki…
Fevkalade önemli bulduğum “Artık İslam içi siyaset olacak” tespitine dikkatinizi çekeyim…
Anladığım şu: Türkiye’nin genel siyaseti esas olarak İslamcı  düzlemde cereyan edecek… İddiasında.
Ki bence de bu, kuruntu değil…
Nasıl 12 Eylül 2010 Referandumu, AKP hegemonyasının tesisinde keskin bi’ viraj olduysa…
‘Kamuda türban’ serbestisi ve ‘başörtülü Meclis’ de hayli önemli (psikolojik) eşiğin aşılması oldu…
‘Kızlı erkekli evlere’ cihat hazırlığının paldır küldür ilanındaki pervasızlığı, biraz da bu çerçeveden* okumak lazım…
 
SOSYALİSTLER LAİKLİK MÜCADELESİNE DAMGASINI VURARAK MÜCADELEYİ YÜKSELTMELİ

Sadede gelebilirim:
Kadri mutlak bi’ süreçten bahsetmiyorum elbette…
Ama bunun için (kimi) sosyalistlerin reflekslerini gözden geçirmesi gerekiyor… Kanaatindeyim…
Zira…
Örgütlü/örgütsüz solun hatırı sayılır bi’ bölümü…
Bilhassa “özgül ağırlığı” yüksek çevreleri, laik/seküler erozyona….
AKP’nin gerici tırmanışına kayıtsız kaldı… Peki, gereken hassasiyeti göstermedi… Diyelim.
Emperyalist kapitalist merkezlere ve mühendislik planlarına sırtını  dayayan, liberal-İslamcı entelektüel terörün domine ettiği iklimin etkisiyle, bu alan neredeyse tamamen ulusalcı… Hatta Aydınlık gibi neofaşist çevrelerin tıynetine terk edildi…
Laik seküler kaygılar taşımak, ulusalcılıkla eş tutulur hale geldi…  
Sosyalist gündeme monte edilen “Askeri vesayete karşı mücadele” dolması, giderek AKP yörüngesinde siyaset eylemeyi…
AKP karşıtlığı üzerinden kendimizi tanımlamayalım enginliği(!) AKP’nin gündemine eklemlenmeyi… Getirdi… Filan…
Bana öyle geliyor ki, gelinen nokta itibarıyla bütünüyle sol bi’ sapakta ve (artık) karar vermesi gerekiyor:
Sosyalistler, ideolojik politik… tezahürleriyle gericiliğe karşı, layık olduğu alâkayı esirgemeye devam edecek mi?
AKP ve neoliberal siyasal İslamcılıkla mücadele, sınıflar mücadelesinin aktüel ana eksenlerinden biri olacak mı?
Yoksa… ”Kızlı erkekli ev” meselesindeki türden saldırıları, AKP’nin anamolisi sayıp, hukuki-demokratik tepkilerle savuşturacak mı?
Henüz vakit varken…
 
*Erdoğan’ın ‘kızlı-erkekli evlere cihadı’nın şüphesiz başka neden ve boyutları da var. Epeydir dillendirilen “Batı ve ABD, Erdoğan’ın üstünü çizdi” iddiası, benim de çok önemsediğim, izlediğim bi’ görüş… Bu minvaldeki değerlendirme için: Mustafa Yalçıner, Arınç’la ‘son’ mu, ‘sonun başlangıcı’ mı,  Evrensel, 11 Kasım 2013:
Ayrıca, Mehmet Bekaroğlu: “Uluslararası alanda ve içeride de cemaat dahil birçok çevrede ‘Tayyip Erdoğan’sız AKP’ senaryoları ve arayışları gündemde. Arınç’ın çıkışının bu aşamada olmasa bile ileriki aşamada bu arayışlarla bağlantılı olacağını düşünüyorum.” (Cumhuriyet, 9 Kasım 2013)


DERKENAR

“Oğlum İsmail” den sonra…
“Gavat” da incelemede… İmiş.
Bu “inceleme” hali, “Yetkili kurullarımız görüşüyor”gillerden galiba… Da…
Nereye kadar!?


HAFTAYA DEVAM:

YILDIRAY OĞUR’UN, ‘PATRONLAR ESKİ TÜRKİYE’NİN GAZETECİLERİNE
NEDEN MAAŞ VERSİN Kİ!’ SAVUNMASI, VİZYONUMU GENİŞLETTİ…
KISMETSE… ’AKP YENİ TÜRKİYE’NİN GAZETECİLERİNİ NEDEN BESLESİN?​’
VERSİYONUNA CEVAP ARAMAYA DEVAM EDECEĞİM…
RASİM O. KÜTAHYALI, ARINÇ’I DA ‘DARBECİ’ İLAN ETTİ  YA…
ERDOĞAN’IN ‘BEKÇİ MURTAZA’SI UNVANINI HAK ETTİ  VE DAHASI… AZZZ SONRA…


HER MUKTEDİRİN KAPISINA Bİ’ SEVİLAY YÜKSELİR LAZIM

Banker Bilo’yu hatırlar mısınız? Şener Şen ile İlyas Salman oynuyordu…
(Zamanın AKP’lisi uyanık Maho) Şen, (saf Bilo) Salman’ı dolandırır mütemadiyen ve yakalandığı her seferinde aynı repliği tekrar:
Tamam, yaptım ama… Sor bakalım hele niye yaptım?
Sabah Yazarı Sevilay Yükselir de aynı hesap: Galiba bizim anlayamadığımız durumlar var ki…(7 Kasım 2013)
Öğrenci evleri meselesinde güya Başbakanı eleştiriyor…
Ama esas derdi, yaratmaya çalıştığı “perde arkasında”ki gizemin içinde okuyucusunun kafasını karıştırmak…
“Devlet işi bu… Vardır Başvekilin bi’ bildiği havası…” yaratmak…
Neymiş…
“Evet dindardır Tayyip Bey” miş…. “Ama insanların yaşam tarzına alenen müdahale olan böyle bir konunun yasallaşmasını isteyecek kadar da antidemokrat değildir.”
Hani antidemokrattır, kabul ama o “…kadar dar da antidemokrat değildir” cümlesindeki dile sürçen ikrarını bi’ yana bırakalım…
“Başbakan Erdoğan’ı yakından tanıyan bir gazeteci olarak” S. Yükselir, sadede geliyor…
Okuyucusunu tembihliyor:
“Derim ki biraz daha bekleyelim. Çünkü galiba daha bizim anlamadığımız, çözemediğimiz bir durum var perde arkasında ve Başbakan bu durumdan hareketle yaptı bu açıklamayı.”
Yaaa!..
Efendisinin bokunda boncuk arayan…
Her lafında hikmet bulmaya hazır, parmakları klavyede bekleyenlere ne diyelim?
Allah sahibine bağışlasın…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa